Dağ köyünden Trabzon efsanesine Fatih Tekke

SportBox’ta bu hafta İstanbulspor Teknik Direktörü Fatih Tekke var… Tekke, İstanbulspor ile anlaşmadan önce yapılan röportajda çocukluk döneminden futbola başlangıcına Trabzonspor’dan Zenit’te yaşadığı başarılara kadar birçok konuyu anlattı…

Bir Trabzon efsanesi olan Fatih Tekke’nin hayatı Sürmene’ye bağlı Çifteköprü köyünde sadece 10 metrekarelik bir yerde başlıyor. Babası makine mühendisi olmasına rağmen 7 kardeş fakirlik içinde büyüyen Tekke, yaşadığı onca zorluğa rağmen geçmişi mutlulukla hatırlıyor. Engebeli arazilerde geçen bir çocukluğunda top ve düz bir alan bulabildikleri ölçüde arkadaşları ile top oynayarak geçiriyor zamanını. Ağaçlara çok iyi çıkan, derelerin kenarında yürüyen ve bol bol kavga gürültüsü olan bir çocukluk geçiriyor.

9 yaşında iken Trabzon merkeze yerleşirler ve Bayındırlık ve İskan Müdürlüğü lojmanlarında yaşamaya başlar. 7 kardeşten erkek olan 4’ü de futbola çok meraklıdır. En büyük abisi Mehmet Trabzon PTTSpor’da futbola başlıyor. Sonra Salih abisi, ardından da kendisi aynı takımın yolunu tutuyor. PTTSpor’da 5 sene oynayan Fatih Tekke, daha sonra Trabzonspor’un küçük yaş gruplarını bir araya toplama projesi kapsamında Trabzonspor alt yapısına geçiyor.

İLK PARASIYLA TİPO ALDI

Trabzonspor’a ilk çıktığı dönemlerde aynı zamanda küçük yaş milli takımların da kapısı açılıyor. C Genç ve B Genç’te sayısız maça çıkan Tekke, Balkan Şampiyonluğu madalyasını da göğsüne takıyor. Fatih Tekke’nin futboldan ilk kazandığı para da Milli Takımlarda oynarken aldığı primler oluyor. Yıllar içerisinde bu paraları biriktirerek kendisine Tipo marka bir araba alıyor.

Zaman içerisinde Milli takımdaki performansı 17 yaşındaki Fatih Tekke’yi Trabzonspor A takımına taşıyor. Şöyle anlatıyor:

“94 yılı, dün gibi geliyor bana ama şu andaki aynı durumda olan çocuğa bunu anlattığın zaman çok anlamlı bulmayabilir. Çok farklı koşullar, oyuncular arasındaki iletişim, hoca, oyunun kendisi, oyuncu yeteneği, kalitesi, kulübün yapıları, taraftarın bakışı, heyecanı her şeyi çok farklıydı ve zordu. Çünkü kalite ve performans olarak geçmeniz gereken çok çok önemli oyuncular vardı. Hami abi, Şota, Arçil, Küçük Orhan, Büyük Orhan, Küçük Hamdi… Şu anki zorluk derecesine baktığım zaman o dönem çok zordu.

GOL ATMAYI SEVMEZDİM

Ben gol atmayı hayatım boyunca çok seven bir oyuncu değildim. Çocukluktaki pozisyonum daha çok 10 numaraydı. Oyunu topla oynayan, çalım atan, dripling yapan, iyi goller attırmak isteyen bir oyuncuydum. Rahmetli Özkan Sümer bana, ‘dünyanın en iyi 10 numaralardan ilk 3 sırada olabilirsin ama forvet olursan en iyilerinden birisi olabilirsin’ demişti. O cümle üzerine forvet oynamaya başladık. Hiç bir hedefim yoktu gol kralı olayım diye ama işte zorlamayla gol kralı olduk.”

Fatih Tekke Trabzonspor’da çok önemli işler başarsa da günün birinde ayrılık zamanı gelir ve Zenit’in yolunu tutar. Fakat oraya giderken aslında bir anlamda kafasında futbolu bırakmış gibidir. Fakat işler çok daha farklı gelişir:

TATİLE GİDER GİBİ GİTTİM 5 TANE KUPA ALDIK

“Oraya gittiğimde tatile giderim, maç oynarsam oynarım tadındaydım. Özellikle ilk yıl dilin olmayışı, kültür farklılığı, yemek, kalma işi bir sürü sıkıntılar çektik. İki yılın sonunda o zorlukları ancak aşabildik. UEFA kupasını kazandık ki Rusya’da böyle bir şey daha önce olmamış. Süper Kupa’yı kazandık, Ligde şampiyon olduk, iki tane Rusya kupası aldık ve 5 tane önemli kupayla oradan hikayemize son verdik.”

Tekke, Rusya’daki futbol ortamı ile Türkiye’yi kıyaslarken de şu ifadeleri kullanıyor:

“Kendinizi oyuna konsantre etmek için orada çok daha rahatsınız. Ülkemizde futbol dili konuşulmuyor, futbol konuşulduğu gibi, düşünüldüğü gibi düşünülmüyor. Orada adam mesela alkol almış sarhoş gibi geliyor, ‘özür dilerim imza verir misin’ diyor, veriyorsun. Diyor ki ‘geçen hafta çok kötü oynadınız ama bir dahaki maçta size başarılar dilerim.’ Konu bu, bu kadar. Trabzon’da bu şeydir, ‘oğlum bu maçı alın ha…'”

PAZARDA ÇOK GEZMENİZ LAZIM!

Fatih Tekke hayatındaki pişmanlıklardan bahsederken de şöyle konuşuyor:

“Pişmanlıklar… Şu anda o döneme baktığında bir sürü keşke diyebileceğiniz şeyler var ama ben nasibimi yaşadım, hayata bakış açım o. Ülkede potansiyel, performans, yetenek, kalite, bunlar çok önemli değil. Pazarda çok gezeceksiniz ama benim hiç öyle bir alışkanlığım olmadı.

Ben oyuncu yeteneği olarak Allah’ın bana verdiği yeteneğin yarısını kullandım diyemem. Coğrafi şartlar, iklimsel ve gıdalarla da alakalı, karakter özelliğim, bir anda tepki gösterme, tepki göstermenin şekli… Bunlar olmasaydı, günümüzün pazarlama şekli olsaydı başka olurdu. Bu sadece benim için değil, bizim dönemde çok çok önemli oyuncular vardı. Şu anda en iyi dediğimiz oyuncudan, yetenek olarak bahsediyorum, bence kıyas yapılamayacak kadar daha fazlaydı.

MİLLİ TAKIMLARDA BİZE HAKSIZLIK YAPILDI

Milli takımlarda haksızlığa uğramış futbolcu sayısı çoktur. Bunların başında yine Trabzonsporlu oyuncular gelir. O pazarın içerisine biraz uzaktık, kenardan geldiğinizde çok sıkıntı oldu. Ama genel hatlarıyla o dönemde yarıştığımız oyuncuların hem kaliteleri, hem başarıları farklıydı, bir de o pazarın sahipleriydi. Orada onları geçmemize müsaade etmeleri mümkün değildi. onlar da başarılıydılar ama biz aynı koşullarda olmuş olsak ne olabilirdi, onu bilmiyorum… Öyle bir koşul bize ne oyunculuğumuzda ne teknik adamlığımızda veriliyor.”

Futbolculuğundan sonra antrenörlüğe başlayan Tekke, her gittiği yerde futbol oynamaya çalıştıklarını ama bazı yerde 4 hafta bile tahammül edemediklerini söylüyor:

“BAZILARININ PALTO GİYMESİNE İZİN VERİRLER”

“Antrenörlükte 9’uncu yılım ve ben 46 yaşımdayım. Koşular kırbaç darbeleri gibidir, bazıları bunu beyaz teninde hissederken bazılarının palto giymelerine müsaade edilir. Palto giyebilmeniz için pazarda dolaşabilmeniz lazım. Ben pazarda dolaşmıyorum. Ben oyunu, organizasyonunu, planını, kulübe bir kimlik kazandırabilmeyi çalışıyorum. Ferguson ‘Benim iyi hoca olabilmem için iyi bir yönetime, başkana ihtiyacım var’ diyor. Klopp ne diyor, ’20 yıl istemiyorum ama 4 yıl istiyorum.’ Futbol nasıl oynanıyor, biz nasıl oynuyoruz? Gittiğim her takımda bundan sonra da böyle olacak, futbol oynayacağız, keyif alacağız, keyif vereceğiz. Ama bu zınk diye bir idmanla, bir ayla olacak bir şey değil.

Bir şeyin gelişebilmesi için inanacaksın. Oyunla ilgili inandığım bir şey var, ülkemizde yetenekli oyuncular var, top oynuyorlar ama futbol oynamıyorlar. Alt yapılarımızda yetenekli oyuncularımız var, tamamıyla top oynuyorlar. Biz futbol oynamaya başlayacağız. Elit ligler bunu bitirmek üzereler, başka bir formata geçmek üzereler, biz daha yeni başlayacağız. Aslında bunun da örneklerini veren Çağdaş Atan, İlhan Palut ve Ömer Erdoğan gibi hocalar var. Alttan gelen ve koşulları biraz daha iyi olan arkadaşlarımız umarım ülkenin geleceği adına örnek olur.”

HEDEFİM TRABZONSPOR AMA ŞU AN İÇİN ÇOK ZOR

Ben, bana biri şans versin istemiyorum. Ben futbolculuğumda da kazıyarak geldim, antrenörlükte de gelebilirim, amacım Trabzonspor’da çalışmak. Trabzonspor ile ilgili bize şöyle bakarlar, ‘ya bizim Fatih işte, Trabzonlu Fatih, bir şey bilmez.’ Sorsan benimle bir defa oturmuşluğu yoktur ama beni çok iyi tanır. Ama diyoruz ya pazara gitmen lazım. Maalesef Trabzonspor’da da bu çok fazla. Mesela biz Orhan abilerle, Hami abilerle iyiyiz. Ama yönetimsel olarak böyle bir kurgu, böyle bir oluşum hiç olmadı. Trabzonspor’a hoca olmak isterim ama şu an için çok zor, dışarıda başarılı olmak lazım, sonra istenilmek lazım, gel bana bir şans ver benim istediğim bir şey değil.

Hak yemek sol elle yemek yemek kadar konuşulmuyor ülkede. Bir şeyler üretmek kolay değil maalesef. “

spot_img

SON YAZILAR

BUNLAR DA İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR