Köfteci Yusuf’un hikayesi / Köydeki danayı satıp ilk dükkanı açtım

“2 yıl sonra Mars’a gidilecekse biz Mars’a giden mekikte köfte satıyor olma ihtimalimiz yüksek.” Bu iddialı sözlerin sahibi Yusuf Akkaş…. Namıdiğer Köfteci Yusuf… Akkaş, ilk şubesini 1996 yılında İznik’te ineğini, tarlasını satarak borçla açtı. Şartları o kadar zordu ki, dükkanına koyacağı sandalye ve masaları bile ikinci el aldı. İşte o, kasaptan et alacak parası bile olmayan Akkaş, günden güne büyüdü ve şu anda Türkiye’nin en büyük kasap&köfte zinciri olan Köfteci Yusuf markasıyla fark yarattı. Günde binlerce müşteriye hizmet veren Yusuf Akkaş’ın hikayesi ChefStory’de…

Türkiye geneline yayılan şubeleri ile Köfteci Yusuf olarak bilinen Yusuf akkaş 1978 Bursa Yenişehir Kızılhisar köyü doğumlu. İlkokulu köyde okuduktan sonra ortaokulu İznik’te, liseyi de Bursa Otelcilik Turizm Meslek Lisesinde okuyan Akkaş, iş hayatına da İznik’te bir otelde başlar. Geceleri çalışıp bahşişlerden oldukça iyi para kazandığını söyleyen Akkaş, zaman geçtikçe gece çalış gündüz uyu sisteminin kendisi için çok uygun olmadığını anlar ve otelciliği bırakıp köyünde hayvancılık yapmaya karar verir. Ancak köyde karşısına farklı bir fırsat çıkar. Amcasının kahvesinin yanındaki dükkan boşalınca buraya bir köfteci açma fikri kafasında belirir ve elindeki tek danayı satarak 1996 yılında İznik’in köyünde minik bir köfteci dükkanı ile işe başlar.

‘İŞİNE GELİRSE’ SÖZÜNÜ HİÇ UNUTMADIM

İlk günleri şöyle anlatıyor:

“İznik’te bu iş yapılır mu, burada iş olur mu diye çok düşündük ama başladık. İlk şubemiz içeride ikinci elden aldığımız 4 masa, dışarıda 2 masadan oluşan ufak bir yerdi ama çok bereketli oldu. İznik zaten İstanbul’dan yerli turist alabilen, herkesin bildiği ve tarımın çok güçlü olduğu güzel bir yerdir. İnegöl kamyonları İstanbul’a giderken İznik üzerinden geçerdi. Trafiğin yüksek olduğu bir ilçe olmasından işlerimiz ilk açıldığında iyiydi. 1-2 yıl sonra o dükkandan biraz daha merkeze taşındık. Sonrasında da o dükkanda, karşıdaki yere bakmıştım. Orası da böyle bir 700-800 metrekare içinde yeşillikler içinde bir yerdi. Demiştim ki, ‘vay be bu iş burada yapılmalı.’ Geriye dönüp bakıyorum çok şükür, hani aklımdan geçenler bile nasibimiz oldu.

Hiç unutmam, lavaboyu bir gün 1 metrekare fayans yapmıştık, ‘Uf demiştim, dükkan ne değişti?’ O bile bana çok büyük şey gibi gelmişti. Şimdi işte belki her gün binlerce metrekare fayans döşediğimiz inşaat bölümümüz var.

İlk 6 yıl boyunca ürün aldığımız firmanın ismini kullandık ancak sonrasında bir anlaşmazlık çıktı. O gün bana dedikleri “işine gelirse” cümlesini hiç unutmadım. Hayatımı değiştiren cümlelerden biridir. Hemen bir kasap dükkanı açarak kendi ürünümü kendim üretmeye başladım ve adını da Köfteci Yusuf yaptık.

İznik’ten sonra Orhangazi şubemiz açıldı. O biraz daha İznik’e yakın bir yerdir. İstanbul’a şube açmadan önce çok düşündük, tedirgin oluyorduk, acaba ne yaparız, başarabilir miyiz? İstanbul başka bir yer. Şimdi her gün 2 şube açıyoruz çok şükür.

Bakıyorum, 25 yıllık bir şirketiz, o gün 4 masa içeride 2 masa dışarıda vardı. Bugün milyonlarca misafiri ağırlayabileceğimiz, 8 bin çalışanı ve 200’e yakın şubesi olan, çok şükür müşterilerin teveccüh gösterdiği bir markayız.

STRATEJİK ORTAKLIĞA SICAK BAKIYORUZ

Köfteci Yusuf’un bu hızlı büyüme yolculuğu elbette başkalarının da dikkatini çekmiş ve ortaklık teklifleri gelmeye başlamış. Şöyle anlatıyor:

“Çok şükür büyüyebilen bir iş modelimiz var. Yatırım yapmak isteyen fonlarla 5-6 yıldır hep görüşmelerimiz oldu. Ama biz para yatırıp sonra 3-5 yıl sonra çıkıp satarak çıkmaktan ziyade çok uzun vadeli planlar yapabilen stratejik ortaklarla ortaklık yapmayı düşünüyoruz. Belki çok güçlü bir lojistik firması olabilir, tarım şirketi olabilir, satış şirketleri olabilir. Dünyanın başka yerlerinde perakende işi yapanlar olabilir. Bizim zamanla öğrenebileceğimiz şeyleri öğrenmiş, hızlı şekilde bunları şirketimize adapte edecek firmalarla ortaklık yapmak isteriz. Bir foncuyla konuştuğumda, direkt kar kalemlerine bakıyorlar. İşte şunu paralı yapsak, bunu birazcık daha az koysak… Haklısın, bir sürü kazanç elde edebilirsin ama biz hani böyle bakmıyoruz efendim…

Şu ana kadar bayilik sistemimiz yok. Çünkü kar marjımız biraz daha düşük bir iş modelimiz var. Ama artık franchise vermeyi düşünüyoruz. Burada aslında biraz daha şirket olarak sadece imalat yaparak diğer karlılığı yatırımcıya bırakmak istiyoruz. Kendimize münhasır bir model kurarak bu işi yapmak arzusundayız.

3-4 tane ülkede şube açmayı düşünüyoruz. Belki de orada imalathaneler kurmayı düşünüyoruz. Bunlar Körfez ülkeleri Avrupa ülkeleri yüksek ihtimalle Amerika. Ayrıca Türkiye’de 50 şube daha açmayı hedefliyoruz. Açacağımız şubelerimizle beraber bu yıl 12 bine yakın bir çalışma arkadaşı istihdam ediyor olacağız.”

MARS’A GİDİLECEKSE ORADAKİ İLK KÖFTECİ BİZ OLURUZ

Yusuf Akkaş, konuşmasında sık sık ekibine vurgu yapıyor ve şöyle devam ediyor:

“Ekibimizde herkesin ortak bir hayali var. Benim göremeyeceğim, tahmin edemeyeceğim hayalleri onlar hayal edip bu şirkette olmalarını, yapılmasını sağlıyorlar. O yüzden ben hani hedeflerin ne diye sorduklarında aslında sonsuz bir hedefimiz var. Çünkü bugün 25 yıl 8 bin kişilik güçlü bir aileyiz. Bugün gördüklerimizle kurduğumuz hayaller, belki bir sene sonra dünyanın her yerinde şube açabilen bir ekibe dönüştüğümüz de kuracağımız hayaller çok farklı şeyler olacak. Hani belki işte 2 yıl sonra Mars’a gidilecekse bizim Mars’a giden mekikte köfte satıyor olma ihtimalimiz yüksek. Mars’ta bir koloni kurulacaksa biz de orada köfteci Yusuf şubesi açmış olma ihtimalimiz çok yüksek. Bugün bunlar biraz matrak gibi gözükse de, hani sonsuz hayalleri birazcık böyle anlatmak istiyorum.

GÜNDE 100 TON ET

Dünya yeniden kuruluyor, biz her gün yeni bir Köfteci Yusuf kuruyoruz. Bugün yeniden yeniden, çok daha iyi. Çünkü dünden daha çok şey öğrendik ve kesinlikle her şeyi dünden daha iyi yaparız. “

Günlük 100 tona yakın et işlediklerini anlatan Akkaş, yem rasyolarının yıllardır belli olduğunu ve anlaşmalı çiftçiler ile çalıştıklarını ifade ediyor. Akkaş, “Çünkü yüksek bir satın alma gücümüz var. Bir kişinin 5 bin tane danası varsa muhakkak bizimle işi vardır. Çünkü her ay, belki de bin tane dana kestirmesi gerekir. Tek tek kasap kasap satmaya uğraşacağına her gün 200 tane danayı satabileceği bizim gibi firmalar var. Bu bizi bir yandan güçlendiren bir şey, bunu üreten kişiler için de kolaylık. O insanlar sadece işiyle uğraşıyor, bunun parasını alır mıyım diye düşünmüyor.

ÇALIŞANLARIN YARISINDAN FAZLASI KADIN

Akkaş, mevcuttaki 8 bine yakın personelin yüzde 64’ünün kadın olduğunu ve kadınların kendilerinde çalışmayı tercih etmesinin kendilerini çok mutlu ve güçlü kıldığını belirtiyor. Akkaş, “Kadın kasapların çalışabildiği hattımız buna göre kurgulandı. Kasaplık dediğimiz mesleğin aslında kadınlar tarafından yapılabildiğini burada görüyoruz ve yaşıyoruz. Bu daha geniş bir çanaktan eleman bulmamızı sağlıyor. Kadınların titizliğini zaten işimizde çok görüyoruz, bereketlerini de görüyoruz. Seneler evvel İznik’teki dükkanımızda imalatımız oradaydı. Yoğun bir günde kasap arkadaşlarla problem çıkmıştı, bırakıp gittiler, hiç unutmuyorum o zaman sadece kadın arkadaşlar kalmışlardı. Biri gelip ‘Yusuf biz buradayız’ dedi, Allah’ın eli gibi derler ya, ben o gün o kadının elini gerçekten Allah’ın eli gibi arkamda hala hissediyorum.” diyor.

spot_img

SON YAZILAR

BUNLAR DA İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR