Sportbox / Özel Röportaj
Kadın voleybolunun en önemli isimlerinden olan Meryem Boz, nam-diğer Mavi Şimşek, SportBox’ın bu haftaki konuğuydu. Eskişehir’de doğan yıldız voleybolcu, alt yapı seçmeleri için gelen tarama ekibinin kendisini yetenekli bulmasının ardından 12 yaşında ailesinden ayrılıp, Ankara’nın yolunu tuttu. Voleybol için küçük yaşlarda ailesinden ayrı Ankara’da kalan Meryem Boz, çocukluk döneminden itibaren yaşadıklarını ve geldiği noktaya kadarki zorlukları Sportbox’a anlattı.
3 Şubat 1988 Eskişehir’de doğan Meryem Boz, hayatının 12 yaşına kadar olan bölümünü bu şehirde geçirir. Meryem Boz’un hayatı Ankara ve İstanbul’dan alt yapı için seçmelere gelen ekipler sayesinde değişir. Ekipler Meryem’i beğenir ve takıma almak isterler ama annesi ilk yıl küçük olduğu gerekçesi ile izin vermez. Ancak bir yıl boyunca Eskişehir’de oynayan Meryem voleybolu çok sevince annesine gitmek istediğini söyler ve ailesi İstanbul’a daha yakın olduğu için onu Ankara’ya göndermeye karar verirler. Böylece henüz 12 yaşının sonlarında olan Meryem ailesinden ayrılarak başkentin yolunu tutar.
Ama tabi o yaşlarda bir çocuk için çok zor zamanlar bunlar. Kendi yemeğini yapacak, çamaşırını yıkayacak, okula gidecek, antrenmana gidecek, beslenmesine dikkat edecek, kendine bakmayı bilecek… O dönemleri şöyle hatırlıyor:
AİLEMLE AĞLAYARAK AYRILIRDIK
“Bir çocuğun ailesinden erken yaşta ayrılması hem duygusal hem de mental olarak çok zor. Ben her ziyarete gittiğimde ya da onlar her ziyarete geldiklerinde ağlayarak ayrılıyorduk. Ama her gün konuşuyorduk. Sabah, öğle, akşam ne yapıyorum, okulda mıyım, antrenmana mı gittim, yemeğimi yedin mi bunların hepsini ailemle paylaşarak geçirdim zamanı. Aksi halde geçmezdi diye düşünüyorum.
İnsanların ailelerinden ayrı yaşaması farkındalığı artırıyor. Çünkü aileniz yanınızda olduğu zaman çamaşırlarımı nasıl olsa annem yıkayacak diyorsun. Ama şimdi yanımda ailen olmadığı için bir disipline oturuyorsun, zamanında uyuyup zamanında kalkman gerekiyor ve dinlenmen gerekiyor. Diğerlerine göre biraz daha erken olgunlaşmış oluyorsun.”
ÇİFTÇİ BABANIN VOLEYBOLCU KIZI
Meryem Boz’ın ailesi Eskişehir’de geçimlerini çiftçilikle temin eden insanlar. Fakir bir çocukluk geçirmiyor, çok zengin de değiller ama Meryem geçmişe baktığında ailesi sayesinde güzel bir çocukluk geçirdiğini ve bir sıkıntı yaşamadığını söylüyor.
Bu arada Meryem’in spora başlaması voleybolla olmuyor. Küçüklükten itibaren sporu çok seven ve bu işe bir eğlence olarak bakan Meryem’in sporla ilk tanışması beden eğitimi öğretmeninin yönlendirmesiyle masa tenisi ile oluyor. Sonra yaşıtlarına göre boyu biraz daha uzun olduğu ve atletik özellikleri nedeniyle yine öğretmeninin önerisi ile voleybola başlıyor. Ama tabi o zamanlar voleybolun hayatının merkezine oturacağından bihaber. İşe sadece eğlenmek ve spor yapmak olarak bakıyor.
HAYATININ KIRILMA NOKTASI ANKARA’YA GİTMESİ
Voleybolda ilk başlarda biraz zorlansa da çabuk adapte oluyor. Zaten Eskişehir’den seçilip Ankara’ya gittikten sonra işin rengi tamamen değişiyor. Ankara’ya gitme kararının hayatının kırılma noktası olduğunu söyleyen Boz, “Çünkü gitmeseydim, belki 2 yıl daha Eskişehir’de kalsaydım, şu anda geldiğim seviyede bir voleybolcu olamayabilirdim.” diyor.
İyi bir sporcu olmak güzel olmasına güzel elbette ama aileden ödün vermek, çocuk yaşta evden ayrılmak ve profesyonelleştikten sonra da hayatın hep voleybolla geçmesi gibi kaçınılmaz sonuçları oluyor. Meryem Boz, şöyle anlatıyor:
“Uzun antrenmanlar, yoğun maç takvimleri… Hep bu şekilde devam ettiği için tatil yapmak için zaman bile bulamıyorum. Bulduğum zamanlarda da aileme vakit ayırmayı tercih ediyorum. Bir de yakın çevremde arkadaşlarım varsa, o an bulunduğum ilde onlara vakit ayırmaya çalışıyorum. Çünkü hayatınızda bunlardan hep uzak kalmak durumundasınız. Ama yaptığım ve yaşadığım hiçbir şeyden şikayetçi değilim. Kulüpler ve milli takımlar bazında büyük başarılara imza attım ve en çok istediğim olimpik sporcu apoletimi aldım. Başardıklarım ve başarmak istediklerim o kadar çok fazla ki halen, o yüzden evet, istediğim hayatı yaşıyorum bence.
Mutsuz veya umutsuz olduğum zamanlar olmuştur. Ama ben normal hayatımda da bir şeylerin yolunda gitmediği zaman bunu kendime tecrübe olarak alıyorum. Bir şeylerin daha iyi gidebilmesi için daha fazla çalışma isteği oluyor bende.
Ben voleybola başlarken de bu işten para kazanacağımı bilmeden başladım ve voleybol bir anda benim sevdiğim işim olmaya başladı. Aslında sevdiğiniz bir işi yapınca da iş olmaktan çıkıyor. Bununla beraber kazanç sağlayınca da inanılmaz bir hal alıyor. “
ÇALIŞMAK, DİSİPLİN, VAZGEÇMEMEK
Meryem Boz için belki de en önemli kelime grubu, ‘sınırları zorlamak’. 12 yaşından bu yana durmaksızın çalıştığını söyleyen Meryem Boz, vazgeçmemek, disiplin, devamlı çalışmak ve sınırları zorlamanın kendisi için çok önemli olduğunu anlatıyor.
Peki Meryem Boz’un standart bir günü nasıl geçiyor? Şöyle anlatıyor:
“O gün çift antrenmanımız varsa biraz erken uyumaya gayret gösteriyorum çünkü yoğun bir tempoda geçiyor. Sabah antrenmanımız 10.00’daysa 07.45 gibi kalkıyorum. Kahvemi yapıyorum öncelikle, sonra hazırlanıyorum. Böyle ufak tefek sağlıklı atıştırmalıklarım oluyor, kahve ile onları yiyorum. Sonra bir bardak kahve de yanıma alıp yola çıkıyorum. Evle antrenman arası 40 dakika sürüyor. Antrenmanımız sabah 2 buçuk saat sürüyor, fitness ve top yapıyoruz. Sonra eve gidip dinleneceğimiz 3 saatimiz oluyor. Yine böyle antrenmanda rahatsız etmeyecek, enerjimi yukarıya çıkaracak, performansımı yukarıya çıkaracak besinler tercih ediyorum.
Sonra antrenmana geliyorum. Akşam antrenman kalitesine göre antrenmanımız 2 buçuk ile 3 buçuk saat arası değişiyor ve inanılmaz tempolu oluyor. Akşam 8.30 olduktan sonra da eve gidip böyle börekler çörekler yiyebileceğimiz bir zaman dilimi olmadığı için hafif bir salata ile geçiştiriyorum. Bu sefer ister istemez yine erken uyumak zorunda kalıyorum çünkü bütün gün pestilim çıkmış oluyor. Kolay değil, böyle anlatırken belki 10 saniyede geçiyor olabilir ama fiziksel ve mental olarak çok zorlayıcı geçiyor.
BİR DENİZ KENARINA GİTSEM, KAHVEMİ ALIP YÜRÜSEM…
Diğer sporcular gibi Meryem Boz’un da yaşam temposu hem yoğun hem de hızlı. Şöyle devam ediyor:
“Bazen 15 gün hiç ara vermeden devam eden antrenman ve maç dönemi oluyor. O zamanlar tabi ki ‘Bir gün tatil olsa da deniz kenarına gitsem, bir kitap okusam, kahve mi alıp yürüyüş yapsam’ dediğim anlar oldu. 3 günde bir maç oynuyorsun, Avrupa maçı, Türkiye ligi maçı oynuyorsun, bazen Şampiyonlar Ligi maçı… Hepsini bir arada götürmeye çalıştığın zaman, hatırlıyorum mesela 21 gün mesela hiç ara vermeden devam ettiğimiz oldu, şu dönemi atlatsak da biraz rahatlasak dediğimiz oluyor. Ama tabi başarılı olunca da çok fazla dokunmuyor insana.
Sokakta yürürken Mavi Şimşek diye bağırmalar, küçük kız çocuklarının yanıma gelip bana sarılmak istemesi, adıma tribünlerin yapılması, sosyal medyadan gelen sevgi sözcükleri… Hepsi çok değerli, her zaman da değerli olacak.”
ÇOCUKLARIN HAYATINA AKADEMİ İLE DOKUNACAK
Voleyboldaki en önemli figürlerden biri olan Meryem Boz, kendisi gibi sporcuların yetişmesine katkı sunmak ve küçük çocuklara voleybolu tanıtmak adına Meryem Boz Spor Akademisi’ni kurdu. Gerçi her ne kadar kendi ismini taşıyan bir akademi olsa da aslında tam bir takım çalışması. Boz, akademi ile ilgili şunları söylüyor:
“Kız çocuklarına yol göstermek ve daha özgüvenli bireyler yetiştirebilmek bizim amacımız. Bünyemizdeki çocukların bir tanesinin bile bakış açısını değiştirip ve voleybolla beraber ona kazandırabileceğimiz bir şey olursa o zaman biz kendimizi kazanmış sayacağız. Aslında sadece voleybol değil, orada çocukların başka alanlarda da kendisini bulabilmeyi sağlıyoruz.
Biz bu akademi işini uzun süredir zaten arkadaşlarımla düşünüyorduk. Akademiyi Eskişehir’de kurduk ama biz sadece Eskişehir’deki çocuklara değil, diğer illerdeki çocuklara da, Doğu’daki çocuklara da dokunmak istiyoruz, bunlarla ilgili projelerimiz var. Mesela Doğu’daki 10 tane çocuğu atıyorum İstanbul’da ya da Eskişehir’de misafir edip, hem voleybol oynatıp hem şehri gezdirip hem de vizyon kazandırmak istiyoruz. Belki voleybolcu olmayacak bu çocuk ama İstanbul’daki denizi görecek. Diyecek ki ben burada üniversite kazanmalıyım, ben İstanbul’da okumak istiyorum diyecek. Bir şekilde voleybol merkeziyle beraber çocuklara dokunmak istiyoruz.
Bizi destekleyen zaten bazı sponsorlarımız var. Sadece maddi olarak değil, maneviyat da çok önemli. Böyle projeler yaptığımızda, Doğu’dan getirdiğimiz çocuklara İstanbul gezisi yaptırırken gönüllü çalışmak isteyen farklı alanlardaki insanlara da ihtiyacımız var. Bizimle bu anlamda çalışmak isteyenler olursa bize başvurmalarını isteriz.”