Batman’dan dünyanın zirvesine / Nasıroğlu ailesinin hikayesi

StoryBox’ta bu hafta 12 bin kişilik çalışan ordusuyla başta inşaat taahhüt ve petrol boru hatları olmak üzere çok farklı sektörlerde hizmet veren Fernas Yönetim Kurulu Başkanı Ferhat Nasıroğlu var. Batman’da doğan ve 8 kardeşli bir ailenin çocuğu olan Nasıroğlu, eğitim hayatından iş hayatına başlangıcına, faaliyet gösterdikleri sektörlerden başarılı olmanın sırlarına kadar birçok konuya değindi. “Hedefin sınırı yoktur” diyen Nasıroğlu, “Menzili kısa tutarsanız erişiminiz daha zor olur. Batman’da şöförlük ile başlayan bir serüvenin devamında dünyanın en iyi enerji sektörleri firmaları arasına doğru ilerliyorsunuz” sözlerini sarf ediyor.

Ferhat Nasıroğlu, 1969 yılında Batman’da 8 çocuklu bir ailenin ikinci çocuğu olarak dünyaya geldi. 1980’li yılların zorlu ortamında Batman’da kanın ve gözyaşının çok olduğu bir dönemde okuyan Nasıroğlu’nun iş hayatı hep okulla beraber gitti. Henüz 8-9 yaşlarındayken babasının küçük çapta müteahhitlik işlerine yardım için inşaatlara giden Nasıroğlu, üniversiteyi bitirene kadar da babası ile birlikte çalışmaya devam etti.

Babasının okumamış olmasına karşın okumaya çok büyük önem verdiğini ve tüm kardeşlerinin üniversite mezunu olduğunu anlatan Nasıroğlu, kendisinin de inşaat mühendisi olduğunu belirtiyor.
Rahmetli babasının okuyan bir nesil istediğini ve bunun için tüm kardeşlerini okuttuğunu anlatan Nasıroğlu, “Babam sadece konuşmakla kalmadı. Bölgeye okullar da yaptı. Batman’da bir çok ilkokul ve ortaokulun yanında üniversitenin Mimarlık Mühendislik Fakültesine kadar büyük katkıları oldu” diyor.

VALİZİ BIRAKIR ŞANTİYEYE KOŞARDIM

Üniversite zamanında tatil zamanında eve valizini bırakır bırakmaz şantiyeye gittiğini ve tüm yazı şantiyelerde yatıp kalkarak geçirdiğini hatırlayan Nasıroğlu, “Zaten hayatın içinden geliyorsunuz, okurken işin pratiğini de görüyorsunuz. Şantiyelerde bütün yazı çalışanlarla birlikte geçirmek benim için çok keyifli ve öğreticiydi. Bir çalışanın yaşam standartları neyse aynı şartlardaydık ve bu bize aslında çalışanın ne kadar değerli olduğunu, ne kadar kutsal bir emek verdiğini daha iyi anlamamızı sağlıyordu. Ben şu anda da gittiğim yerlerde muhakkak oradaki iş yerinde kalırım, 5 yıldızlı oteli tercih etmem. Orada yaşadıklarım bana daha büyük haz veriyor. Oturup aynı masada yemek yemek, yattıkları yerlerde yatmak… Hem onore oluyorlar, bir diğeri de siz bir insana ne kadar değer verirseniz o kadar karşılığını alırsınız. Hayat hikayemizde buna hep çok önem verdik. Siz kendinizi överek değil, kendinizin reklamını yaparak değil, insanlara değer vererek, yaptığınız işe değer vererek onu değerli hale getirirseniz zaten karşılığını alıyorsunuz. Marka değeri de aslında budur, itibar en büyük marka değeridir.” diyor.

BABASI ŞÖFÖRLÜKLE BAŞLADI

Nasıroğlu, Fernas’ın kurucusu olan babasının bu işlere nasıl başladığını ve kırılma noktasını şöyle anlatıyor:

“Batman bölgesinde biliyorsunuz petrol ve doğalgaz var. Genelde de yabancı firmalar çalışıyor petrol arama işlerinde. Babam 19-20’li yaşlarda bir gün su kaynağının başında havuzun orada otururken, bir araba duruyor orada, yabancılar geliyor ve şoför arıyoruz diyorlar. Babam da hemen atlıyor ben geleyim çalışayım diye. İş hayatına orada şoförlükle başlıyor. Daha sonra bir şeyler biriktiriyor ve bir kamyona ortak giriyor. Kamyonun hem şoförlüğünü yapıyor hem arabada çalışıyor hem ortağı oluyor. O dönemde tabii gece gündüz çalışıyor, evde doğru dürüst kalmıyor, sürekli arazide dağda taşta arabada yatıyor. Sıfırdan gelmiş olmanın bir ivmesini de yakalıyor. Batman’da petrolün bulunması, rafinerinin inşa edilmesi ve hızla büyüyen bir kent oluyor Batman. Kendisi de ağırlıklı taahhüt işleri yapmaya başlıyor.

