17 uçakla göklerin kralı oldu / Samsunlu Northfly’ın hikayesi

Storybox / Özel Röportaj

Az sonra anlatacağımız hikaye Türkiye’de çok sık görülen iş örneklerinden biri değil, çünkü bu bir uçuş okulu hikayesi. Gökyüzüne sevdalı bir gencin cebinde 5 kuruş olmadan başkasının emanet uçağı ile kurduğu Samsunlu Northfly aradan geçen kısa zamanda 17 uçağa kadar ulaşmış durumda. Northfly’ın kurucularından 1993 doğumlu Ulukan Abacı, drone eğitmenliğinden pilot eğitmenliğine uzanan hikayesini Storybox’a anlattı.

Samsunlu Ulukan Abacı’nın gökyüzüne olan ilgisi lise yıllarındaki izci kamplarına uzanıyor. Oradaki istasyonlar arasında havacılık istasyonu çok ilgisini çekiyor. Önce model uçak yapmayı öğreniyor, arkasından hocasının teşviğiyle paraşüt kursuna yazılıyor. Daha önce hiç uçağa binmemiş olan Abacı’nın hikayesi de bindiği ilk uçaktan paraşüt takıp atlaması ile başlıyor.

Havacılık tutkusu kendisinde yer edince üniversite sınavında havacılık fakültelerini araştırmaya başlıyor ve o sene şansına Samsun’da bir bölüm açıldığını öğreniyor. Okul zamanını sektörle yakından ilgilenerek geçiren Abacı, mezun olduğunda da o anki mevzuatlar gereğince hem pilot, hem de havacılık tecrübesi olduğu için  drone eğitmenliği belgesi alıyor ve işe koyuluyor. Yaklaşık 1,5 yıl drone eğitimleri düzenlediklerini söyleyen Abacı, “Şırnak’ta dağa çıkıp drone eğitimi veriyorduk, dönüyorduk İstanbul’da uluslararası firmalara, ulusal kanallara, devlet kurumlarına herkese iki günde bir drone eğitimi düzenleyip, yaklaşık 15 bin kişiye drone eğitimi verdik.” diyor.

Drone eğitimiyle birlikte aslında bir yandan da üniversitede kalmak istiyor, ancak bu sırada başına kötü bir olay geliyor. Abacı, kaderini değiştiren o günü şöyle anlatıyor:

KADERİNİ DEĞİŞTİREN KAZA

“Ben aynı zamanda yamaç paraşütü yapıyordum. Bir pazar günü 6’ıncı uçuşumu yaparken ters rüzgara yakalandım ve derenin kenarındaki duvara çakıldım, 22 kemiğim kırıldı. 12 saat bilincim kapalıydı, sonra bir ara belinin altı tutmayacak dediler, çok ciddi bir hasar oldu. 1 ay sadece yattım ve bana 6 ay iş yapamaz raporu verdiler. Benim de o zaman ki tek hayalim, akademik bir kadroya yerleşmek, yüksek lisans yapıp üniversitede yer almak. Tam bunları planlarken bir anda 6 ay iş göremez raporu verdikleri için, ki o dönemde part time üniversitede çalışmaya başlamıştım, üniversite bir anda benim sözleşmemi feshetti. Ciddi bir çöküş oldu benim için.

EMANET UÇAKLA BAŞLADILAR

Hastalık sırasında üniversitedeki müdürüm sağ olsun, bana şirket kurmam için destek oldu. Hatta şimdinin parası ile 10 bin lira civarında olan şirket kurma parasını bile o ödedi. Ben de üniversite zamanında bir çok bağlantı sağlamıştım. İstanbul’daki bir şirketin CEO’su abimizin kendi uçağı vardı. Dedi ki, ‘ya madem böyle bir şey yapıyorsun, sana destek olalım, benim uçağım var çok nadir uçuyorum, sen bununla uçuş eğitimi verirsin’ Başta yapabilir miyiz yapamaz mıyız diye düşünürken yine okuldan bir arkadaşımla bu yola girdik.”

Şirketi kurduktan sonra mezun oldukları okulun kendi pistinde eğitimlere başlıyorlar ancak sadece 3 ay sürüyor. 3 ay sonra kendilerine dükkan içinde dükkan açıyorsunuz muamelesi yapılıyor ve pisti boşaltmaları isteniyor. Abacı, gerisini şöyle anlatıyor:

“Dedim ki nereye gidebiliriz. Bu yan dükkana taşınacağımız bir şey değil ki, pist bu. Samsun’da iki tane pist var, Samsun Havalimanı’nın müdürüne gidip durumu anlattık. Biz genciz, uçak işletmek istiyoruz, eğitim vereceğiz dedik.

Peki tamam buraya gelebilirsiniz dedi. 3 günde biz oraya taşındık ama ne konteyner, ne hangar, ne de ofis var. Bir tane araba sokmamıza müsaade ettiler, o arabanın içinde kaloriferi açıp ısınıyoruz, sonra kapatıyoruz, yakıtı taşıyoruz, bidonlarla yakıtı dolduruyoruz. Sonra zaman içerisinde herşeyi yaptık.”

ÜÇ AYDA BEŞ UÇAĞA ÇIKTILAR

Abacı’nın hikayesi kendi ifadesi ile biraz ‘kötü komşu ev sahibi yapar’ misali olmuş. Çünkü oradayken gelmeyen bir çok öğrenci Samsun Çarşamba Uluslararası Havalimanı’na taşındıklarında gelmeye başlamış. Çünkü uçuş okullarının hemen hemen yarısı kendi küçük havalimanlarında ve kendi ikili ilişkilerle kurdukları havalimanlarında çalışıyor. Uluslararası havalimanlarının maliyetleri de daha yüksek faydaları da.

Peki işler nasıl büyümeye başladı? Bu biraz Doğu Avrupa’nın işin içine girmesi pazarın da büyümesi ile ilgili. Eğitimin ucuz olan bir kısmını gidip orada alanlar kalanını tamamlamak için bu bölgeye gelince kendi işleri de artmaya başlıyor. Abacı şöyle anlatıyor:

“Hiç reklam yapmadık, sadece Instagram hesabımız vardı, ne web sitemiz vardı, ne başka bir platform. Tek uçakta kapasite dolunca ikinci uçağı aldık. İlk uçağı bir abimiz vermişti bize, ikinci uçağı 3 arkadaş birleştik aldık. İkinci uçak da dolduktan sonra babam da baktı para kazanıyoruz, o da koltuk döşeme dükkanını kapatıp benimle çalışmaya başladı. Birçok şey rayına oturmaya başladı. Zaten oradan aldığımız enerjiyle 3 ay içinde ikinci uçaktan 5 uçağa çıktık.”

ÖĞRENCİ 9 BİN 500 DOLARI MASAYA BIRAKTI

Bu işten kazandığı ilk para da deyim yerindeyse piyango gibi olmuş. Instagram hesabından bir öğrenci gelir ve ofis olmadığı için bir kafeye giderler. O sırada öğrenci eğitim ücretini peşin olarak masanın üzerine bırakıyor. “Dedim ki biz daha seni uçurmadık ki, neden bize para ödüyorsun? Ben sizi araştırdım, sorun yok, bu para da üzerimde durmasın. Geldi, 9 bin 500 doları verdi. 4 ayda ödeyeceği parayı peşin ödeyince o parayı sermaye yaptık.  Yakıtı dahi o verdikleri parayla aldım. Normalde kredi çekerek alacaktım.”

Abacı, şimdiye kadar Northfly’ın dokunduğu 600 pilot yetiştirdiklerini söylüyor. Bunlar arasında büyük havayollarında uçanlar da var. İşlerin büyümesinde pilot olmanın popüler olmasının da etkisini azımsamamak lazım. Abacı, şöyle devam ediyor:

“Bizi Northfly yapan şeylerden biri uzun vadede mesela bir öğrencimizin Amerika’ya gidip bir havayolunda çalışıp  kardeşini pilot yapmak istediğinde 5 sene sonra bizi araması. Bu bizim için çok büyük bir gurur.

Ya da kendi pilot olmuş, yatırım yapmak istiyor, Ulukan size de bir uçak alayım, siz de işletin diyor. Şu an 17 uçak olduk. Bu uçakların yarısı mevcut kendi öğrencilerimizin birşeyler yapalım deyip, alıp işletmek için bize verdiği uçaklar. Böyle güzel bir enerji yakaladık. Ayrıca pilot olmak biraz daha popüler hale geldi. Artık araştıran bir kitle de olmaya başladı. Nasıl pilot olurum diye sürekli Google’lamaya başladılar. Havacılık üniversiteleri açıldı. Biz kurulduğumzda 5 okulduk, şu anda 10’dan fazla okul var.”

HANGARIN İSMİNİN ACI HİKAYESİ

Abacı, hangara babasının ismini vermiş, Erdoğan Abacı Ucuş Okulu Hangarı. Ancak hikayenin bu kısmı biraz hüzünlü…

“Babamın çok emeği olduğu için hangar isminde babamın ismi olsun istedim. Çünkü o böyle işleri seviyordu. Daha önce bir uçak almıştım, annemin adını uçağa vermiştim. Böyle üstü kapalı biraz sitemde bulunmuştu. Babamın şirkette çok emeği olduğundan, hangarın yapımı da bittikten sonra hangarda babamın ismi geçsin istemiştim. Erdoğan Abacı Ucuş Okulu Hangarı diye bir tabela yaptırmaya karar verdik, 21 metreye 5 metre. Reklamcıya gittik anlattık. Reklamcı dedik ki, bizim bu tabelayı takmamız 2 gün sürer. Dedim tamam sorun değil.

Perşembe sabahı geleceklerdi, babama sürpriz yapmak ve onun tabelayı görmemesini sağlamak için hangar dışında küçük küçük işler vermeye başladım. Babacım şuraya gider misin, şu iş var şunu halleder misin, amacım hangardan uzak tutmak. Neyse ilk gün başardık. İkinci gün yine sabahtan başladık, reklamcılar dedi ki, 5’e kadar gelmemesi lazım. Çünkü hangarda tabelada babamın ismi yazıyor, tabela çok büyük, göstermeden takmaları mümkün değil.

Uzak tutmak için verdiğimiz işlerin birinde, saat 11.30 gibiydi, aradı beni ne yapıyorsun dedi. Şu işi hallettim ne yapayım dedi. Ben sana döneceğim dedim, birinden onay almam gereken bir işti. Sonra yarım saat sonra aradım açmadı. 1.5 saat sonra aradım yine açmadı. 3 saat sonra yine açmayınca, konumundan bizim öğrenci evlerimizin birinde olduğunu gördüm, hemen öğrencilerden birini aradım. Dedi ki, ‘Ulukan baban baygın yerde yatıyor’. Apar topar çıktık. Hayatımın en uzun yolculuğu oldu. Orada vefat etmiş babam. Babamı morga kaldırdığımızda tabelacılar fotoğraf attılar, tabela bitmiş diye… Göremedi hangara ismini verdiğimizi.”

Abacı, en büyük motivasyon kaynağının bir şeyleri başarabilme hissi olduğunu söylüyor. 27 yaş ortalaması ile en genç ekibe sahipler ve bu genç ekibin birşeyleri başarması ekstra bir motivasyon yaratıyor: “Örneğin bizim şirketimizin genel koordinatörü 3 senedir üniversitede havacılık yönetimi okuyan bir çocuk. Daha bu sene mezun olacak ve sırıtmıyor. 30 yıldır bu işi yapmış kişiden daha iyi yapıyor. Çünkü o enerjisi var.”

spot_img

SON YAZILAR

BUNLAR DA İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR