15 m2’lik ofisten Türkiye’nin en büyüğüne / E-ticaret sihirbazı Ideasof’un hikayesi

Storybox /Özel Röportaj

Türkiye’de e-ticaretin yeni yeni duyulmaya başlandığı yıllardı. KOBİ’ler ve şirketler henüz internet sitelerini kurmamıştı. Ancak e-ticaretin potansiyelini fark eden bazı genç girişimciler de yok değildi. 2005 yılında üniversite öğrencisi iki ortak tarafındsan sadece 500 TL sermaye ile 15 metrekarelik küçük bir dükkanda temelleri atılan IdeaSoft bugün Türkiye’nin lider e-ticaret altyapı sağlayıcısı konumuna geldi. Seyhun Özkara 19 yaşında iken temellerini attıklarını IdeaSoft’un kuruluş hikayesini, 17 yıllık deneyimini, kobilerin dijitalleşme süreçlerini ve girişimcilerin doğru adımlar atarak nasıl daha iyi olabileceklerini Storybox’a anlattı.

500 LİRA SERMAYE İLE ÖĞRENCİYKEN BAŞLADI

1984 Antalya akseki doğumlu bir girişimci Seyhun Özkara. Yıldız Teknik Üniversitesi iktisatta okurken aklı bir iş yapıp ticarete atılmakta. Aksekililerin ticaretteki mahareti çok bilinir aslında, bu nedenle Özkara’nın da ticaret yapma tercihine şaşırmamak lazım. Zaten en baştan beri kurumsal hayatı neredeyse hiç düşünmemiş.

Üniversitede okurken bir yandan web tasarım işleriyle uğraşan Özkara, ortaokuldan bu yana arkadaşı olan şimdiki ortağı ile beraber ne yapabiliriz diye düşünmeye başlıyor. Özkara internet tarafında, ortağı da satış tarafında iyi. 2005 yılında ve daha üniversitedeyken ceplerindeki 500 lira para ile işlerini kurmaya karar veriyorlar. Bir bilgisayar, küçük bir ofiste ikinci el masa ve sandalyelerle iş hayatları başlamış oluyor. Biraz bilişim biraz reklam biraz tasarım, henüz kafaları daha tam net değil bu dönemde.

Ortaklar ufak tefek işler yapmaya başlarken asıl açığın yazılım tarafında olduğunu fark ederler. Özkara şöyle anlatıyor:

“İlk başladığımızda işletmeler bir web sitesi istiyorlardı. Fakat zaman içerisinde gördük ki, bizim yapmak istediğimiz aslında web sitesi değil. Çünkü web sitesini her seferinde her firma için farklı şekilde tekrardan yapmanız gerekir. Ama biz aslında bir ürün yapalım ve bu yapmış olduğumuz ürünü işletmeler alsın, istediği şekilde kendi elindeki portföyleri, ürünlerini stoklarını girebilsin ve kendileri yönetebilsin istiyorduk.

EMLAK VE OTOMOTİV YAZILIMI İLE BAŞLADI

İlk başladığımızda bir emlak ve otomotiv yazılımı yaptık. Bu bize emlak ve otomotiv alanında çalışan işletmelerin kolay kullanıma nasıl baktığı, ürünün nasıl olması gerektiği gibi bir çok noktada çok şey kattı. O dönemde e-ticaret bu seviyelerde olmasa da şu ihtiyaç vardı: ‘Ben ürünlerimi kendim girip yöneteyim, kendim ekleyeyim, gerektiğinde de düzenlemelerimin hepsini kendim yapabileyim’. Dedik ki, “Evet fikir bu, biz bir e-ticaret yazılımı yapalım, insanlar ürünlerini eklesinler, kendi sitelerinden de bu ürünleri satışa sunsunlar.’ Ve biz 2007 yılında IdeaSoft akıllı e-ticaret paketlerini pazara sunarak başladık. O dönemde 4-5 tane oyuncu vardı ve belli müşterileri de vardı. Biz sonrasında daha hızlı bir ivmeyle, daha kolay kullanımı olan bir ürünle, 2011-2012’de pazar liderliğini aldık.”

IdeaSoft mikro, küçük ve orta ölçekli işletmelere dijital dönüşüm sürecinde e-ticaret platformu sağlıyor. Bu platformun içerisinde bir e-ticaret sitesi oluyor, kullanıcılar bu e-ticaret sitesinde ürünleri yönetip ödemeden kargo sürecine ve reklam yönetimine kadar hepsini yapabiliyor. Dijitalleşmek isteyen Türkiye’nin herhangi bir yerindeki küçük bir perakendeci veya genç girişimci, ürünlerini veya üreteceği yeni ürünlerini internetten satmak istiyorsa uçtan uca bir hizmet alıyor.

“BU KADARINI HİÇ HAYAL ETMEMİŞTİM”

Hızlı bir şekilde büyüyen Ideasoft’un işleri, pandemi döneminde e-ticaret sektörünün patlamasıyla iyice hızlanmış. Türkiye’de 11 binin üzerinde işletmeye e-ticaret altyapısı sağladıklarını söyleyen Özkara, sektörün büyümesiyle kendilerinin de büyüdüğünü belirtiyor. Peki işe ilk başladıklarında 200 kişinin üzerinde çalışana sahip bir teknoloji firmasına dönüşeceklerini düşünmüşler miydi? Özkara, açık bir şekilde cevap veriyor:

“İlk başladığımızda tabi bu noktaya geleceğimizi hayal etmemiştik. 200 kişinin üzerinde bir ekip olacağımızı düşündüğümü söylersem yalan olur. 19 yaşında 15 metrekarelik bir ofiste önce kendi geçimimizi sağlamak için başlamıştık. Fakat işe başladıktan sonra gördük iki belirli boşluklar var. Ve bu boşlukları doğru şekilde doldurabilirsek önümüz daha açıktı. e-ticaret daha yeni yeni başlamış bir kavramdı. İşletmelerin ve kobilerin dijitalleşmeyle ilgili bir bilgisi yoktu. Biz bilgiliydik o alanda. Bu bilgiyi belli bir hizmetle ve servisle, ürünle aktarabilirsek büyüyeceğimizi öngörüyorduk. Şu anda 2 bin metrekare bir alanımız var. 3 farklı lokasyonda, Gebze, Boğaziçi Üniversitesi Teknopark ve Libadiye’de hizmet veriyoruz. “

KIRILMA YILI 2010

Özkara kendileri için en önemli kırılma noktasının 2010 yılı olduğunu söylüyor. O yıl pazardaki en iyi firmalardan biriş olmalarına karşın bir yoıl ayrımına gitme kararı veriyorlar. Özkara şöyle anlatıyor:

“Fakat o dönemde, e-ticaretin de yeni geliştiği bir dönem olarak düşünürsek, bütün Türkiye’deki büyük markalar e-ticaret alanına girmeye başlamıştı. O nokta bizim için kırılım noktasıydı. Çünkü o dönem bizimle aynı işi yapan bir çok firma, bu büyük markaların hepsini alarak proje firması olmayı tercih etti. Biz ise bir ürün firması olmayı tercih ettik. Ürün firması olmak, genel olarak bir çok kitleye hitap edecek ürünün arkasında durmak demek. Biz o gün dedik ki, biz proje almayacağız. Ürün firması olmayı tercih ettik ve sadece ürüne odaklandık, ürünü geliştirdik. Çok müşteri almaktan vazgeçtik. Proje firması olunca o firmaya hizmet veren, o firma adına proje geliştiren, ancak kendi ürünlerinizi geliştirmeye fırsat bulamayan bir firma haline geliyorsunuz.”

KAN, TER, GÖZYAŞI…

Tabi her büyüme hikayesinin arkasında ciddi bir emek var. Çalışmadan hiçbir şey olmuyor. Özkara şöyle devam ediyor:

“Çok emek veriyorsunuz, ter döküyorsunuz, uykusuzluk… Ben 24-48 saat, gece gündüz çalıştığımız dönemleri hatırlarım. Kan, ter, gözyaşı… Bugün her girişimcinin başladığında baştan kabul etmesi gerekenler. İşi kurmak mı zor büyütmek mi? Büyütmek daha zor. Büyütmek için yolda önünüze çok fazla bugünden öngörmediğiniz, ileride belki karşılaşacağınızı fark etmediğiniz şeyler yaşıyorsunuz. Ve bu yola çıktıktan sonra siz de gelişiyorsunuz, daha güçlü bir hale geliyorsunuz. Karşılaştığınız senaryoları atlatmak ilk baştaki düşündüğünüzden daha kolay olabiliyor. Her zorluk bir sonraki işi daha kolaylık anlamına da gelebiliyor. Güçleniyorsunuz çünkü.”

HER BÜN TAVUK DÖNER YERDİK

Özkara, ofisi ilk açtıkları zaman unutamadığı birkaç olayı da anlatıyor:

“Hiç unutmam, bizim o Kadıköy’deki 15 metrekarelik ofisimizin sağ çaprazında tavuk dönerci vardı. Tavuk döner de 1.25 lira idi. Biz her gün tavuk döner yerdik. İşte bir gün mayonezli ketçaplı, bir gün turşulu falan, öyle bir dönemimiz oldu yani. İlk işi kurduğumuzda, para kazanamadığımız dönemlerde. Biz o dönemde Yıldız Teknik Üniversitesi Matematik Mühendisliği’nden ilk yazılımcıları aldık ve yazılımcı arkadaşlara maaş ödedik. Ve bu maaşı kendimiz hem ofisten işten kazandığımızla hem de dışarıda akşam hafta sonları yapmış olduğumuz ek işlerle ödedik. İlk birkaç sene o yazılımları çıkartırken, yapmış olduğumuz yatırım biraz kendimizden vermekle, kendimizi öne koymamakla, kendimiz adına bir şey almamakla oldu aslında.”

Ideasoft’un pazar lideri olduktan sonra bir de global macerası olmuş. İşler pek istedikleri gibi gitmese de bunu çok değerli bir tecrübe olarak görüyorlar:

“Türkiye’de 2013 senesinde pazar liderliğini aldıktan sonra dedik ki, biz global bir oyuncu olalım. Neden olmayalım? İçimizi hep kemiriyordu. Yüzde yüz Türk sermayesi olan bir yazılım firması Türkiye’den neden çıkmasın? Bu süreç içerisinde dünya ile rekabet edebilecek bir yazılım ortaya koyalım dedik. Bu süreç beklediğimizden daha uzun sürdü. Biz pazara çıkardığımızda global oyuncular çok hızlı büyüdüler ve belli bir noktaya geldiler. O dönemde belli bir müşteri hacmine de ulaşmıştık, 500’ü geçmiştik. Hem Çin’den hem Kanada’dan hem Amerika’dan İngilizce konuşulan bir çok ülkeden müşterimiz olmuştu. Fakat rekabet etmek çok zordu. Çok ciddi sermaye yatırımları almış rakipler vardı karşımızda. Bunu bir başarısızlık oldu diye öngörüyoruz ama duracağımız anlamına da gelmiyor. Tekrar deneyeceğimiz için tecrübe edindik diye yorumladık. Ben kendi adıma tecrübe olarak ciddi kazanımlar elde ettiğimi düşünüyorum.”

Ideasoft’un başlangıç hikayesinin arkasında Özkara’nın bilgisayarlara olan ilgisi yatıyor. O ilgi de babasının ona küçük yaşlarda aldığı bir bilgisayarla başlıyor:

“Babam mimar, annem de desinatör, tasarımcı diyebiliriz. Ben normal standart bir aile yaşantısı olan orta halli bir ailenin çocuğuydum. Bana en büyük fayda, babamın 3. sınıftayken bana o dönem yeni çıkmış olan 286 DX bilgisayarlar alması oldu. Kendi adıma bir kırılım noktası olarak görüyorum. O dönemde çok fazla oyun da yoktu, internet de çok fazla kullanılmıyordu. Devamlı Windows’u bozup tekrar kurup bilgisayarla haşır neşir oldum. Ve oyun oynamadım… Bilgisayarla uğraşmayı, oyun oynamaktan daha değerli gördüm.”

Özkara’nın yeni girişimcilere, özellikle de üniversite öğrencilerine önemli bir tavsiyesi var.

“Ben üniversite öğrencilerine risk almaktan korkmamalarını, hatta üniversite öğrencisiyken bile bunu yapabileceklerini söyleyebilirim. Çünkü benim üniversite hayatım 9 sene falan sürdü. Onu da artık evlenme dönemi geldiğinde, kayınpederimin “Ya keşke bir üniversite bitirseydin” sözünden etkilenip 1.5 senelik dersi yarım senede vermiştim. O yüzden üniversite öğrencilerinin bence korkmamaları gerekir. Denemeleri lazım, tecrübe edinmeleri lazım ve yorulmaktan, uykusuzluktan, imtina etmemeleri lazım.

Bir ikincisi de benim önerim kurumsal büyük firmalarda edindiğin tecrübelere göre küçük ve orta ölçekli firmalarda edineceğin tecrübe çok daha fazla. Çünkü orada bir çok konuda eğer siz istekli, arzulu ve kendinizi geliştirmek istiyorsanız el atabileceğiniz daha fazla konu var. Bu da sizi çok daha hızlı geliştirebilir. Aileler hep ‘Çok büyük firmaya girip iyi bir çalışan olsun’ der ama küçük bir firmada, sevdiği bir alanda kendini daha hızlı geliştirirsin.”

spot_img

SON YAZILAR

BUNLAR DA İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR