StoryBox’ın bu haftaki konuğu Türkiye’nin otobüs ve taşımacılık devi Temsa’nın CEO’su Tolga Kaan Doğancıoğlu. 1968 yılında sanayi tesislerine ısıtıcı, kazan ve dönüştürücüler imal etmek için kurulan ancak 1984 yılından sonra bir otomotiv şirketine dönüşen Temsa, son yıllarda Türkiye’de bir elektrikli otobüs devrimine de imza attı. Temsa’nın Adana’daki tesislerinden 66 ülkeye otobüs sattıklarını ve 5 farklı yapıda elektrikli otobüs üretebildiklerini söyleyen Doğancıoğlu, Silikon Vadisi’nde Google ve Facebook da dahil olmak üzere birçok şirketin personelini kendilerinin taşıdığını ifade ediyor. Bu otobüslerde yerlilik oranının yüzde 70’e ulaştığını anlatan Doğancıoğlu, “Bizim arzumuz bu kadar yüksek katma değerli teknoloji barındıran ürünlerin ülkemizde daha çok kullanabilir olması. Ülkemizi özellikle toplu taşımada elektriklenme seferberliğine çağırıyoruz.” diyor.
Türkiye’nin en büyük otomotiv tesisleri arasında yer alan Temsa’nın hikayesi aslında bir otomotiv şirketi olarak başlamıyor. 1968 yılında kurulan Temsa önceleri termomekanik sanayi adı altında, fabrikaların ve özellikle büyük sanayi tesislerinin ihtiyaç duyduğu, ısıtıcılar, kazanlar ve dönüştürücüleri kurmak üzerine hayata geçiyor. Temsa’nın otomotiv yolculuğu ise 1984 yılında başlıyor. Lisans altında otobüsler üretilmeye başlanıyor, ondan kısa bir süre sonra Temsa kendi markasıyla bugün de hala yollarda olan Maraton aracını üretiyor ve yolculuk hız kazanıyor. 66 ülkeye ulaşan Temsa daha sonra ürün gamını genişleterek 7 metreden 18 metreye kadar geniş bir alanda şehiriçi ve şehirlerarası araçlar, toplu taşıma araçları ile Fuso Canter’in üretimini gerçekleştiriyor.
Temsa’nın tüm araçlarının Adana’da üretildiğini söyleyen Temsa’nın CEO’su Tolga Kaan Doğancıoğlu, yaklaşık yarım milyon metrekarelik bir alanda 1500 çalışanla faaliyet gösterdiklerini belirtiyor. Batarya fabrikası ile Ar-Ge bölümünün de burada olduğunu anlatan Doğancıoğlu, kendileri için en önemli konuların başında ihracatın geldiğini söylüyor.
ABD’DE PAZAR PAYI YÜZDE 18’E ULAŞTI
Toplam gelirin yüzde 70’inin ihracattan geldiğini ifade eden Doğancıoğlu, “İhracat yüzdemiz ve katma değerimiz bence ülke açısından ve şirketimiz açısından fayda yaratıyor. Bu ihracat pazarı çok müşkülpesent müşterilerin bulunduğu alanlar. Mesela Fransa’da 6 binden fazla aracımız var. Amerika’da yüzde 18 pazar payına ulaşmış bir firmadan bahsediyorsunuz. Almanya’da ve Akdeniz’de İspanya ve İtalya’da çok iyi durumdayız. Güncel ve çağdaş bir toplu taşıma ihtiyacı olan hemen her coğrafyada büyüyerek gelişiyoruz. Bunların hepsi de teknolojiye yaptığımız yatırımla gelişiyor. Düzenli olarak yaklaşık ciromuzun yüzde 4’ünü AR-GE’ye ayıran bir şirketiz. Bu sayede pek çok ürün gamımız hem güncel ihtiyaca uygun hale geliyor hem de sıfır emisyonlu elektrikli ürünlerle ürün gamımızı destekliyoruz. Bu 5746 yasalı AR-GE merkezleri çıktığında ilk başvuruyu yapan ve ilk tescil edilen AR-GE merkezi bizimki oldu. Buradan geliştirdiğimiz ürünler o pazarının ihtiyaçlarına göre bulundukları alanda kabul görecek ürünler haline geliyor. Ar-Ge’nin yanında Avrupa’nın 22 farklı ülkesinde servis ve satış noktalarında geniş bir sepektrumla müşterilerimize ulaşıyoruz ve sahaya çok yakınız.” diyor.
Fabrikalara ısıtıcı ve kazan üretirken bir otomotiv devi haline gelen Temsa’nın büyüklüğü 300 milyon euroya ulaşmış durumda. Bu hızlı büyümenin arkasındaki en önemli güçlerden birisi de elektrikli araçlara yapılan yatırım.
GOOGLE’IN ÇALIŞANLARINI TAŞIYOR
Temsa’nın pek çok ürününün elektrikli hallerinin çıktığını söyleyen Doğancıoğlu, 5 farklı yapıda elektrikli araç üretebilen ve bunları tüm coğrafyalara satan belki de tek marka olduklarının altını çiziyor. Şehirlerarası otobüslerinin de elektriklenmeye başladığını anlatan Doğancıoğlu, “Amerika’da Silikon Vadisi’nde personel taşımacılığında kullanılmak üzere geliştirdiğimiz aracımız TS45E’in lansmanını bu senenin başında lansmanını yapmıştık. En son şehirlerarası otobüsümüzün elektrikli versiyonunu da teşhir ettik ve ilk siparişlerini topladık. Bunun dışında belediyeler için geliştirmiş olduğumuz MD9 elektrikli 9 metre elektrikli küçük belediye otobüsümüz ve 12 metre elektrikli belediye otobüslerimiz var. Bunların da pil kapasitelerinden coğrafya şekillerine kadar farklı şehirlerin farklı ihtiyaçlarına hizmet edebilecek değişik versiyonları mevcut. Google, Facebook ve bunun gibi pek çok Silikon Vadisi’nde yer alan yüksek teknoloji şirketlerinin çalışanlarını biz taşıyoruz. Bunları sıfır emisyonlu elektrikli araçlarla taşımak için de girişimlerimiz başladı. Kısa süre içinde onları daha konforlu ve elektrikli araçlarla taşımayı planlıyoruz. ” ifadelerini kullanıyor.
2030 yılında toplu taşıma ve ağır ticari vasıtaların yüzde 30’unun sıfır emisyonlu olmak zorunda olduğuna işaret eden Doğancıoğlu, 2040’ta da yeni üretilen tüm araçların sıfır emisyonlu olmasının beklendiğini vurguluyor. Doğancıoğlu, şöyle devam ediyor:
“Dolayısıyla bugün itibarıyla artık acaba elektrikli araçlar gelecek mi, gidecek mi, gelişecek mi sorusundan ziyade bu zaman planına hangi firmalar ve hangi şehirler önce ulaşacak sorusu önemli. Biz çalışmalarımıza çok önceden başladığımız için, 7-8 yıldır elektrikli araçlar konusunda hem sahada, hem ürünlerin üzerinde hem de üretim tesisinde yatırımlarımızı tamamladık.
Otobüslerde toplu taşıma işi oldukça meşakkatli bir iş. Çünkü her bölgede ve şehirde ihtiyaçlar birbirinden ayrışıyor. Pek çok ürün aslında terzi usulü çıkıyor. Aslına bakarsanız ana 7-8 tane modelimiz var ama bunların etrafında farklı varyantlar gelişiyor. Pil yapısı, koltuk yerleşimi, kapılarının yerleri, tuvaleti, koltuğu, eğlence sistemleri derken aslında yüzlerce farklı ürünle uğraşıyoruz. Bir otobüs kendi içinde pek çok yüksek teknolojiyi barındırıyor. 17-18 tane elektronik beyin farklı sistemleri kontrol edip aracın hareketinden güvenlik sistemlerine, şerit takibinden şoförün uyanık kalmasına kadar bir çok şeyi takip ediyor. Çok karmaşık ve teknolojik bir üründen bahsediyoruz.”
ELEKTRİKLİ OTOBÜSLER TOPLU TAŞIMA İÇİN ÇOK İDEAL
Elektrikli araçların teknolojisinin geldiği yeri anlatmak için asıl ihracat gelirlerine de bakmak gerektiğini kaydeden Doğancıoğlu, Türkiye’nin kilogram başı ihracatı yaklaşık 1.30 dolar iken elektrikli araç ihracatında bu rakamın 20 dolara çıktığını, ek özelliklerle de 30 doları bulduğunu kaydediyor.