Bazen sohbet ederken, inançlı bir insandı, ‘ben bu işlere başlarken Allah de bana deseydi dile benden ne dilersen, bugünü hayal edemezdim, dileyemezdim’ diyordu bize. Ama her zaman mütevaziliğin yanında çalışmanın kutsallığını da hep dile getiriyordu. O bize en büyük sermayeydi aslında. Onun mütevazi kişiliği, çalışkanlığı, biz de o bayrağı aldık ve usta çırak ilişkisi ile firmayı çok iyi yerlere getirdik.

KIRILMA ANI PETROL BORU HATLARI

1985 yılında, o zaman Türkiye Petrolleri, bu petrol buldukları kuyulardan at başları diyorlar, onlar o kuyulardan petrol çıktığında borularla belli bir yere kadar çekilmesi gerekiyor. 3-5 kilometrelik küçük çaplı borular lazım. O dönem dışarıdan firmalar davet ediyorlar ama işler küçük olduğu için çok ilgi göstermiyorlar. O dönem bizi davet ettiler ve yerelden bazı firmaları bu işe adapte etmek istiyoruz dediler. Biz de küçük bir teklif verdik ve iş bizim üzerimizde kaldı. İşi aldık ama ilk defa boru hattı işi yapacağız, o petrol boru hattının kendine has teknik özellikleri var. Bu işi bilen mühendisler, formenler, şantiye şefleri ve teknik ekipleri kurduk. İlk boruya ilk kaynağı orada atmayı öğrendik. 1985’teki o ilk kaynak bizi 2022’de dünyanın en büyük boru hatlarından birinin bir parçasını tek başımıza yapabilecek bir kapasiteye ulaştırdı. TANAP boru hattının Azerbaycan’dan gelip Avrupa’ya giden ilk kısmını tek başımıza yaptık. Gürcistan sınırından başladık, Sivas’a kadar geldik. 35 yılda ilk kaynak, o günün şartlarında gelen fırsatı ve imkanı değerlendirip Batman gibi bir yerden dünyanın sayılı firmaları arasına gelebilme cesareti, kabiliyeti ve kapasitesi… Bu aslında bizim özetimizdir.”

Nasıroğlu yaptıkları işlerde başarılı olmalarının en önemli nedenlerinin usta çırak ilişkisi ile büyümelerinin yanında sahiplenme olduğunu belirtiyor. Şöyle devam ediyor:

“Başarının temeli sahiplenmedir. Yani siz işinize sahipseniz, işinizi severek yaparsanız, detaylara hakimseniz ve planlamanızı iyi yapabiliyorsanız başarı gelir, yeter ki severek yapın işinizi. Bizim grubun çok farklı alanlarda yatırımları var, gıda, enerji, taahhüt, sanayi, turizm vs.. Hangi sektöre girdiysek başarılı olduk. Ana sebebi usta çırak ilişkisinin bize kazandırmış olduğu yetenek ve işimizin sahibi, işimizin seveni olmamız.

Bizim dünyanın birçok ülkesinde işlerimiz oldu. Körfez ülkelerinde, Rus Cumhuriyetleri’nde, Bangladeş’ten Umman çölüne, Hindistan’dan dünyanın her yerine… Tabi ki bizim tek başımıza yapabileceğimiz işler değil bunlar. Bir kadrodur, bir ekiptir, o kadronun niteliğini ve niceliğini düzgün oluşturursanız başaramayacağınız hiçbir şey yok. Yani Batman’dan çıkıp Hindistan’ın en zor bölgelerinde 350 km boru hattı yapan bir firmayız öyle söyleyeyim. İnanılmaz bir başarı hikayesi var orada.

12 BİNDEN FAZLA KİŞİ ÇALIŞIYOR

Batman petrol şehri olduğu için önce boru hatlarında uzmanlaştık, sonra endüstriyel tesislere geçtik, bunun yanında her türlü taahhüt işlerini yapıyoruz. Otoyol da yapıyoruz, demir yolları da yapıyoruz, barajlar da yapıyoruz. Bunların bir kısmını yap işlet devret modeliyle yapıyoruz. Farklı sektörlerdeki tecrübelerden ve sinerjiden iyi bir şeyler çıkarabilirsiniz, o size inanılmaz bir ivme kazandırıyor. Klasik ve monoton çalışmanın dışında bir şey üretiyorsunuz. Bizim en büyük özelliğimiz, çok farklı anlayışla insanlarla çalışabilme kabiliyetimizin olması ve bunu avantaja çevirebilme özelliği. Bir sektördeki avantajlı durumu, diğer sektörlere de yayabiliyoruz. Diyelim ki madencilik sektöründe bir yatırım yapıyoruz ama petrol gaz sektöründe bir tecrübemiz var, oradaki avantajı diğer tarafta kullanabiliyoruz.

Şu anda tüm sektörlerde toplam çalışan sayısı yani 12 binin üzerinde. Onun yanında tabii alt yükleniciler ve servis sağlayanlar var. Son 25-30 yıldır Batman’da vergi rekortmenlerinde sürekli 1 numarada biz varız. Üretmenin, çalışmanın en büyük keyfi başarıdır, insanları iş aş sahibi yapabilmektir ve en güzeli de işimizden keyif almaktır. Ben halen çalışıyorum ve çok keyif alıyorum çalışmaktan.

İnsanın okudukça gördükçe hayalleri de büyüyor. Tabi hayaller de dönemsel olarak değişiyor. 10 yaşındayken bugünü hayal edemezdim ama üniversiteyi okuyup bitirip dünyayla entegrasyonu sağladıktan sonra mevcut durumun ötesinde de bir hayalimiz var, daha da büyük işler yapabilmek, çok daha iyi noktalara gelebilmek. Hâlâ o hayalin peşinde koşuyoruz.”

Çok farklı sektörlere yatırım yaptıklarının altını çizen Nasıroğlu, grubun en büyük gelir kaynağının dönemsel olarak değiştiğini ve açık ara öne çıkan bir sektör olmadığını belirtiyor. Nasıroğlu, “Bazen enerji öne çıkıyor, bazen maden, bazen diğeri… Yani bir sektörde büyümüyoruz, zaten bizim en büyük özelliğimiz o. Çünkü dönemsel olarak her bir sektör her bir alan bazen iniş çıkış yaşıyorsunuz ama diğer sektörden avantajı kullanabiliyorsun, dolayısıyla Fernas’ın veya grubun en büyük özelliklerinden insan kaynağı dedik ya, bunun yanında sektördeki çeşitlilik de bizi sürekli yukarıya doğru çıkarıyor.”

BATMAN’DAKİ GENÇLER İÇİN BİLİM MERKEZİ

Nasıroğlu, bundan sonraki en büyük hedefinin katma değeri yüksek alanlarda artık yatırımlar yapmak olduğunu söylüyor. Bunun içinn de özelllikle Batman’a yapılacak yatırımların altını çiziyor:

“Bir vakfımız var, Necat Nasıroğlu Vakfı. Son 25-30 yıldır üniversite öğrencilerine burs veriyor. Bu vakıf Batman’da birçok şey yaptı şimdiye kadar. Son dönemde de bir külliye projesi yaptık, içerisinde büyük bir cami var, bin kişinin katılacağı bir konferans salonu var, yine bir gençlik merkezi, kütüphane, son derece modern gençliği kucaklayacak bir yapı. Dini eğitim de var, ayrıca bir bilim merkezi olacak ve en büyük hayalim o bilim merkezinin hayata geçirilmesi. Orada gençlerin teknolojiye olan bağımlılığını faydaya çevireceğiz. Üniversitenin yanında İstanbul’dan Ankara’dan akademik çevre ve iş dünyası ile yakın temaslar içerisindeyiz. Bizim bu gençliği biraz daha hayata hazırlamamız lazım, biraz daha teknolojiyle buluşturmamız ve onlara hedefler koymamız lazım. Ama sadece söylemle olmaz, bunun gençlerin iş hayatına ve yaşam kalitesine de dönmesi lazım. Sadece teknolojiyi kullanan değil teknolojiyi üreten bir gençlik, programı bir aplikasyonu alıp indirip izleyen değil, onun programını yapan bir gençlik.

Biz elimizi taşın altına koyuyoruz, işin içerisindeyiz, risk alıyoruz ama biz tek başımıza olmayalım istiyoruz. Böyle bir davada böyle bir projede Batman’ın diğer iş adamlarını da, Türkiye’nin diğer iş adamlarını da bölgenin diğer iş adamlarını da buraya getirmek ve bunun yanında bölgenin, ülkenin gençlerini de buraya taşımak. Teknolojiyi iyi kullanabilen, katma değeri yüksek ürünleri üreten, katma değeri yüksek projeler geliştiren bir bölge… Böyle 3-5 projede başarı sağlanırsa o zaman ilgi alaka da fazlalaşacak. Bu gençliği ne kadar çok sahiplenebilirsek, örf adet geleneklerimizi ne kadar bu gençlerimize öğretebilirsek, o Doğu’nun kadirşinas insanlarını ne kadar güçlü muhafaza edebilirsek, toplum o kadar değerli olur.

BATMAN’DA ORTAKLI YATIRIMLAR

Bizim bir özelliğimiz de iş hayatında birçok kesimden iş adamını bir araya getirip yatırım yapabilme ortamını sağlamak. Güneydoğu’da ve özellikle Batman’da dönemsel olarak sermaye çıkışı var, başka illere başka bölgelere gidiyor. Biz şu modeli yapmaya çalıştık; o farklı sektördeki sermayeleri bir araya getirip burada fabrikalara ve yatırıma döndürme. Mesela bizim alçı fabrikası. All Alçı diye bir markamız var ve bu 10 tane ortakla yaptığımız bir proje, bir yatırım. İçinde hukukçusu var, marketçisi var, müteahhitlik yapan var, çok farklı kültürden çok farklı anlayıştan insanları davet ettik

Dedik ki, biz Batman’a bir proje geliştiriyoruz, sizi yanımızda istiyoruz, tek istediğimiz ahlaki anlayış, yani ticaret yapma ahlakının bizim anlayışımıza yatkın olması. Dünya görüşü ne olursa olsun, o bizim için önemli değil. İki, asıl işini aksatmayacak, hani avukatsa avukatlığına devam edecek, market sahibi ise market işini devam ettirecek. Hisseyi de gücünüze göre siz belirleyin, biz kendimize bir hisse değeri biçmiyoruz, tek amacımız ortaklı çalışma kültürünün geliştirilmesi. Yüzde 3 hisse isteyen de oldu, yüzde 5-10 da. Sonuçta o hisselerden arta kalan da bize kaldı.

Bu arkadaşlarla bir araya geldik ve yatırıma başladık. İşte 2004, bugün 2023… İnşaat dönemi de koyduğumuzda 20 yıllık bir süreç. 20 yılda bu alçı fabrikası, bu yatırım, 500 kişiden fazla insanı doğrudan çalıştırıyor, istihdam ediyor. Hangi konumda olursanız, hangi coğrafyada olursanız olun yeter ki hazırlıklı olun.

ÜÇÜNCÜ KUŞAK NASIL HAZIRLANIYOR

Fernas’ta ikinci kuşak olan Nasırlıoğlu, artık sıranın yavaş yavaş üçüncü kuşağa geldiğini söylüyor. Nasıl hazırladıklarını da şöyle anlatıyor:

“Babamız bize nasıl ustalık yaptıysa aynısını biz de çocuklarımıza yapıyoruz. Bizim okuma olanaklarımız daha kısıtlıydı, şimdi üçüncü kuşağın imkanları daha fazla. İkinci kuşak okuduk ama yerel kaldık. Şimdi üçüncü kuşak, Amerika’da, Avrupa’da ve Türkiye’nin en iyi üniversitelerinde okuyan, kendini son derece iyi yetiştirmiş yabancı dili çok çok iyi olan bir üçüncü kuşak. Bunlar tabii ufkumuzu daha da genişletecek çok daha iyi yerlere taşıyacak bizi.

Malımız mülkümüz olabilir, başarılı olabiliriz ama işin sosyal yönünü çocuklarımıza da öğretiyoruz. Mesela her sene çocuklarımı alıyorum, Ankara’da en ücra mahallelere gönderiyorum. Diyorum ki gidin oradaki insanların hayatını görün, hangi şartlarda yaşadıklarını görün ve siz onlara dokunduğunuzda gelen geri dönüşlere bakın. Babam bizi aldı götürdü hayata hazırladı biz de aslında çocuklarımızı yeğenlerimizi o şekilde hayata hazırlıyoruz. Bir yandan tamam başarılı olsun, kendi iş alanında dünyanın en iyi üniversitelerinde okusun, özgüveni olsun ama bir de hayatı görsün, yani neyin ne olduğunun farkına varsın. Kendimizi fanusların içerisine koymuyoruz.”

spot_img

SON YAZILAR

BUNLAR DA İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR