Türkiye’de bahis ekonomisi son yıllarda hızla büyürken, sektörün en önemli oyuncularından birisi de bu işin başından bu yana Nesine.com oldu. Kurulduğu günden 5 ay sonra bu platformun başına geçen Halit Gülbakanoğlu, kendi hikayesinin babası ile nasıl kesiştiğini, sektörün son durumunu ve Nesine’nin yıllar içerisinde geldiği noktayı Storybox’a anlattı.
1972 İstanbul Eyüp doğumlu olan Halit Gülbakanoğlu, göçmen bir ailenin çocuğu. Babası Makedonya Kalkandelen doğumlu olan Gülbakanoğlu eğitimini Şişli Terakki’de aldıktan sonra İstanbul Üniversitesi’nde mühendislik okuyor. Üniversitenin ardından kısa bir süre yurtdışına gider, daha sonra da dönünce inşaat işi ile uğraşan babası ile çalışmaya başlar.
Aslında bundan sonrası biraz klasik bir hikaye olur, baba ile oğulun iş konusundaki anlaşmazlıkları… Burada okuduğunuz benzer hikayelerde ana karakterin genelde babadan ayrıldıktan sonra kendi işini yaptığını görürüz ama burada durum biraz farklı gelişir. Gülbakanoğlu bakar ki babası ile anlaşamıyor, profesyonel hayata geçmeye karar verir.
Mühendislik okuması, teknolojiye yatkınlığı ve spora olan tutkusu onu 1999 yılında Doğan Holding bünyesinde yeni kurulan Ekolay’a götürür. Ekolay’da bir süre çalışıp internet sektörüne aşina oldukttan sonra İngiltere merkezli bir bahis firmasına geçer. O zamanlar bahis konusunda bir regülasyon olmadığının ve isteyen şirketin serbestçe bahis oynatabildiğini de hatırlatalım. Bu şirketteki hedef Türkiye ofislerini açmaktır. Tam 2 yıl boyunca proje üzerinde çalışır ve kontağı çevirmek üzereyken devlet bir karar alır. Artık iddia sadece devlet kanalıyla oynatılabilecektir. Bu nedenle tüm emekler bir anda çöp olur.
İŞE 7 KİŞİ BAŞLADILAR
“Hayatta bazen çok kötü dediğiniz şey, sizin hayatınıza gelecekte çok iyi bir şeye sebep verebiliyor” diye hatırlıyor o günleri Gülbakanoğlu. “O sırada benim için çok kötü bir düzenlemeydi ama şu anda baktığımda, o karar sayesinde ben hayatımın en mutlu profesyonellik hayatını Nesine’de yaşıyorum”. diyor.
Doğan Grubu’nun resmi düzenlemenin ardından iddia sektörüne girmeye karar vermesi, grupla Gülbakanoğlu’nun yollarını yeniden kesiştirir. Gülbakanoğlu 2008 yılında Doğan Grubu bünyesinde henüz 5 aylık bir firma olan Nesine’nin başına geçerek kariyerindeki en önemli yolculuğuna başlar.
İlk başta kendisi dahil sadece 7 kişi olduklarını söyleyen Gülbakanoğlu, bugün ise içerisinde çok fazla işlem yapılan ve çok fazla paranın döndüğü bir teknoloji şirketine dönüştüklerini anlatıyor. Çalışan sayısı ise 300’e ulaşmış durumda.
BABASININ İLK İŞİ İLE İLGİNÇ BENZERLİK
Gülbakanoğlu her ne kadar babasından ayrılıp profesyonel bir şekilde iş hayatında devam etmeye karar verse de yaptığı iş ve babasının arasında çok ilginç bir benzerlik var. Bu durumu gülerek anlatıyor:
“Aslında bu iş, babanın başladığı ve yıllar sonra tamamen tesadüfle benim de yine aynı sektöre girdiğim bir iş gibi oldu. Dediğim gibi babam göçmen. Bursa’dan İstanbul’a okumak için geldiği zaman bir Spor Toto bayi alıyorlar. Köydeki üç koyunu bir tane ineği satıp, her şeyi, o da enteresan bir şey. 18 yaşındaki bir delikanlı babaya diyor ki, baba burayı alalım, o da her şeyini satıp gidiyor.
O zamanlar Spor Toto 3’lü karbon oynanırdı. Siz 13+1 oynarsınız, ortadaki nüshayı siz alırsınız, bir tanesi bayide kalır, bir tanesi Ankara’ya gider. Bir ikramiyenin ödenmesi yaklaşık 2 haftayı buluyor. Tabi yıl 1955’ler, 56’lar. Bizimkiler de Spor Toto bayisini işletirken Almanya’dan film makinesi buluyorlar ve oynattıkları her kuponun filmini çekiyorlar. Aslında Ankara’ya giden nüsha gibi, bir tane de sistemde kalıyor. Tabi karbon kağıt olduğu için insanlar ilk başta o 1’i 0 yapmak, ya da 1’i 2 yapmak için bazı oyunlar peşinde. Ama biz tabi sisteme çektiğimiz için oradan doğru numarasına bakıp oynanmış mı oynanmamış mı görebiliyorlarmış. Bu sayede 14 günde verilen ikramiyeyi biz ertesi gün ödemeye başlayınca büyük olay oluyor. İzmit’ten bile gelip oynayanlar olmuş. Hatta bende hala o yılın en çok ciro yapan bayisi olarak belgesi vardır.
SATIN ALACAĞIMIZI SÖYLEDİĞİMİZDE GÜLDÜLER
Nesine’yi sektörde farklı bir yere koyan uygulamalardan birisi de Nesine TV. Bunu 2012 yılında bir farklılık olarak İngiltere’de fuarda gördüklerini almak istediklerini anlatan Gülbakanoğlu, “O zaman adamlar bize kaç tane canlı bahsimiz olduğunu sordular. Bekledikleri cevap ayda 5 bin filandı herhalde. Çünkü Avrupa’da öyleydi. Biz dedik ki ‘sıfır, hiç yok.’ ‘Niye alıyorsunuz bunu çılgın mısınız?’ dediler, biz de onlara Türkiye’de fark yaratmak istediğimizi söyledik. Biraz böyle bıyık altından güldüler bize ama sonuçta parasını veriyorduk ve alıyorduk. Bugün Avrupa’nın en fazla canlı yayını izlenen ilk 3 platformundan biri haline geldik ve sadece 3 yıldır canlı bahis var bu ülkede. Ben çok yakın zamanda Avrupa’nın en fazla maç izlenen platformu olacağımızı görüyorum. Şimdi onlar şaşırıyorlar, nasıl o zaman almıştınız diye. “
2019’DA KARTLAR YENİDEN DAĞITILDI
Bahis sektöründe canlı oyunlara geçilmesi ile en büyük değişiklik 2019 Ağustos’ta yaşanıyor, adeta kartlar yeniden dağıtılıyor. Daha önce seçenekleri kısıtlı olan bahis firmalar bir anda önlerinde çok daha fazla maç buluyor. Gülbakanoğlu, şöyle anlatıyor:
“İkramiye dağıtım oranı yüzde 50’den yüzde 70’e çıktı. Bu kullanıcılar açısından çok önemli bir gelişme oldu. Çok fazla canlı bahis, tek maç açtırma fırsatı verdi sisteme. Tabi Nesine için hem çok büyük heyecandı, hem de çok büyük stresti. Çünkü pazarda liderseniz aslında çok fazla pazarın değişmesini istemezsiniz.
İkramiye oranları yükselince devletin yüzdesel payı düşüyor diye bir algı başladı ve bunu anlatmak çok zor bürokrata. Tamam, sen yüzde 40 vergi alıyordun şimdi yüzde 28’e düştü. Ama aslında havuz o kadar çok büyüyecek ki devlet çok daha fazla kazanacak. Türkiye’deki oranların yükselmesi ile para içeride daha fazla dönmeye başladı, devletin aldığı vergi miktarı arttı. Bu sayede devletin yurtlar, stadyumlar ve spor salonları gibi bir sürü yere yatırım yapma şansı oluyor. Bugün statlardaki yatırımların hepsi bu sayede oluyor, aynı zamanda spor dışında da bir sürü sosyal sorumluluk katkısı da olabiliyor. Ben bunun çok çok değerli olduğunu düşünüyorum. “
100 LİRANIN 1.6 LİRASI BİZİM
Peki oynanan bahsin ne kadarını Nesine alıyor. Gülbakanoğlu sistemi şöyle anlatıyor:
“Şu algı var bunu bir türlü yıkamıyoruz, biz kasa değiliz. Sen 100 liralık bahis yaptın ve kaybettin, 100 lirayı almıyoruz biz. Bizim komisyonumuz vergiden sonra 1.6 lira. Biz 100 liranın sadece 1.6 lirasını alıyoruz. Geri kalanın 70 lirası zaten ikramiye olarak oyunculara dağıtılıyor. Geri kalanı da hem teşkilata, hem de vergi olarak hazineye geçiyor. O yüzden biz Avrupa’daki firmalardan farklıyız. Çünkü onlar kasa oldukları için aslında bir yerden sonra hem oynasınlar, hem çok fazla kazansınlar istemiyor. Bizim için bir üyenin kazanması çok önemli. 100 liralık bahis yaptınız kaybettiniz, bir daha 100 liralık oynar mısın? Belki oynarsın, belki de oynamazsın. Ama kazanınca kesin oynarsın. İkinci oyunundan ben yine komisyon alacağım. Kaybedince o para bana gelmiyor. O yüzden biz Nesine olarak her zaman üye kazansın istiyoruz.
Bazen üyelerimizde bazen şu çelişkiye düşüyoruz. Şu kadarlık para kaybettim, şunu istiyorum, bunu bile vermiyorsunuz. Onun 1,6’sını düşünsünler. Ondan personele ödüyoruz. Fenerbahçe, Galatasaray’a sponsor oluyoruz. Bu Nesine TV’yi idame ediyoruz, bütün bu stüdyoları ödüyoruz, ofisi. O yüzden aslında dönen ciro çok büyük, ne mutlu ki en fazla devlet kazanıyor. Kazansın daha da fazla kazansın.
Gülbakanoğlu, 7 milyon üyeye yaklaşan Nesine’nin bir departmanın ya da bir iki tane zeki fikrin ortaya çıkmasıyla gelinebilecek bir noktada olmadığının altını çiziyor. Her Nesine çalışanının çok büyük emeğinin olduğunu vurguluyor: “Bir çok şeyi düzgün yaptıktan sonra hayatta bazen de işte fark yaratacak anlar olabiliyor, kırılma anları olabiliyor. Arka tarafta hiç sorunsuz bir IT olması, 7 milyona yakın üyesi olan bir firmanın ‘cumartesi akşamı para transferi olmadı’ diyen bir üye için banka müdürünü ayağa kaldırıp o parayı oraya göndermesi için bizim operasyonun çalışması… Bunlar hep devamlılığı olacak işler ve müşteriyi hep odağa, en tepeye koyacak olan duyguyla olan işler. ” diyor.