Elektrikli otobüslerin toplu taşıma araçları için son derece ideal olduğunu vurgulayan Doğancıoğlu, “Bireysel kullanıcıda bizim günlük rutinlerimiz dışında anlık gelişen ya da bir tatile gitmemiz gerektiğinde veya bir hafta sonu kullanmamız gerektiğinde ihtiyaçtan kaynaklanan farklılıklar var. Oysa toplu taşıma araçlarında o araçların bütün yıl boyunca ne yapacağı belli. Garajdan çıkacak garaja gelecek. Diyelim ki Samsun’da 16 kilometre yol yapacak, 16 kilometre geri gelecek. Ya da İstanbul’da 250 kilometre bütün gün içinde yapacak tekrar garajına dönecek. Bu aslında elektriklenmeye başlamak için ideal bir ortam sunuyor. Aracın ne yaptığını, hangi koşullarda çalıştığını, bütün yıl boyunca da neye ihtiyaç duyacağını biliyoruz Bu da bize o ürüne ilişkin planlamamızı yapmamız, uygun pil teknolojisini geliştirmemiz ve buna uygun şarj sistemlerini şehrin farklı bölgelerine değil, hattın başına sonuna yapma esnekliğini sağlıyor.” Bizim arzumuz bu kadar yüksek katma değerli teknoloji barındıran ürünlerin ülkemizde daha çok kullanabilir olması. Toplu taşımada elektriklenme seferberliğine çağırıyoruz.” diyor.
Temsa’nın teknoloji ile büyüdüğünün altını çizen Doğancıoğlu, “Teknoloji şirketleri bu alanlara geliyor, yerleşik sanayi şirketlerini tehdit edecek görüşü hakim. Biz tersinden bakıyoruz, yaptığımız işi ve ulaşım teknolojini çok iyi biliyoruz. Bu teknolojik dönüşümde erken yol almış firmalardan birisiyiz. Biz de şirketimizi aslında odağına ulaşımı alan bir teknoloji şirketine evirmekteyiz. Dışarıdan gelen tehdit kadar tam aksine biz otomotivi, bu kadar karmaşık bir tedarik zincirini ve bunun pazara ulaşmasını bilen bir şirket olarak, tehdidi yine teknoloji ile geliştirerek o odaktan başka yerlere evirebilecek bir gelişimi kurguluyoruz.” ifadelerini kullanıyor.
Otobüsün varlığı gereği sürdürülebilir bir ürün olduğunu ve 12 metrelik bir otobüsün şehir içinde yaklaşık 80-90 aracı ortadan kaldırdığını belirten Doğancıoğlu, şöyle devam ediyor:
“Kabaca 1500 ton karbonu yıl içinde elimine etmiş oluyorsunuz. Bunu bir de elektrikli araçta yaptığınızda üzerinde hem sessizlik, konfor ve şehrin havasının temizlenmesi de var. Bu sürdürülebilirliği üretimimize de yansıtıyoruz. Çatılarımıza güneş panelleri kuruyoruz, dolayısıyla enerjimizi de tamamen sürdürülebilir kaynaklarımızdan alacağız. Sürdürülebilirliğin bir de toplumla olan ilişkisi var. Hem ürünümüz hem üretimimiz hem de beraber çalıştığımız ekosistemimizde sürdürülebilir bir ortam yaratmaya çalışıyoruz. Bunun iyi göstergelerinden bir tanesi Temsa Art projesi ile başladı. Fabrikamızdaki 1.5 ton atıktan, kullanmadığımız malzemeden, üretim sırasında çıkan endüstri atıklarımızdan sanat eserleri yaptık. Beraber çalıştığımız Çukurova Üniversitesi’ndeki öğrencilerle. O öğrencilerin oluşturduğu ürünler de esere dönüştü. Oradan elde edilecek gelir Temsa’nın hayal ortakları projesi ile dezavantajlı gruptaki yer alan öğrencilerin eğitimine aktarılacak.”
ÜRETİMİN YÜZDE 70’İ YERLİ
Temsa’da bugün itibarıyla hattan her gün 13-14 otobüs çıktığını ifade eden Doğancıoğlu, üretimde büyük oranda yerli tedarikçiler ile çalıştıklarının altını çiziyor. Doğancıoğlu, “Elektrikli araçlarda dahi yüzde 70 üzerinde yerlilik oranına sahibiz. Pek çoğu hacimli olanlar firmamıza yakın tedarikçilerimizden, onun dışında pek çok parçamız Türkiye içindeki farklı tedarikçilerimizden geliyor. Koltuk, cam, farklı iklimlendirme sistemleri, araçların gerektirdiği bir takım gösterge panelleri, kontrol üniteleri, kapıları, kapakları yani aklınıza gelen bütün ürünler ve aşağı yukarı binlerce parça burada bir otobüs haline geliyor.” diyor.