Balıkçı babanın Fenerbahçe efsanesi oğlu / Hayallerim daha bitmedi

SportBox’ın bu haftaki konuğu Fenerbahçe’de futbolculuk ve teknik direktörlük yapan İsmail Kartal… Anadolu Kavağı’ndaki çocukluk döneminden futbola nasıl başladığına, teknik direktörlük kariyerinin ilk yıllarından geldiği sürece kadar her şeyi anlatan Kartal, “Benim kimseye kırgınlığım yok. Ben görevimi yaptım ama hayallerim bitmedi.” diyor. Kartal Fenerbahçe sonrası hayatını ve geçmişe dönük yaşadıklarını SportBox’a anlattı.

  • Bu röportaj 14 Ağustos 2022 tarihinde Sportbox youtube kanalında yayınlanmıştır

Fenerbahçe’de şimdiye kadar iki kez teknik direktörlük yapan ve iki kez ikinci olan İsmail Kartal’ın hikayesi İstanbul’un denize nazır bir balıkçı kasabası olan Anadolu Kavağı’nda başlıyor. Babası balıkçı olan İsmail Kartal’ın küçük yaşlardan itibaren babasına yardım ediyor, ağ ve halat çekiyor. Abisi biraz rahatsız olduğu için tek erkek olarak babasına onun yardım etmesi gerek. Kartal bir yandan babasına yardım ederken bir yandan da aklı futbolda ama babası istemiyor. Bir oğlu hasta olduğu için diğer oğluna da bir şey olmasından çok korkuyor. O yıllar geçim zor, herkesin birlikte çalışması lazım. Balık tuttukları gün karınları doyuyor, tutamazlarsa yarı aç kalıyorlar. İsmail Kartal bir gün kaçıp futbol oynamaya gittiğinde babasından küçük bir dayak da yiyor, ‘oğlum’ diyor babası, ‘bizim çalışıp eve ekmek getirmemiz, para kazanmamız lazım. Bir şey olur ayağın kırılır, ben sana nasıl bakacağım, abinin durumu ortada.’ Babası böyle diyor demesine ama İsmail hoca hiç vazgeçmiyor tutkusundan.

BALIKÇILIK YAPARKEN KAZANDIĞI YETENEK

Bu arada babası ile balıkçılık günleri ona futbol oynarken çok enteresan bir yetenek kazandırıyor. Tabi o zamanlar bunu fark etmesi mümkün değil, çok uzun yıllar sonra ancak farkına varıyor:

“Balıkçılık yaparken tekne çok oynar, hareket ederdi, bir taraftan dengemi sağlar, bir taraftan ağ çekerdim. Ben zayıf bünyeli bir insandım ama çok güçlüydüm, dengeliydim, kolay kolay yıkılmazdım. Birebir mücadelelerde hep ayakta kalan ben olurdum. Antrenör olduktan sonra ve okudukça bilmeyerek balıkçı ile çektiğim o ağlarla çok güçlü olduğumun farkına vardım. Bunu nasıl futbola uyarlayabiliriz diye düşünürken, araba lastiklerinin içine 5-10-15 kiloluk beton döktük ve telle diktik, hatta burada balıkçı abilere diktirdim. Sonra futbolcuların beline halatla bağlıyorduk, Fikirtepe’de toprak sahada bunları koşturuyordum. Çabukluk, kuvvet ve devamlılık antrenmanı. İnsanlar bunu yadırgamıştı önce, ‘Ne yapıyor İsmail Hoca’ falan demişlerdi. Ama bugün benzer antrenmanı kızaklarla bütün Avrupa takımları yapıyor.”

