“Medicana” markasıyla bugüne kadar sağlık sektörüne 1 milyar dolardan fazla harcadı. 16 hastanesi, 1500 doktoru, 12 bin de personeli var. Şimdi ki hedefi ise Bosna Hersek. “Bosna ile yetinmeyeceğiz, Almanya, Hollanda ve İngiltere’de de bayrağımızı dalgalandıracağız… Ama hayalim bir gün Amerika Birleşik Devletleri” diyen Medicana Sağlık Grubu Yönetim Kurulu Başkanı Hüseyin Bozkurt’un bir diş polikiliniğinden başlayan hikayesini aşağıda okuyabilirsiniz…
Hüseyin Bozkurt şimdilerde Türkiye’nin en büyük hastane zincirlerinden birine sahip olsa da hikayesi Sirkeci’de küçük bir dükkanda başlıyor. Eskiden ticaretin kalbinin attığı yer olan Sirkeci’de babasının dükkanında hem okuyup hem de çalışarak sürdürdüğü hayatı, onun bugünlere gelmesinde önemli bir mihenk taşı olmuş.
Okuldan sonraki saatlerde ve tüm tatillerde babası ile birlikte lokantada çalışan Bozkurt, kendi işini yapmanın ve esnaflığın keyfini ilk orada tadıyor. Şöyle anlatıyor:
“Okul bitince dükkana gitmek gerekiyor. Söylenmesine gerek yoktu. Biz dükkana giderdik ama öyle harçlık filan bilmiyoruz. Belki babamız bize bilerek bunu yaptı ki hayatı öğrenelim, kendi paramızı kendimizi kazanalım, çocuk yaşta özgüvenimizi kazanalım diye. Bize inanılmaz fayda sağladı hayatı çok erken yaşlarda öğrendik.
Ben orada aynı günde çok büyük bir iş adamını da görebiliyordum, bir sarhoşla da muhabbet edebiliyordum, bir yankesici ile de karşılaşabiliyordun. Her türlü insanın olduğu çok kozmopolit bir yerdi. Her tür insanın olduğu muhteşem bir okulda hayat okulunda büyüdüm ben.
Biz çok hızlı iş yapardık çünkü dükkanımız öyle çok büyük yerler değildi, ufak yerler 5-6 masadan ibaret. Bir anda o kadar müşteriyi çok hızlı çekip çevirmen lazım ve her şey çok erken biterdi. O yüzden biz koşarak çalışırdık, çok hızlı hareket ederdik ve şimdiki 5-6 kişinin yaptığı işi tek başına yapardık. Bütün hayatım boyunca da o zamandan kalma tecrübe ile çok hızlı karar verip çok çabuk düşünebilme yeteneğini elde ettim. “
Bir yandan çalışıp bir yandan okuyan Bozkurt, üniversite sınavlarına umutsuz girse de mimarlık fakültesini kazanmayı başarır. Ama mimarlığın kendine göre olmadığını anlar ve ikinci yılında diş hekimliğini kazanır. 5 yıl boyunca çok yoğun bir şekilde çalışan ve kendi ifadesiyle 25 yılda bakılacak kadar çok hastaya bakan Bozkurt, bir yandan da muayenehane açar. Geceleri ikiye üçe kadar çalışır ve sermaye birikmeye başlar. Şöyle devam ediyor:
“Ben çok hırslı bir insanım, mahallede top oynarken bile tekmeye kafa atardım. Bir işi yapacaksam mutlaka çok çalışmam, çok başarmam lazım. Sadece muayenehane hekimliği yetmiyordu bana, mutlaka bunu yaparken ticaret de yapmam lazım. O zamanlar çok moda ki ben diş polikliniği açtım. Daha sonra hastaneler yeni yeni başlıyordu. Böyle bir hayalim var. Ama bunu yaparken de hastaneleri kurarken de öyle çok büyük sermayeler yoktu. İlk kurduğumuz hastane 16 ortaklıydı. Bunun 15’i doktor, bir tanesi turizmciydi. Biz her kazandığımızda sağlığa yatırdık ve öyle büyüdük. Yani herhangi bir yabancı sermaye veyahut da başka bir nakit girişi başka yerden yardım olmadan büyümeyi başardık.
İlk kliniğimizi açalı aşağı yukarı 35 yıl oldu.
Türkiye sağlıkta çok iyi gitti. Bugün etrafımızdaki ülkelerden en az 25 yıl daha ilerdeyiz ama tabii ki bunları hayal edemiyorduk. Sağlık da eğitimde önemli olan hizmet vermek. Sonra parayı zaten kazanırsınız. Dünyada bine yakın hastaneye girmişimdir. Iddia ediyorum, Türkiye’deki yapılan hastaneleri dünyanın herhangi bir yerine götürün, orada ya lider olur ya da rekabetçi olur.
