Batmamak için 6 araba 3 ev sattım / Harput Dibek’in hikayesi

Storybox / Özel Röportaj

Son yıllarda sayıları hızla artan yeni nesil kahve zincirlerinden birisi de Harput Dibek Kahvesi. Aklı fikri tamamen ticaret yapmakta olan bir girişimcinin Elazığ’da 10 bin liralık yatırımla ve evinin odasını depo olarak kullanarak başladığı yolculuk şu anda 110 satış noktası ve 14 ülkeye ihracat yapan bir kahve fabrikasına dönüşmüş durumda. Büyüme konusunda gözü son derece kara olan Harput Dibek Kahvesi’nin kurucusu Soyer Orhan, küçük yaşlardan itibaren ticaretle harmanlanan hayatında yaşadığı satmak zorunda kaldığı evlerini arabalarını, hayata bakışını ve Elazığ’dan Türkiye’ye yayılan bir markayı nasıl oluşturduğunu Storybox’a anlattı.

AKLI FİKRİ TİCARETTE

1985 yılında Elazığ’da doğan ve 1993 yılına kadar Bingöl’de yaşayan Soyer Orhan, hayatının üniversite birinci sınıfına kadar olan bölümünü ise Kocaeli’nde geçirmiş ve sonrasında memleketine geri dönmüş. Küçük yaşlardan itibaren sokaklarda terazicilikten üniversitede tur düzenlemeye, komilikten garsonluğa kadar çok farklı işler yapmış. Okulda da zaten aklı fikri ticaret yapmakta, hiç bir şekilde bir yere girip çalışmayı düşünmemiş. Hatta okul sonrası Adapazarı’nda Toyota fabrikasından gelen iş teklifini kabul etmediği için ailesiyle bayağı tartışma yaşamış.

Maaşlı çalışmak ona göre ‘çok heyecansız’ bir iş. “Sabah gidiyorsun aynı iş, akşam geliyorsun aynı hayat. Ama biz stresi bile seviyoruz. Stres olmasa rahat edemeyiz. Düzenli bir iş bizim işimiz değil, iniş çıkış, heyecan olacak, bir yatırımı olacak. Bunların karşısında anca motive oluyorum ben.” diyerek kendi karakterini tarif ediyor.

Kendi adına kurduğu ilk iş ise temizlik işi. Ama tabi cepte para olmayınca işleri yürütmek kolay değil. Daha sonra girdiği halı yıkama işi de hüsranla sonuçlanıyor.

2012 yılında askerden geldikten sonra ise abisinin Elazığ’da bir AVM’de kurduğu kafede beraber çalışmaya başlıyorlar. 10 bin liralık yatırım ve 4 tane masa ile başlayan kafe zamanla 17 masaya çıkıyor, arada Elazığ’a yeni nesil kahveleri de getiriyorlar. Getiriyorlar getirmesine ama ürün bulma ve tedarik konusunda büyük zorluk yaşayınca işin bu tarafına yoğunlaşmaya karar veriyorlar. Depo tutmaya parası olmadığı için önce kendi evinin bir odasını depoya çevirip çay ve kahveleri oraya dolduruyor. Evdeki bu kalabalık ve ürün gidiş gelişi çok sıkıntı yaratsa da bu süreç 1.5 sene devam ediyor.

BÖLGENİN DAMAK TADINA GÖRE ÜRETİM

Soyer Orhan o dönemde espresso kadar sert olmayan Dibek kahvesinin Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde insanların damak tadına çok uyduğunu fark ediyor. O zamanın yumuşak kahvesinden esinlenerek Harput ismiyle bir kahve markası üretmeye karar veriyorlar. Öncesinde başka marka ile fason üretim yaparken, Harput markası ile havalimanı yolu üzerinde 5 bin metrekarelik bir fabrika tutup oraya geçiyorlar ve işleri büyütüyorlar. Gelinen noktada fabrika aylık 120 bin paketlik üretim yapıyor.

Üretimin oluşması ve büyümesi bir taraftan devam ederken, diğer taraftan da asıl olarak kafe işi büyüyor. Hem küçük kornerler hem de büyük mağazalarla şube sayıları giderek artmaya başlıyor.

EN BÜYÜK ZORLUK: PANDEMİ

Elazığ’da bir avm’de küçük bir kafe olarak başlayan iş hızla büyürken, araya bir pandemi molası giriyor. Pandeminin en çok zarar verdiği işletmelerin başında da kafeler geliyor. iki yıllık pandemi şirketi 5 yıl geri götürüyor.

Orhan bu dönemi, “Pandemi dönemi oldu, bizde direk eller yukarı… Çalıştığımız yerler kafeler, AVM içlerinde çalışıyoruz, ürünlerin hepsini orada satıyoruz. AVM’ler, kafeler kapandı, ay sonunda ödemeleriniz var. Ne yapacağız, düşünüyorsunuz işin içinden çıkamıyorsunuz. En son 6 aracımı birden sattım, buradaki çeklerimi ödeyebilmek için. Yine bu süreç içinde 3 tane evimi sattım, borçları ödeyeyim diye. Elimizdeki olan sermayeyi, her şeyi harcadık. Onları yapmasanız onlar sizin elinizde kalacak iş gidecek ama onların gelmesi işe bağlı.” diye anlatıyor.

Orhan’a göre hızlı büyümelerindeki pazarlama stratejilerinden en önemlisi ücretsiz tadım stantları. Orhan, “İnsanlar ya tattığına ya dokunduğuna ya da gördüğüne inanıyor. Kahvenin özelliklerini, iyisini, çok lezzetli olduğunu anlatmanız belki insanları yüzde 10 ikna eder ama tattığı zaman yüzde 100 ikna olabiliyor. Bu da satışa yansıyor.” diyor.

HAYATIMDA 4-5 GÜN TATİL YAPMADIM

Elazığ’dan çıkan Dibek Kahvesi’nin ürünleri şu anda 14 ülkeye ihraç ediliyor. Hatta bu ülkeler içerisinde çok iyi bir espresso üretici olan Hollanda da var. Orhan bu durumu, “Elazığ’da yapıyoruz oraya gönderiyoruz. Bana söyleseniz ben de ne alaka derim. Bu Antep’e fıstık göndermek gibi bir şey. Biz tüm kahve çeşitlerini Elazığ’da paketliyoruz, yurtdışına ihracat yapıyoruz.” diyerek özetliyor.

Her işte olduğu gibi bu işte de ciddi bir emek ve özveri var. Orhan, şöyle anlatıyor:

“Çok fedakarlık yaptım, bu yaşıma kadar 4-5 gün tatil yapmadım. 3 gnü tatil yapmışsam da ortalama 2 günü telefon trafiğiyle geçmiştir. Telefonu kapatıp 1 gün boyunca durmamışımdır. Bu da bizim hayatımızdan verdiğimiz ödünler. İşi her zaman ön plana koyduğumuz için bunlardan feragat ettik. Ayrıca büyük sermayeli bir şirket olmadığımız için ve büyük paralarla yapılan işler olmadığı için hep kendimiz bir şeyler yapmaya çalıştık, kendimiz yorulduk.”

ELAZIĞ’A İLK SELF SERVİS CAFE

Soyer Orhan hayatın boyunca hep kendi bildiğini yaptığını ve etrafı çok da dinlemediğini söylüyor. Örneğin Elazığ’da ilk self servis kafeyi de kendisi açmış ve ilk başta çok tepki çekmiş. Orhan, o günleri şöyle anlatıyor:

“Henry Ford diyor ya, insanları dinleseydim iyi bir at yapmak zorunda kalırdım diye. Bu söz iş hayatını ve başarıyı özetliyor bence. Herkesi dinlerseniz bittiniz, başka şansınız yok. Herkes her işte her konuda fikir sahibi. Adam geliyor müteahhide fikir veriyor, bana geliyor fikir veriyor, ama baktığınız zaman kendi başardığı hiçbir şey yok. Ben hep kendi bildiğimi yaptım. Aslında bir yerde yapanları örnek alıyorsun. Markalar nasıl büyümüş, bu şekilde büyümüş, sen de bu şekilde büyüyeceksin. Farklı bir yolu var mıdır, vardır belki ki ama Amerika’yı tekrar keşfetmeye gerek yok. Yapılmışlar varsa yapılmışlar üzerinden gitmek lazım.

Elazığ’da yabancı markalar dışında self servis bizimle ilk defa hayata geçmiş bir olay. Aşırı bir tepki aldık, ‘böyle şey olur mu, biz buraya geliyoruz çay almak zorunda mıyız, sıra beklemek zorunda mıyız?’ Ama bakıyorsunuz yabancı markaya gittiği zaman insanlar sıra bekliyor, işte her şeye de uyuyor ama bize geldi mi biz uyamayız, biz yapamayız. Yapacak bir şey yok, uymak zorundayız. 2013’te ilk espresso makinesini Elazığ’a getirdiğimizde menüdeki fotoğraflar üzerinden kahve sattık. İnsanlar isimlerini bilmiyor, biz de bilmiyorduk. Bana bundan getir diyor, bakıyorum espresso ama müşteriye ‘bu çok acıdır içemezsiniz’ diyorum, başka bişey içiyor. Zamanla herkes alıştı.”

YERLİ STARBUCKS OLMA HEDEFİ

Zincir kahveci denildiğinde akla ilk gelen marka elbette Starbucks. Orhan da kendi hedeflerini ‘yerli Starbucks’ olarak belirlemiş. Şöyle anlatıyor:

“Starbucks, Türkiye’de kahveyi piyasaya sokan ve bu isimleri insanlara ezberleten bir marka haline geldi. Bu markanın başarısız olması çok zor. Bizde de esinlenme kaynağı oldu, görüşlerimizi değiştirdi, ufkumuzu genişletti diye düşünüyorum. Yerli olarak o markaya rakip olarak çıktık. Hani bizi de rakip olarak görmeyecektir ama biz hem menülerimiz, hem müşteri kitlemiz hem yatırımlarımız olsun bir nevi yerli Starbucks mantığıyla gidiyoruz. İnşallah bu konuda başarılı olacağıma inanıyorum.”

“NİYETİ OLMAYAN OKUMASIN, TİCARETE ATILSIN

Orhan’ın genç girişimcilere söyleyecekleri var ama diğerlerine göre biraz daha iddialı söylemler bunlar… ‘Niyeti olmayan hiç okumasın’ diyor özetle:

“Burada ticaret lisesine beni konuşmaya çağırdılar. Okumak istemeyenler boşu boşuna ailenize yük olmayın dedim. Ben de aynı şekilde üniversite okudum ama boşu boşuna. Ben Kocaeli Üniversitesi ön lisans makine mezunuyum. 2-3 yıl boyunca maddi harcama, bile bile lades…

Dedim ki çocuklara, eğer okumayı düşünmüyorsanız ticarete atılın. Bir berberin yanında, kasabın yanında çırak olun. Bugün bir berber memurun 3 katı kazanıyor ve hiçbir şeyi yok. Sermaye makas. Bunun gibi bir sürü şey. Aklım olsaydı, ticaret yapacağımı bugün bilseydim, bir daha dünyaya gelsem ilkokuldan sonra okumazdım herhalde. Dışarıda okurdum, işimi yapar, o zamanı boşa harcamazdım. Daha da başarılı olurdum.”

spot_img

SON YAZILAR

BUNLAR DA İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR