Ev ve mutfak eşyaları sektörünün önemli oyuncularından olan Lüx Plastik, ihracatın ciro içerisindeki payını yüzde 70’e kadar yükseltti. 2022’de ellerinde valizleri 39 ülkeye gittiklerini ve 2023’te de 43 ülkeyi ziyaret edeceklerini söyleyen Ev ve Mutfak Eşyaları Sanayicileri ve İhracatçıları Derneği (EVSİD) Kurucu Başkanı ve Lux Plastik Genel Müdürü Burak Önder, “Bu iş en iyi sahada olarak yapılan bir iş. Müşterilerle sürdürülebilir ilişkiler kurmanız gerekiyor. Gitmediğiniz yer sizin olmuyor. Biz işler iyiyken de ayağımızı gazdan hiç çekmiyoruz.” dedi. Sektörü de değerlendiren Önder, ihracatın 2022’yi bir önceki yılla benzer seviyelerde tamamlayacağını, yeni bir hareketin 2023’ün ilk çeyreğinden sonra başlamasını beklediklerini kaydetti.
Sektörün ve Lux Plastik’in 2022 yılını değerlendiren ve 2023 beklentileri ile ilgili konuşan EVSİD Kurucu Başkanı ve Lux Plastik Genel Müdürü Burak Önder, pandemide akut dönemin ardından ihracatta ciddi bir artış yaşandığı söyledi. Pandemide insanların evlerinde ve özellikle de mutfaklarında daha fazla vakit geçirdiklerini belirten Önder, “Pandemi döneminde yaklaşık yüzde 32 oranında bir büyüme kaydettik. Bunu takiben 2022 yılına da iyi başladık. İlk çeyrekte yüzde 20’nin üzerinde büyüme kaydettik. Ancak Rusya Ukrayna savaşı ile yükselen enerji maliyetleri ve enflasyonist ortam ana pazarımız Avrupa’da ticaretin yavaşlamasına neden oldu. Bunun yanında pandemiyle birlikte yaşanan lojistik problemler nedeniyle tüm dünyada yüksek stoklu çalışmanın olduğu bir dönem başladı. İşlerin yavaşlaması, müşterilerin bu dönemde stoklu yakalanması ve lojistik problemlerin azalmasıyla birlikte dünyada ve özellikle ana pazarımız Avrupa’da işlerde yavaşlama oldu. Ev ve mutfak eşyaları sektörünün ilk 11 aylık ihracatı geçen sene ile hemen hemen aynı düzeyde. Muhtemelen 2022 yılını yüzde 1 ila yüzde 3’lük bir büyüme ile tamamlayabiliriz.” dedi.
2023’ün ilk çeyreğinde tüm bu süreçlerin yansımasıyla bir durgunluk olabileceğini belirten Önder, ilk çeyrekten sonra ise dünyadaki belirsizliklere rağmen yeniden büyüme trendine girileceğini tahmin ettiklerini kaydetti. Rusya ile Ukrayna arasındaki savaşın hem enerji maliyetleri hem de gıda fiyatları açısından çok önemli olduğuna işaret eden Önder, pandeminin arkasından gelen savaşla tüm dünyada yükselen enflasyonun bundan sonraki süreçte düşüşe geçeceğini öngördüğünü belirtti.
Bu durum Türkiye’ye bazı hususlarda olumlu yansısa da bazı riskleri de beraberinde getirdiğini vurgulayan Önder, “Türkiye’de ister istemez katma değerli üretimin, yüksek, orta ve yüksek teknolojili ürünlerin üretimi daha az ve biz lojistik maliyetleri gibi konulardan ciddi etkileniyoruz. Şu anda lojistik maliyetlerde ciddi bir düşüş var. Özellikle Uzakdoğu’dan Avrupa’ya, Latin Amerika’ya, Amerika Birleşik Devletleri’ne ve Afrika’ya lojistik fiyatları düştükçe, Türkiye pandemi sürecinde elde ettiği lojistik avantajını kaybedecek. Şu anda Çin-ABD konteyner taşıma ücretleri 1.500 dolara düştü, Türkiye-ABD konteyner fiyatıysa 4.000 – 5.000 dolarlar civarında. Ayrıca euro/dolar paritesindeki düşüş ana pazarımız olan Avrupa’ya yaptığımız ihracatı da olumsuz etkiliyor” dedi.
DURAĞANLIĞIN ARKASINDAN YÜKSELİŞLER GELİR
Riskler olsa da hiçbir zaman olumsuz düşünmediğinin altını çizen Burak Önder, şunları söyledi:
“Biz gıdayı tamamlayan ürünler üretiyoruz ve gıda olduğu sürece bizim işlerimiz bir şekilde devam edecek. Bu tip durağanlıkların arkasından işlerde hep artış olur. Bu durağanlık sürecinde dahi bizim sektörümüz özelinde fırsata çevirebilecek enstrümanlar var. Korona öncesi tüm dünya minimum stoklarla (Just in time) işlerini çevirmeye çalışıyordu. Korona döneminde ise özellikle lojistik sorunlar ve emtia fiyatlarındaki sürekli artıştan dolayı dünyanın stoklu çalıştığı bir döneme şahit olduk. Post-corona dönemine geldiğimiz bugünlerde ise dünya stoklarını optimize etmeye çalışıyor. İşte bu dönemde dünyaya en iyi hizmet verebilecek ülkelerden biriyiz. Biz butik üretim yapıyoruz. Minimum üretim adetleri ve mix konteyner imkanı ile bu süreçte iyi bir alternatifiz. Kendimizi iyi anlatabilirsek ve sahada çalışırsak başarılı oluruz. Bununla birlikte içeride ekonominin faiz, enflasyon ve finansa erişim gibi sıkıntıları mevcut. Ayrıca Türkiye’de özel sektörün her zaman bir işletme sermayesi problemi de var. Bu durum firmaların kurulmasından başlayan bir süreç. Ham maddede hep ithalata dayalıyız. Her döviz şokunda sanayici ve üreticinin işletme sermayesi eriyor. Yurt içi satışlarda uzun vadeli satışlar nedeniyle de işletme sermayemizin bir kısmını müşterilerimizi finanse etmekte kullanıyoruz. Oysa ki vadeli satışlara AB’de olduğu gibi bir sınırlama getirilebilirse bu sanayici için rahatlatıcı olacaktır. Diğer taraftan elimizdeki kıt kaynaklarla, ülkemizin ekonomik modeline uygun finansman politikalarını geliştirmek, KGF ve Eximbank imkanlarını artırmak önümüzdeki süreç için çok önemli “
AVRUPA’DAKİ RESESYON TÜRKİYE’YE YARAYABİLİR
Şu anda herkesin Avrupa’daki resesyonu konuştuğunu ancak Türkiye’nin bu durumdan avantaj sağlayabileceğini ifade eden Önder, “Eğer bu durumu fırsata çevirirsek ben kendi sektörüm için Avrupa’da hala bizim için büyük bir pazar olduğunu düşünüyorum. Resesyondan asıl etkilenecek olan ülke çok büyük tonaj satan Çin. Avrupa çok adetli ürüne girmeyecek ve daha az adetler ve ürün çeşitliliği isteyecek. Türkiye’nin de en büyük avantajı butik ve hızlı üretim, ayrıca Avrupa’ya yakınlığı. Avrupalı Çin’e bir sipariş verdiğinde ürünün kendisine gelmesi 3 aya yakın sürüyor, biz ise en fazla 3 haftada teslim edebiliyoruz.” dedi. Dünyada enerji krizinden ve enflasyondan Avrupa’ya göre daha az etkilenen bölgeler olduğuna işaret eden Önder, pazar çeşitliliği stratejisi kapsamında son dönemde iki defa Uzakdoğu seyahati yaptıklarını belirtti. Sahra Altı Afrika’da çok ciddi bir pazar olduğunu söyleyen Önder, bunun yanında Rusya ve Ukrayna’daki satışların da tekrar hareketlendiğini belirtti.
Türkiye’nin küresel pazarda ülke markası olarak hem strateji hem de bilinirlilik açısından geri planda kaldığına işaret eden Önder, “Örnek olarak rakiplerimiz ‘Made in Germany’ gibi kalite algısı yüksek ya da ‘Made in Italy’ gibi tasarım algısı yüksek bir ülke markasıyla önümüze geçebiliyor. Ülke markası (country branding) için çalışmamız gerekiyor. Bu noktada özellikle STK’lara büyük bir iş düşüyor.” ifadelerini kullandı.
İHRACATI YÜZDE 22 ARTIRDI, ÜLKE SAYISINI 93’E ÇIKARDI
Bu sene Lux Plastik olarak 93 ülkeye ihracat yaptıklarını ve üretimlerinin yüzde 70’ini yurtdışına sattıklarını kaydeden Burak Önder, “İhracatımızda bugünkü veriyle geçen seneye göre yüzde 22 civarında bir artış var. Son beş yıla baktığımızda ise artışımız yüzde 70. Elimizde valizimizle tüm dünyayı dolaşıyoruz. Geçen sene 39 ülkeyi ziyaret ettik, bu sene 43 ülkeye gideceğiz. Bu iş en iyi sahada olarak yapılan bir iş. Müşterilerle sürdürülebilir ilişkiler kurmanız gerekiyor. Gitmediğiniz yer sizin olmuyor. Biz işler iyiyken de ayağımızı gazdan hiç çekmiyoruz, satış ve pazarlamayı bırakmıyoruz. İkinci olarak dikkat ettiğimiz şey pazar çeşitliliği. Avrupa Birliği’ne ihracatımız yüzde 40’larda, haricinde Latin Amerika, ABD, Uzakdoğu, Yakın Asya ve Ortadoğu’da da güçlenmeye başladık. Burada müşteri çeşitliliği de öne çıkıyor. Mesela indirim marketleri şu anda dünyada en iyi ciroya ulaşan kanalların başında geliyor. Bizim de o kanalda ciddi müşterilerimiz var. Bu anlamda ödevimize iyi çalıştığımız için krizlerden biraz daha az etkileniyoruz. Sektörde ilk çeyrekte durgunluk beklesem de Lux Plastik olarak 2023 yılını dolar bazında yüzde 20 büyüme ile kapatacağımızı tahmin ediyorum.” ifadelerini kullandı.
Şu anda 800 ürün çeşitleri olduğunu ve makine tesisat yatırımlarına devam ettiklerini kaydeden Önder, şöyle devam etti: “Bizde yeni ürün yapmazsan ve dünyayı takip etmezsen kaybedersin. Ahşap, cam, metal ve plastik gibi farklı ham madde gruplarını bir araya getirmeye çalışıyoruz. Ayrıca tekstille plastiği birleştirdiğimiz projelerimiz var. Normal ürünlerimizin yanında karlılığı daha yoğun ürünlere de yöneliyoruz ve rotayı kızıl okyanustan mavi okyanusa doğru geçirmeye çalışıyoruz. Cam ürünler de bizim 3 yıldır üzerinde çalıştığımız bir alan. Plastik tercih etmeyen birçok pazara cam ürünlerle girdik. Sadece camda şu anda yaklaşık 300 kişi çalışıyor ve 2 milyon dolarlık bir yatırımız mevcut”
FİRMALAR İÇİN STOK OPTİMİZASYONU VE VERİ ÇOK ÖNEMLİ
İhracatta yükseliş hızının yavaşladığı bu dönemde üretim süreçlerindeki iyileştirmelere ve verilere odaklandıklarını kaydeden Lux Plastik Genel Müdürü Burak Önder, “Çünkü işler çok hareketliyken odak noktamız farklı olabiliyor. Konsantre olduğumuz tek şey müşterinin ürününü yetiştirmek. Bazen bu durağanlık dönemleri firmaların şapkayı önlerine koymaları ve düşünmeleri açısından fırsat yaratıyor. Mesela son günlerde üzerinde en çok çalıştığımız şey stoklar. Pandemiden önce işleri minimum stokla götürmeye çalışırdık. Ama pandemide bir baktık, ham madde ve konteyner fiyatları hızla yükseliyor. Bu sefer yarı mamul stoklu çalışmaya başladık ve stok herkesin gerçeği olmaya başladı. Şimdi tekrar lojistik maliyetleri, ham madde ve emtia fiyatları düşüyor. Stokları yeniden optimize etmek gerekiyor. Bence bu dönemde firmalar için en kritik şeylerden bir tanesi stok optimizasyonu. Bunun yanında Türkiye’de herkesin göz ardı ettiği şey, veri. Veri, nakit kadar önemli aslında. Eğer verileri göremeyip analiz edemezsen karanlıkta gidersin ve korkarsın. Aslında veri önümüzdeki süreci çok daha doğru yönetmemizi sağlıyor. ” diye konuştu.