KIRILMA NOKTASI SARIYER’E GİRMESİ

Köyün takımında abileriyle antrenman yapan ve hep oralarda dolaşan Kartal’ın hayatının ilk kırılma noktası bir abisinin onu Sarıyer’in seçmelerine götürmesi ile yaşanıyor. Orada hocanın beğenisini kazanan Kartal, genç takıma seçiliyor. Genç takımdan kısa bir süre içinde A takıma çıkıyor ve bir anda ikinci ligde top oynamaya başlıyor. O dönem Genç Milli takıma da seçilen Kartal, dikkat çeken performansı ile Gaziantep’e transfer oluyor. Burada tekrar babası ile olan diyaloğuna geri dönelim. Şöyle anlatıyor:

“Gaziantep’e Sarıyer’den transfer olduğum zaman iyi para almıştım, babamla oturduk konuştuk, aldığım peşinatı babama vermiştim. Babam çok mutlu oldu, gözleri doldu. ‘Oğlum teşekkür ederim, Allah razı olsun. Ama şunu unutma, sana biz aile terbiyesi verdik, hayatın boyunca sana söylediklerimi, bizim karakterimizin ne olduğunu hiçbir zaman unutma. Kardeşlerini de unutma, yoksa sana hakkımı helal etmem’ dedi. Benim babam burada çok saygın bir insandı, herkes babamı sever sayar ve çekinir. Dürüstlüğüyle, adaletiyle, çok da sözü geçen bir insandı Anadolu Kavağı’nda. Biz de onun evlatları olarak, onun öğrettikleriyle aile kültürümüze uygun bir şeklide kendimizi yetiştirdik.”

TESADÜFEN SAĞ BEK

İsmail hocanın aslında orjinal mevkisi sağ bek değil ama Antep’te tesadüf eseri kendisini sağbekte buluyor. O günler hafızasında şöyle kalmış:

“Normalde ben orta saha veya kanatta oynuyordum. İlk gittiğim zamanlar Antep’in havasına suyuna alışamasam da sonra zamanla toparlamaya başladım. Rahmetli Tamer Kaptan hocamız ilk sakatlıkta beni oyuna alacağını söyledi. Bursa deplasmanına gittik, 3’üncü dakikada sağ bek Ünsal abinin kolu kırıldı. Hadi İsmail oyna dediler. Ben geçtim ama sağ bek oynamanın ne olduğunu tam anlamıyla bilmiyorum, beceremiyorum. Kademe nasıl yapılır, ne zaman hücuma çıkılacak, ne zaman topu oyuna sokacağız veya uzun vuracağız… Biz o maçta 2-1 mağlup olduk. Ben bir pozisyonda ofsaytı bozdum, bir pozisyonda da kademeye girmedim. Maçtan sonra tabi ki takım bekleri, takımın abileri baya bir tepki koydular bana.

Gaziantep’e döndüğümüzde o hafta Eskişehir’le oynuyorduk. Malzemeci Selahattin benim kramponlarıma çok sivri bir krampon vidası takmış. ‘Sen defans oyuncususun, sert girmen lazım, rakibi yıldırman lazım’ diyerek onları taktı kramponlara. Alışık olmadığım, çok sıcak bir havaydı. İlk devre sahada adım atacak halim yok, ayaklarım uyuştu, tribünler bana tepkili. Nereden geldi bu adam filan diyorlar. Devre oldu 0-0, rahmetli Hüseyin abi geldi. Abi dedim, ayaklarım uyuştu, koşamıyorum ben. Ayakkabılarıma baktı, çıkar bunları, antrenmanda hangi ayakkabını giiyorsan onları giy dedi. Masörü çağırdı, masaj yaptırdı. İkinci yarı çıktım, çok iyi oynamaya başladım. Hatta bir tane golün pasını verdim, 2-0 yendik. Sonuçta o hafta 2-0 kazanıp haftanın ilk 11’ine seçildim, Ümit Milli’ye gittim, çıkışım sağ bekte öyle başladı.”

YA FENERBAHÇE’YE GİDERİM YA DA FUTBOLU BIRAKIRIM

İsmail Kartal Gaziantep’teki performansı ile A milli takıma kadar yükselince üç büyüklerin de ilgisini çeker doğal olarak. Yönetim Gaziantep’te kalmasını çok istese de onun aklı en sevdiği ve taraftarı olduğu takım olan Fenerbahçe’dedir. Böyle bir transfer teklifi gelince de gözü başka bir şey görmez olur. Öyle ki, Gaziantep yönetimine ‘Ya Fenerbahçe’ye giderim ya da futbol oynamam’ resti çekiyor. Fenerbahçe’ye transferi gerçek olan İsmail takıma geliyor gelmesine ama forma aslanın ağzında. O dönem sağ bekte rahmetli Erdoğan Arıca oynuyor. Ama İsmail’in de performansı o kadar yüksek ki bir dönem sonra Erdoğan abisinden formayı kapıyor.

Sırtına 2 numaralı formayı geçiren İsmail uzun yıllar Fenerbahçe’de kalır. Hayali hep futbolu Fenerbahçe’de bırakmak ve sonra da Fenerbahçeli İsmail olarak kalmaktır, nitekim bunu başarır.
Futbol hayatı bitince dönemin başkanı Ali Şen’in önerisiyle altyapının başına geçerek antrenörlüğe başlıyor. Altyapıda antrenörlük yaparken bir yandan da her fırsatta soluğu o dönem Fenerbahçe’nin başına gelen Carlos Alberto Parreria’nın yanında alıyor. Tek derdi ondan bir şeyler öğrenmek. Hatta ilk 4’te tandem oynamayı kendisine öğreten de Perreira oluyor. Altyapıdan sonra kısa bir süre ikinci ligdeki Karabükspor’da antrenörlük yapan Kartal, daha sonra tekrar kulübüne geri dönüyor. İsmail Kartal, daha sonraki süreci ise şöyle anlatıyor:

ÖNCE SİVASSPOR AERDINDAN YENİDEN FENERBAHÇE

“Fenerbahçe alt yapısında görevdeyken Aziz Yıldırım başkanla 3 yıllık kontrat yapmıştık. Ama ö dönem Sivasspor beni çok istedi. Benin profesyonel anlamda teknik direktörlüğüm asıl orada başladı. Sivas’ı şampiyon yaptım. Daha sonra Fenerbahçe’de Joachim Löw geldi, onun yardımcılığını yaptım. PTT Ligi’nde Malatya, Altay, Mardin, Orduspor gibi yerlerde teknik direktörlük yaptım. Daha sonra Aziz Başkan tekrar beni çağırdı, scout olarak Güney Amerika’ya gönderdi. Oralarda aylarca kaldım, Aykut Kocaman’la gittim. Aykut hoca geri döndü, ben orada devam ettim. Sonuçta Aykut Hoca göreve geldi, ben de yardımcısı oldum. Aykut Hoca ile çok başarılı günlerimiz oldu. Lig, kupa şampiyonu olduk, UEFA’da yarı finale çıktık. Daha sonra 3 Temmuz süreci yaşandı. Aykut Hoca çok güzel bir duruş sergiledi, biz de onun etrafında yanında onunla beraber destek verdik. Kulübümüzün, Fenerbahçemizin, bu büyük çınarın ayakta kalması için el birliğiyle herkes elinden geleni fazlasıyla yaptı.”

KURŞUNLANMASAYDIK ŞAMPİYON OLURDUK

Ersun Yanal döneminde de yardımcı teknik direktörülük yapan İsmail Kartal, daha sonra teknik direktörlüğe getirilir. Fenerbahçe’deki ilk dönemini şöyle anlatıyor:

“Ersun Hoca’dan sonra teknik direktörlük görevi layık görüldü bana. Elimden geleni yapmaya çalıştım, devreyi lider bitirdik. Şampiyonluğun en büyük favorisiyken, devre arasında 1-2 oyuncu istedik ama olmadı. Üstüne bir de kurşunlandık, bir suikasta uğradık. Ama ona rağmen şampiyonluk yolunda çok iyi futbol oynayan, son 25 yılın istatistiklerini kıran bir ekiptik. Bir sene önce Ersun Yanal hocamızın aldığı puanı da aldığımız halde şampiyon olamadık. Eğer o suikast, o silahlı saldırı olmasaydı biz şampiyon olabilirdik.”

Fenerbahçe’den sonra çeşitli kulüplerde çalışan İsmail Kartal’ın yolları kulübü ile ikinci kez geçen sene kesişir. Takımın büyük hayal kırıklığı yarattığı ilk sezonun ardından göreve getirilen Kartal, taraflı tarafsız herkesin çok beğenisini kazanır, Fenerbahçe’yi ikinci yarının tartışmasız en iyi takımı haline getirir:

ELİMDEN GELENİ YAPTIM, KİMSEYE KIRGINLIĞIM YOK

“Elimizden gelenin en iyisini yaptığımızı düşünüyorum. Zor günlerdi Fenerbahçe için, biz taraftarları ve camiayı bir araya getirdik. Çok güzel bir sezon oldu bizim için, ses getirecek bir futbol oynadık. Herkesin oynanan futbolu takdir ettiğini görmek mutluluk vericiydi. Neticede sezonu bitirdik, görevimizi teslim ettik. Kimseye de bir kırgınlığım yok.

Ama kolay değildi tabi tüm bunlar. Takımınız, oyuncularınız protesto ediliyor, beğenilmiyor, zor şartlar altında gelmişsiniz, bir şeyleri de düzeltmeniz gerekiyor. Bu kadar negatif ortamda büyük Fenerbahçe taraftarına da güvenerek sorumluluk aldık. Onların bir şekilde benim mesajlarıma kulak vererek takımı destekleyeceklerini biliyordum, buna inanarak geldim. Birkaç maç yine protesto ettiler ama takımdaki ışığı gördüler, mesajları aldılar, kulak verdiler. Sağ olsunlar, onlara ne kadar teşekkür etsem azdır. Taraftarlar bu oyunun parçası, onlarsız futbol olmaz. Bize destek verirlerse oyuncularımızın motivasyonu artıyor, enerjisi yükseliyor, coşkusu katlanıyor ve yüksek özgüvenle rakiplere karşı o futbolu oynayabiliyoruz.

Ben geldiğimde futbolculara taraftarlara borcumuzu ödeyeceğiz, onlar da bizi takdir edecekler, sizi en güzel yerlere koyacaklar dedim. Bir gün gelecek ‘hocam maç bitmesin, devam edelim, oynayalım isteyeceksiniz’ dedim. Çünkü 50 bin kişiyi arkanıza alarak coşkulu futbol oynamak çok farklı bir şeydir. Çoğu oyundan çıkmak istemiyordu, ‘hocam bir maç daha olsa oynarız’ diyorlardı, çünkü tadını almışlardı. Taraftarın verdiği enerji çok başka. Daha fazla oynamak, daha fazla mücadele etmek, daha fazla ortaya bir şey koymak istersiniz.”

AYAKLARIMA KURŞUNLARI BAĞLAR DAĞLARDA KOŞARDIM

Küçüklüğünden bu yana hep hayaller kurduğunu ve başaracağını hissettiğini söyleyen İsmail hoca bunun için çok çalıştığının da altını çiziyor:

“Mesela antrenman biterdi, gelirdim bu dağlarda koşardım. Babamın balıkçı kurşunlarını ayak bileklerine bağlardım, şurada bayır yukarı bir yer var, orada çalışırdım kendimce. Belki abartı olacak ama bir çok insanın dayanamayacağı şekilde çok çalıştım, çok uğraştım, çok emek verdim, Allah da bana emeklerimin karşılığını verdi, hayallerimi gerçekleştirdim. Ama daha hayallerim bitmedi, Şampiyon olmak, kupalar kazanmak, A Milli Takım’a teknik direktör olmak, Avrupa kupalarında başarılı olmak, belki bir final oynamak, kupa kaldırmak… Bunları hayal ediyorum.”

Yerli hocalarla Avrupa’daki orta halli takımları çalıştıran antrenörle aramızda hiçbir fark olmadığını söyleyen Kartal, hatta birçoğunun Avrupalı emsallerinden daha iyi olduğunu belirtiyor. Türk antrenörlerinin kendi PR’ını yeteri kadar yapamadığını anlatan Kartal, “Bizim teknik direktörlük anlamında bilgimize becerimize Avrupa kulüplerinin bakış açışı önemli. Bir kaç tane antrenör Avrupa’da çalışsa belki de bu algı kırılacak. Avrupa’da çok da antrenörlük yapan antrenör arkadaşlarımız, abilerimiz olmadı, inşallah da olur diğer antrenörlerin önü açılır.” diyor.

İsmail Kartal takım içerisindeki futbolcularla genelde arkadaş gibi olduğunu ve açıkça konuştuğunu söylüyor: “Hiç bir zaman futbolcuya tepeden bakmam. Sizinle nasıl sohbet ettim, onlarla da sohbet ediyorum. Açık açık konuşuyorum, sen niye oynuyorsun, seni niye oynatmıyorum. Yüzüne karşı söylerim, hiçbir zaman arkadan konuşmam. Net, çok net. O da bilecek niye oynatmadığımı,” diyor.

GENÇ OYUNCULARA ÖNEMLİ MESAJLAR

İsmail Hoca’nın genç oyunculara da önemli mesajları var:

“Önce dürüst ve saygılı insan olmayı öğrenecekler. Futbol ikinci planda. Önce insan olmayı öğrenecekler ve çok çalışmayı, ne kadar yetenekli olurlarsa olsunlar, asla çalışmaktan vazgeçmeyecekler. Mutlaka bir eksikliklerinin olduğunun farkında olacak, kendilerini hiçbir zaman yeterli görmeyecekler. Mutlaka günün birinde verdikleri emeklerin karşılığını alacaklarını da bilsinler.

Ben hiçbir zaman parayı ön planda tutmadım. Önce başarılı olmayı, kariyerli olmayı, kariyer kazanmayı hedefledim, para zaten arkadan gelir. Ben mesela yeri geldi çok ıslıklandım, yuhalandım. Ama günün sonunda, ben ne yapıyorum, ne yapmalıyım, daha iyi olmam için ne yapmam lazım diyerek bugünlere kadar geldim, çok çalıştım.”

Şu anda herhangi bir takım çalıştırmayan İsmail Hoca, yurtdışına gönderdiği yardımcılarından gelen raporlarla gelişen futbolu yakından takip ediyor ve kendisine önümüzdeki dönemin haritasını çiziyor. Boş zamanlarında ise küçüklüğünden bu yana ayrılmadığı Anadolu Kavağı’nda vakit geçirmeyi çok seviyor. 7 metrelik küçük teknesiyle halen denize açılıyor, arkadaşlarıyla buluğu balık tutuyor ve denize giriyor. Özellikle teknesinin boyası, macunu ve bakımı ile uğraşmak ona huzur veriyor:

EN HUZUR BULDUĞU YER TEKNESİ

“O işler benim hayatım. Alex Ferguson da boş zamanlarında teknesiyle uğraşıyormuş ya, bilmiyordum sonradan okudum. Ben de öyle boş zamanlarımda bu balıkçı köyünde teknemle uğraşıyorum. Burada doğdum, arkadaşlarım burada, akrabalarım burada. Daha güzel vakit geçiriyorum. Her sokak, her yer, benim doğup büyüdüğüm yer. Burada daha mutluyum.”

spot_img

SON YAZILAR

BUNLAR DA İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR