Meslek lisesinden patronluğa / Eskişehirli Karcan’ın hikayesi

Storybox / Özel röportaj

Size bu hafta Türkiye’nin ilk yerli kesi takımı üreticisi olan Eskişehirli Karcan’ın ve kurucusu Ümit Gezer’in hikayesini anlatacağız. Birçok insanın sıfırdan başlayan ve mutlu sonla biten hikayesine benzer bir hikaye olsa da işe katılan inovasyon, geleceğe yapılan yatırımlar ve ithalatın önünün kesilmesi ile ayrışan tarafları da var. Sivrihisar Endüstri Meslek Lisesi mezunu olan ve 29 yılda adeta bir mucizeye imza atan Ümit Gezer, yaşadığı zorlukları, iş hayatını ve kendini adadığı Karcan’ın hikayesini Storybox’a anlattı.

8 YAŞINDA BABASINI KAYBETTİ

Doğma büyüme Eskişehirli olan Ümit Gezer, son derece fakir bir ailenin çocuğu. Özellikle 8 yaşında iken babasını kaybetmesi hayatlarını daha da zorlaştırıyor. Küçük yaşlardan itibaren, gazoz, simit, gazete, ne bulduysa satıyor. Çocukluk ve ilk gençlik günlerini, “Biz çok fakir bir aileydik, gerçekten öyle böyle değil. Babamın emekli maaşı bağlanmadı, annemin dikiş dikmesi ile hayatımızı sürdürdük ama biz de okul saatleri dışında ve hafta sonları hep çalıştık. Aldığım parayı hep anneme getirdim, teslim ettim. Evlenene kadar maaşımı kardeşimle birlikte hiç açmadan maaş bordrosuyla getirip bizim transistörlü bir radyomuz vardı, onun üzerine koyardık. Annem açardı ve oradan bizim ihtiyaçlarımızı karşılardı. ” diyerek anlatıyor.

Gezer’in o fakirlik günlerinde bile aklı hep üretmek ve değişik bir şeyler yapabilmekte. Çalışkanlığı da bonusu tabi. Halen günde sadece 4 saat uyku ile durabiliyor. Mesela Sivrihisar Endüstri Meslek Lisesi’nde okurken, Pazar günleri de okula gidip döner sermayeden biraz daha fazla pay alabilmek için çalışıyor. Para kazanmak zorunda olduğu için üniversiteye gidemiyor ama meslek okulunda dikkat çeken bir öğrenci oluyor. Örneğin şu anda yaptığı hassas matkapları bileme işini daha o yaşlarda manuel olarak yapabiliyor, tornaya bağlıyor ve deliklerini deliyor.

6 BİN MARK BORÇLA BAŞLAYAN İŞ

Hayatı hep sanayilerde geçen Gezer, askerden geldikten sonra 12 yıl boyunca Ford Otosan’ın Takım Bileme Atölyesi’nde çalışıyor. O günleri ve kendi işine başlama anını şöyle anlatıyor:

“Aylık 225 saat normal çalışma var ya, bunun dışında ben 100 saat de her ay fazla mesaiye kalıyordum. Kendim bir şeyler yapmak istiyordum, üretmek istiyordum. Tek hayalim buydu.
Neden bu kesi takımlarını hep yurt dışından alıyoruz, neden kendimiz yapmıyoruz? Hep bunları düşündüm. 30 yaşımdaydım, dedim ki artık benim de bir şeyler yapmam lazım. Almanya’daki yeğenlerimden 6 bin mark borç istedim. Bunu size 5 yılda öderim dedim ve çıkış noktamız bu oldu. Küçük bir sanayi sitesinde 30 metrekare bir PTT binası vardı. Onun yarısını keserek, suntalemle bölerek 15 metrekarede iş hayatımıza başladık.”

Gezer önce bölgedeki marangozların bileme işlerini yaparak başlıyor ama bu iş ona çok küçük geliyor. Marangozları bırakıp bütün büyük mobilya fabrikalarına gidip ‘verin takımlarınızı ben bileyeyim’ diyor. İşin asıl dönüş noktası ise şimdiki adı ile TAI olan TUSAŞ’la görüşmesi. Şöyle anlatıyor:

5 YILDA İŞ DEĞİŞTİ

“Eskişehir’deki TUSAŞ’ta benim hakim olduğum Fort Otosan’dan kesi takımlar vardı. Kendilerine gittim, bunları ben bilemek istiyorum dedim. Dediler ki, ‘Ümit, bizim işlediğimiz parça 100 bin dolar. Kesi takımına verdiğimizin tanesi 100 dolar, sana bilemeye vereceğimiz ise 10 dolar.’ 10 dolar benim için çok büyük para. Bana numune verin yapayım dedim. Beni kırmadılar sağ olsunlar, ilk önce 5 tane verdiler, oldu. Arkadan 50 tane verdiler, o oldu. Sonra 100 tane derken ambarda peynir tenekesine kürekle doldurdular. Onları aldım, eşim de yardım etti. 5 yılda bu işten 15 metrekare yerde 3,5 milyon dolar para kazandım. Ama o 5 yıl gece 02.00’de eve girdim, sabah 05.30-06.00’da kalkıp tekrar iş yerime gittim. O dönem eşimin çok büyük desteği olmuştur bana, o olmasa yapamazdım. “

UNO’YA BİNMEYE DEVAM

Gezer’in 5 yılda yaşadığı bu değişim kendisini hiç değiştirmemiş. Gözü paradan ziyade yaptığı işte ve başarmakta. Türkiye kendisine dar gelince yurtdışına açılmanın yollarını aramaya başlıyor:

“Bir tane UNO’muz vardı, ona binmeye devam ettik. Bu arada ihracat da yapmak istiyorum, ama yabancı dilim de yok. Yabancı dil olmadan bizim sektörde maalesef olmuyor. Eskişehir’de bir arkadaşla tanıştım, kendisi İsviçreli eşi Türk. Dedim Christian benim yanıma gel. Christian geldikten sonra biz yurt dışından makine almaya başladık ve bugünlere kadar geldik.”

Peki Karcan Kesici Takım tam olarak ne iş yapar? Onu da şöyle anlatıyor:

“Türkiye’de ilk yerli kesi takım imalatçısı KARCAN firmasıdır. Talaşlı imalatta kullanılan CNC tezgahlarının uçlarına takılan kesi takımının üretimini yaparız biz. Şöyle söyleyebilirim, Türkiye’de savunma sanayiden, TAİ’ye beyaz eşyadan oltomotive kadar bir çok sektöre iş yapıyoruz. 23 ülkeye ihracat yapıyoruz, aktif olarak da Meksika, Çin, Romanya, Polonya ile çalışıyoruz.”

Sıfırdan bir sanayi tesisi kurmak elbette kolay değil. Paran olsa da olmasa da hep çok çalışıp işine sahip çıkacaksın. Zaten Gezer’in işi, aynı zamanda artık hayatı olmuş. Şöyle anlatıyor:

BENİM HOBİM İŞİM

“İşimi çok severek yapıyorum. Bir tane cip aldık uzun yıllar önce, dedim ki eşime bundan sonra hafta sonları dağlara gideceğiz, gezeceğiz. Vallahi ya 2, ya 3 kere gittik. Ondan sonra fotoğraf makinesi aldım. Çok iyi, Amerika’dan getirttirdim. 10 kere denklanşöre bastım basmadım, küçük oğlum aldı. Daha sonra üniversitedeki hocalarımızla beraber bisiklet bineyim dedim, 3 yıl bisiklete bindim. Sonra şuna karar verdim; ben nerede mutluyum dedim. Yani benim hobim ne? Bu soruya çok cevap aradım. Benim hobim, KARCAN’da çalışmak, ben burada keyif alıyorum.”

Karcan’ın büyümesi ortaklık ve satın alma tekliflerini de beraberinde getirir. Hatta bir gün Warren Buffet’ın yöneticilerinden birisi kapısını çalar:

SATIP DA NE YAPAYIM

Warren Buffett CEO’larından biri 2019’un Kasım ayında kendi uçağıyla Eskişehir’e geldi ve bir toplantı yaptık. Ümit Bey bize şirketi satar mısınız dedi. Teklif edilen para güzeldi, satayım dedim. Ama sonra dedim ki, satıp da ne yapacağım? Bir gün sonra sabah ne yapacaksın? Ben bu yaşta gidip balık mı tutacağım, ne yapacağım? Ben üretmeyi seviyorum, ülkemi çok seviyorum. Eğer ülkeme faydalı işler yapıyorsam, yaptığıma da inanıyorum, bu beni inanılmaz mutlu ediyor. Yurt dışından ithal edilen ürünlerin ne kadar önüne geçersek, bu ülkede üretirsek ben bundan mutluluk duyarım. O açıdan da satmaktan vazgeçtim. Hala da ‘Ümit Bey niyetiniz var mı?’ diye mail atıyorlar.”

Karcan, aynı zamanda Türkiye’nin sayılı Ar-Ge tesislerine sahip bir firma. Bunun kararı da bir Almanya ziyareti sonrası veriliyor:

“Almanya’ya gittik bundan 10 yıl önce. Almanlara kesi takımı satacağım. Diyorlar ki, biz senden neden alacağız, zaten bizim ülkemizde bu işler var, niye seni tercih edelim. Orada dedim ki, doğru söylüyorlar. Bu işi çözmenin en iyi yolu, Almanlar’ın yaptığından daha iyi veya kaliteli yapmak. Hemen AR-GE yatırımı yaptık. Sadece AR-GE’ye ayırdığımız bütçe 2 milyon euro civarlarındaydı. Oradan yola çıkarak en iyi şekilde kesi takımımızı üretmeye başladık.”

Peki Ümit Gezer’in şirket kuracaklara ve girişimcilere tavsiyeleri neler? Şöyle anlatıyor:

“Şirket kuracaklar ve iş hayatına girecekler bir kere paraya değil yapacağı işin kalitesine önem versinler. Yani en iyisini kendisi yapmak için mücadele etmesi gerekiyor. Ben çalışanlarıma da söylüyorum, lütfen şu saate bakmayın, mesai bitti hadi gideceğim diye düşünmeyin. Ben çocuklarımın doğumunda bile eşimin yanında olamadım çalışmaktan. Önce müşterinin istek ve beklentilerini karşılamak üzerine kurgu yapmaları gerekiyor. Üretmek için çok çalışmak gerekiyor. Parayla olmuyor bu işler.”

spot_img

SON YAZILAR

BUNLAR DA İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR