Mücahit Değirmenci henüz lise öğrencisiyken, boya fabrikası olan babası iflas eder. O günleri, “Her şey gitmiş, babamın simsiyah olan saçları bembeyaz olmuş, 10 yıl yaşlanmıştı. O zamanlar 3-4 milyon dolar borç vardı” sözleriyle anlatan Değirmenci, ailesine yardımcı olmak için gece gündüz çalıştı. Baba mesleğini sürdüren Değirmenci’nin hayatı bir gün gittiği şantiyede gördüğü farklı bir boyayla değişir. Babasıyla beraber bu boyayı yaparlar ve dünyaya ihraç ederler. Borçlarını kapatan Değirmenci, Mila ana markasının altında Milacolor, Milamore, Milapanel ve Milawallpaper adında 4 tane alt marka kurar. Kısa sürede dünya çapında alanının en iyilerinden biri olmayı başaran Mücahit Değirmenci, başarısının sırrını ve hikayesini Storybox’a anlattı…
Mücahit Değirmenci 1993 İstanbul doğumlu ve Marmara Üniversitesi İşletme bölümü mezunu. ancak hikayesini anlatmaya başlarken doğduğu yıldan başlamıyor, biraz daha geriye gidiyor ve 1970’lerde boyacı olan dedesinin İstanbul’a gelmesinden alıyor öyküyü. Dedesi Ayazağa’da Korsan adından bir boya fabrikasında çalışmaya başladığında İstanbul’un daha yeni yeni gelişmeye başladığı yıllar. Önce dedesi o fabrikada çalışmaya başlıyor, ardından babasını da henüz 14 yaşında iken çırak olarak fabrikaya aldırıyor. Baba-oğul bir süre fabrikada beraber çalışıyorlar ancak fabrika iflas edince bu sefer dışarıdan boya işi yapmaya devam ediyorlar.
Dışarıdan yaptıkları işler iyi gidince, elbette biraz da para biriktirince, 1995 yılında o Korsan’ı tekrar kuruyorlar. O zaman için pek fabrika gibi değil de daha çok imalathane gibi 400 metrekarelik bir alanda kurulan Korsan, dedesi ile babasının elinde yeniden hayat buluyor.
ORTAKLAR FABRİKANIN İÇİNİ BOŞALTTI
Firma iki ustanın elinde hızla büyümeye başlıyor hazır sıva ihracatında Türkiye’de önemli bir konuma geliyor. 2008 yılında da firmaya bir ortak daha dahil oluyor 50 bin metrekarelik büyük bir fabrikaya geçiyorlar. İşler büyüdüğü için Özbekistan’a da fabrika açıyorlar, daha doğrusu babası Özbekistan’a fabrika açmak için gidiyor, ortaklar İstanbul’da kalıyor. Ama bu, belki de verdikleri en kötü karar oluyor çünkü babası yurtdışında fabrika ile uğraşırken ortaklar İstanbul’daki fabrikayı komple boşaltıyor. Bir boyacı iken tamamen kendi emekleri ile kurdukları devasa fabrikanın ‘profesyonel dolandırıcılar’ tarafından ellerinden alınması, çok büyük bir yıkım yaratıyor.
Devamını şöyle anlatıyor:
“Çok mücadele ediyorlar, tekrar üretim yapmaya çalışıyorlar ama iyi ham madde alamadıkları için bu sefer kötü ham maddeyle kötü ürün üretiyorlar. O ürünler iadeye geliyor, zarar giderek artıyor, müşteri artık komple bırakıyor ve Korsan tamamen siliniyor. Babamın son model Mercedesi vardı ama 35 hafta içerisinde işe yürüyerek gidip gelmeye başlamıştı. Simsiyah saçları 1 ayda bembeyaz oldu, gözümüzün önünde 10 yıl yaşlandı. Sürekli haciz geliyor, elektrikler kesiliyor, tüm mal mülk her şey gitti. Hatta babamın o zaman ruhsatlı silahı bile vardı onu dahi satmıştı, arabası yoktu, fabrikayı Habipler Köyü tarafında 300-500 metrekare bir yere taşımıştı ama içinde makine bile yoktu. İki tane boya kazanı, iki de personel… Elimizde dedemin üzerine olduğu için sadece evimiz kalmıştı. İnsanın umutsuzluğunu, çaresizliğini gördüğünüz an vardır ya hani, elden de hiçbir şey gelmez, o durumu çok yaşadım ben.
Sonra o mücadele dönemi başladı. Ben de Marmara Üniversitesi’nde organizasyonlar yapıyordum okurken, işe çok dahil olmuyorum çünkü para kazanmam lazım. Ama mezun olunca biraz daha bu tarafla uğraşmaya başladım. Boya satmaya çalışıyorum, nalburlara gidiyorum, pazarlama yapmaya çalışıyorum ama olmuyor çünkü hitap edebileceğimiz bir kitle yok. Bir ürün, işte Korsan yazıyor ama ambalajı yok, yani marka değerine yönelik hiçbir şey yok.”
ÖNCE MARKA YARATMAKLA BAŞLADI
Değirmenci bakar ki işler pek yolunda gitmiyor, işe önce bir boya markası yaratmakla başlamaya karar verir. 2015 yılında Mila diye bir marka yaratır ve ürettikleri boyaları bu etiketle satmaya çalışır. Ama kimse tanımadığı ve bilmediği için aynı zorlukların devam ettiğini görür. Devamını şöyle anlatıyor:
“Ben bu işe başlarken tek bir ihtimalle başladım, diğer seçenekler hiç yoktu. İstoç’da bir ofis tutmuştuk, 70 metrekare 2 katlı 35 metrekare giriş 35 metrekare üst katı var. O sırada bir arkadaşım vardı, inşaat mühendisiydi, iş aradığını söyledi. Dedim ‘gel’, ‘ben boya satmaya çalışıyorum, nalbura gidiyorum, inşaata gidiyorum, bu boyayı pazarlamaya çalışıyorum birlikte çıkarız. Allah büyük, en kötü çay demler içeriz…’ İşte onunla başladık biz.
Bir gün şantiyede bir ürün gördüm. Bir tane boya var ve cama sürüyorlar. ‘Allah Allah’ diyorum, ‘niye cama boya sürüyorlar?’… Meğer camı koruyormuş , cama çapak geliyor, ateş geliyor, o cam yanıyor çöp oluyor. O yanmasın diye böyle bir ürün. O üründen biraz alıp ofise götürdüm.
Babama gösterdim ve sonra biz o ürünün aynısını yaptık. Dedik ki bunun adı da Milafleks olsun. Öyle de güzel yaptık ki, İngiltere’den gelen ürünü İngiltere’ye satmaya başladık. Türkiye’de de çok başarılı oldu, aklınıza gelebilecek bütün büyük inşaatlara ve müteahhitlere bu ürünü satmaya başladık. Avrupa ve Rusya’ya ihracat başladı. Bu ürünü tek üreten firmanın fabrikasının 5 km ötesinde bir şantiyeye bile satmaya başladık.
3 yıl gece gündüz çalıştık ve o iflastan kalan 4 milyon dolar borcu neredeyse sıfırladık.”
İTALYAN BOYA OLDU MİLA BOYA
Tek bir ürün satışıyla düze çıkan Değirmenci, bir gün yine bir ustanın önerisiyle farklı bir boya görür; dekoratif boyalar. Sonra o boyaların denemesini yapmaya başlarlar. O zaman ‘İtalyan boya’ diye geçen bu ürünlerin şimdilerde ‘Mila boya’ diye adlandırılması, geldikleri noktayı net bir şekilde gösteriyor aslında.
O ürünlere farklı bir anlam yükleyip ambalajını ve tasarımını değiştirip, bir de işin içine eğiti katarlar. Şöyle devam ediyor:
“Bu ürünleri özel kılan aslında uygulaması, yani bu ürünleri Ahmet Usta Mehmet Usta uygulayamaz bunlar için eğitim lazım. ben de gaza geldim, 2018 yılında 5 katlı 450 metrekarelik bir bina tuttum. Arkadaşlarımı götürdüm, herkes ‘sen burayı nasıl dolduracaksın’ dedi. Çünkü bir ben varım, iki de personelim. Aynı şekilde ailem de karşı çıkıyor, çünkü bir kere batmanın acısını yaşadılar.
O binanın yapılması belki 6 ay falan sürdü, çünkü para yok. Boyadan gelen parayla binayı düzeltmeye çalışıyoruz. Bana bazen soruyorlardı nasıl yapıyorsun diye, paran yok, bu kadar borcunuz var, her yer haciz… ‘Valla hesap yapmıyorum’ diyordum, hesap yapsam zaten girmem. Ama insanın inancı işte, en önemli hesap o bence, heyecanı… Kendimizi o işe adadık, biliyorduk yapacağız, olacak..
Biz normalde aslında bu sektöre o boyaları üretip satalım diye girmiştik ama bizden kimse boya istemiyor, herkes bu ürünün ustasını, yani uygulamasını istiyor. O yüzden baktık açık bu yönde, sürekli usta yetiştirmeye başladık. Yanımızdaki arkadaş kardeşini getirdi, amcasının oğlunu dayısının oğlunu getirdi, Bizim yer Bağcılar’da zaten, herkes gelmeye başladı. Biz alt katı tamamen eğitim atölyesi yaptık.
Ürünlerimiz çok kaliteliydi, çok güzel ürünler ürettik, çok güzel web sitesi yaptık, çok güzel ambalajlar yaptık… Zaten önemli olan da bu ürünleri inovatif bir şekilde, farklı şekilde uygulamalarıyla sunmaktı. Sektörde kendimize yeni bir alan açtık.”
DUVARLA İLGİLİ AKLINIZA GELEBİLECEK HER ŞEY
İş çok tutunca yavaş yavaş Anadolu’ya da yayılmaya başlarlar. 2019’da her ay bir tane mağaza açarak büyümeye devam ederler. Aynı anda konseptleriyle uyumlu olarak farklı tarzda aksesuarlar üretmek için fiberglass döküm atölyesi açarlar. İş bununla da kalmaz, bu sefer koltuk, berjer gibi ürünler eklerler ve Mila’nın Color ve Mor diye iki markası daha ortaya çıkar.
Şöyle anlatıyor:
“Müşteriler mağazalara ya tasarım için geliyor ya da tasarımcılar geliyor. Ustalara duvar uygulatıyor, mesela o sırada özel bir koltuk da özel bir aksesuar da isteyebilir. Bizim mağazalar bunları da sunabilsin diye başladık aksesuar işine.
Milopanel’e de şu şekilde girdik; yurt dışından firmalar sürekli gelmeye başladı, işte kendi ülkelerinde duvarla alakalı bir panel üretiyor, mesela diyor ki ‘ben şu materyalden şöyle bir panel ürettim, sizin mağaza gücünüz var, tasarım gücünüz var, bizim Türkiye’de distribütörümüz siz olun’ Birkaç firmanın distribütörlüğünü alırız diye Milapanel diye bir firma kurduk, başlangıç olarak da lambri üretmeye başladık.
Dördüncüsü de Milawallpaper… Bizim çok tasarımsal duvar uygulamalarımız var, bazıları kağıt olarak talep etmeye başladı. Aslında bizim mağaza şu oldu; bir müşteri duvarla alakalı ne istiyorsa çözebiliyor. Boyasından paneline, aksesuarından duvar kağıdına kadar her şeyi yapabiliyoruz.
Bugün Mila mağazasına giren bir kişi bir duvar uygulaması hizmeti de alabilir tasarımsal bir aksesuar veya bir berjer mobilya da satın alabilir, komple konsepti de satın alabilir. Bütün mağazalarımızda tasarımcı ve iç mimar arkadaşlar çalışıyor. Bu arkadaşlar istediğiniz evi tasarlıyor, daha sonra mağazanın bünyesinde çalışan usta ekipler uygulamalarını yapıyor, kendi ürettiğimiz mobilyalarımız aksesuarlarınız daha sonra oraya geliyor ve iş bitiyor. Anahtar teslim dediğimiz bu.”
Türkiye’de 26 tane mağazaları olduğunu söyleyen Değirmenci, bundan sonra biraz yurtdışına da ağırlık vereceklerini söylüyor. Değirmenci, “Biz bu mağaza konseptini, bu markayı dünyanın her yerine taşımak istiyoruz. Mesela Belçika’ya bizim buradan ustalarımız gitsin, bu mağazanın uygulamasını yapsınlar, orada çalışacak ekipleri yetiştirenler ve Türkiye’de yaptığımız operasyonu yapsınlar.” diyor.
300 RESSAM ÇALIŞIYOR
Değirmenci yarattıkları istihdamla ilgili olarak da ilginç bir bilgi veriyor: “Bizde 300’den fazla ressam çalışıyor. Normalde bizden önce o ressamların istihdam edileceği alan çok kısıtlıydı, yani resim öğretmenliği okumuş atanamıyor, yapacak bir iş yok… Çok şükür şimdi bizim mağazalarımızda çalışabiliyorlar. Şu an sektörde tasarım olarak, uygulama gücü olarak, usta ve ressam sayısı olarak dünyanın bir numarasıyız.”
Mağazalarında ürün satmak için kurdukları döküm atölyesinin de çok büyüdüğüne işaret eden Değirmenci, “10 m bir heykel de 5 cm de. Fiberglass döküm yapılabilen her şeyi yapabiliriz. Nijerya’da ve Kuzey Irak’ta 2 tane lunapark bile yaptık. Şimdiye kadar 80’den fazla ülkeye ürün ihraç ettik.” diyor.
Mila Akademi diye bir oluşum yaptıklarını anlatan Değirmenci, şöyle devam ediyor:
“Mila Akademi’de dünyanın en iyi ustalarını eğitiyoruz çünkü eğitim Bir gün değil bir ay sürüyor. 2-3 ay sonra 7 katlı yeni bir binaya geçeceğiz ve bir katı komple Mila Akademi’ye ayırdık. Gece gündüz eğitim olacak. Mesela bir hafta sadece ressamlarımız gelecek renklendirme eğitimi, bir hafta ustalarımız gelecek bizim boyalarla alakalı eğitimler verecek.”
Değirmenci’ye göre başarı, ‘anne baba duası almak ve iyi insan olmak’. ‘Bugün sattığın ürünün önemi yok nasıl sattığının önemi var’ diyen değirmenci şöyle devam ediyor:
ŞANS DEDİĞİN NEDİR?
“Şans konusu da şöyle bir konu bence, şimdi mesela ben o gün Zorlu şantiyesine pazarlama yapmaya, çalışmaya gitmiş olmasaydım, o şansı yakalayamayacaktım… Şans oturduğun yerden gelmiyor, senin o şansının peşinde koşman lazım.
Bir hayalim vardı, bir hedefim vardı, o hayale ve hedefe koşarken önüme çıktı bunlar, ayağıma takıldı, ben bunları yapıyorken orada olmasaydım, doğru zamanda doğru yerde olmasaydım ve bir şey inanıp onun peşinden gitmeseydim o şans olmayacaktı. O şansı şans yapan biziz zaten.”