Çok büyük yatırımlar yaptık, son 3 hastanemizin toplam yatırım bedeli 400 milyon dolar. Bunlar dünya ölçeğinde de büyük rakamlar açıkçası. O yüzden de bugünden yarına karar vermiyoruz.
16’ıncı ve 17’inci hastanelerimizi birkaç ay içinde Zincirlikuyu’da daha sonra Bosna’da açacağız ve bu hastaneleri açarken de hiçbir yabancı sermayesi olmadı.
Bosna’da bir kültür birlikteliğimiz var, çok benzer yönlerimiz var. 600 yıl Osmanlı İmparatorluğu’nun orada bir hükümranlığı var ve birçok ortak gelenek örneğimiz var. O bölgelere Türk hastanelerinin gücünü götürmemiz lazım. Ayrıca ciddi talep de var çünkü Türklere karşı bir sempati var Bosna’da. Güzel şeyler yapacağımız ve sadece Bosna değil bütün balkanların da çekim merkezi olacağımızı düşünüyoruz.
Ardından Almanya ve İngiltere gelecek. Polonya, Paris, Hollanda, hep üzerlerinde çalışıyoruz. En büyük hayalim ise günün birinde Amerika’da Türk bayrağını dalgalandırmak ve Türk hastanesi açmak. Bu benim de belki final projem olur.
Bütün bunları yaptığımızda da inşallah 2030 yılına kadar Medicana’yı yurt dışında halka arz etmek istiyoruz. Bu da büyük ihtimalle Londra borsasında olacak. Bunun da bizim için yurt dışındaki iddiamız devam ettirmek adına önemli bir kapı olacağını düşünüyorum.
Medicana grubu hem sağlık hem eğitimde yoluna devam ediyor. Toplamda 12.000 insan çalışıyor, bunların 1.500’ü doktor. Son yaptığımız hastanelerle beraber toplam hastane yatırım tutarı 1 milyar doların üzerine çıktı.
Dünyada doktora ve hemşireye anormal bir ihtiyaç var ve dünyada doktora olan ihtiyaç arttıkça maalesef doktor olmak isteyen kişi sayısı azalmaya başlıyor. Çünkü çok meşakkatli, çok zor bir eğitim. O yüzden de sayıda eskisi kadar artmıyor. Fakat Türkiye’de son yıllarda çok tıp fakültesi açıldı, sayı artmaya başladı ama tabii nitelikle ilgili. Sorun olabilir, orayı biraz daha toparlamak lazım. “
Bozkurt, hayatta her meslek kutsal olsa da 2 mesleğe çok farklı bakıyor, eğitim ve sağlık. Eğitim işine de güzel bir gelecek yaratmak adına girmişler:
“Eğitimde çocukların temiz duygularla sana yaklaşması o kadar rahatlatıyor ki… Onlarla beraber olmak bana ayrı bir keyif veriyor. Oradaki amacımız da iyi insan yetiştirelim, topluma fayda sağlayan insanlar olsun, anaokulundan liseye, çocuklar bize eğitim alsınlar. Üniversitede zaten birçok insanı biz burslu alıyoruz, onlara burs veriyoruz. Üniversite bir maraton koşusu, yani öyle 3 günlük 5 günü bir şey değil. Hayalim temelleri iyi atmak. Belki bizim bir ömür yetmez. Dünyanın sayılı üniversitelerinden biri yapmak ve dolayısıyla orada yetişen çocuğu da dünyada bir başka yerde mastera göndermek, tekrar geri getirdiğimizde memlekete faydalı insanlar olabilirlerse bu benim için en büyük hayal işte… “
Bozkurt Covid-19 döneminde anne babası ile ilgili de çok acı bir hikayesi var. Şöyle anlatıyor:
“Allah bize her şeyi nasip etmiş, hastanelerimiz var, çalışanlarımız, doktor arkadaşlarımız var. Her şeye kolayca ulaşabiliyoruz ama annemizle babamızı sağlığa kavuşturamadık. Bu hep içimde ukde olarak kalmıştır. Demek ki her şey her zaman yapılamıyor, her zaman her şeyi çözemiyoruz, bazen alın yazısı. Annem babam yürüyerek geldiler hastaneye, o zaman daha aşı falan bulunmamıştı. Maalesef her geçen gün ağırlaşarak ikisini de bir ay içinde kaybettik. Bu bir çaresizlikti aslında. Yani her şey varken hiçbir şey yapamamak… Onun üzüntüsünü yaşıyorum. Bir şey yapamamanın üzüntüsü, belki bir vicdan azabı azabı, yani bu kadar imkan varken bir şey yapamamak çok üzücü benim için.”