Nadir otomobillerin efendisi / Ferhat Albayrak’ın Ferrari ile değişen hayatı

Storybox / Özel Röportaj

Henüz 17 yaşındayken içinde giderek büyüyen Ferrari tutkusu sayesinde iş hayatına bu özel markayı satarak başlamış bir isim Ferhat Albayrak. Yıllarca Ferrari ve benzeri çok lüks otomobilleri satan ve Tofaş çatısı altındaki Fer-Mas’ın genel müdürlüğünü yapan Albayrak, 2013 yılında Harvard’da aldığı eğitimin ardından kurumsal hayata veda edip kendi işini kurar. Türkiye’de özellikle nadir otomobiller konusunda belki de en önemli isimlerden biri olan Albayrak, otomobil tutkusunu, yaşadığı zorlukları, hayata bakışını, Acun Ilıcalı ve Michael Schumacher anılarını ve yeni girişim hikayesini Storybox’a anlattı…

1977 yılında doğan Ferhat Albayrak, burada anlatılan kimi hikayeler gibi zorlu bir çocukluk yaşamamış. Ailesinin tek evladı olarak önce Saint Michel Fransız Lisesi’ni, ardından da İstanbul Üniversitesi İktisat’ı bitirmiş. Ama Albayrak’ın iş hayatı tamamen bir tutkusu üzerinde şekillenmiş. Babasının çok küçük yaşlarda söylediği ‘dünyada bir otomobiller vardır bir de Ferrariler vardır.’ cümlesi aklından hiç çıkmamış ve onun iş yaşamını biçimlendirmiş.

Zaman içerisinde bulduğu her kaynağı okuyarak daha ufak yaşlarda adeta bir Ferrari uzmanına dönüşüyor Albayrak. Hatta hayatta konuşmaktan en çok keyif aldığı konu haline geliyor Ferrari markalı otomobiller. Sonrasında ise Ferrari’nin Türkiye distribütörlüğünün alındığını görmesi, henüz 17 yaşındaki Albayrak için tam bir dönüm noktası oluyor. Albayrak, o günleri şöyle anlatıyor:

“Haberi görünce çok heyecanlandım, bir şekilde orada çalışmak diyemem belki ama benim orada olmam lazım. Direk olarak o zamanki distribütör Zeytinoğlu Motorlu Taşıtlara telefon açtım. Hiçbir şey bilmeden sadece ‘İyi günler ben Ferhat Albayrak, sizinle çalışmak istiyorum.’ dedim. Telefonu açan hanımefendi de güzel bir şekilde ‘CV’nizi gönderirseniz yardımcı oluruz’ dedi. Ben de dedim ki ‘CV ne demek?’ Daha 17 yaşındayım. Ben bir şekilde Zeytinoğlu Motorlu Taşıtları’nın genel müdürü Mehmet Zeytinoğlu ile bir randevu ayarladım. O 20 dakikalık görüşmede, Ferrari’ye olan tutkumu ve sevgimi kendisine anlatabildim. O da bana bugünlere gelmemdeki en büyük sebep olan satış sorumluluğu görevini verdi. Benim için bir hayal başladı. O yaşta bir çocuğun bir Ferrari showroom’unda bir masada Ferrari satma işi… Ama tabi her gelen benim o heyecanımı tutkumu görünce daha farklı bir bakış açısına sahip oluyordu. Kısa zamanda güzel bir satış adetine ulaştık.

O zaman o kadar küçük yaşta bir çocuğun otomobil satma becerisinin olabileceğini, en zengin insanlarla muhatap olabileceğini kolay kolay düşünemiyorlardı. Ben de düşünemiyordum. Aslında bana yaptığım şey iş gibi de gelmiyordu, keyifle çalışıyordum. Mehmet Zeytinoğlu’nun bende yeri çok büyüktür. 6 sene çalıştım, kendisinden çok şey öğrendim.”

100’E YAKIN FERRARİ SATTI

Albayrak okulla birlikte orada tam 6 sene çalışır. Bu sürede 100’e yakın Ferrari satar. Sonrasında Zeytinoğlu Motorlu Taşıtlar’ın finansal olarak problem yaşamasıyla başka yerlere başvurular yapar ama müdür pozisyonu için hepsi askerliği şart koşar.

Kafasında askerlik olmayan Albayrak bu süreyi değerlendirmek için Koç Üniversitesi Executive MBA programına başvurur. Ama piyasada ne kadar tecrübesi olursa olsun o daha üniversiteden mezun olmak üzere birisidir. Bu tip yönetici programları ise ciddi bir tecrübe istemektedir. Yaptığı ilk görüşmede okul Albayrak’a daha yeni mezun olacağını ve dolayısıyla bu programın kendisine uygun olmadığını söyleyince Albayrak onlardan CV’sini incelemelerini ister. Ardından telefon çalar ve ikinci görüşmeye davet edilir. Ancak sonra işler pek istediği gibi gitmez. Şöyle anlatıyor:

“İkinci görüşme iyi geçti, tamam hayırlı olsun dediler. Program eylül ayında başlıyor, ben ön başvuru ücretini de ödedim, programdan beni aradılar. Üniversiteden çıkış belgenizi ya da diplomanızı getirin dediler. Ama İstanbul Üniversitesi ekim ayından önce belgeyi veremediğini söyledi. Bunun problem yaratacağını düşünmedim ama Koç Üniversitesi Eğitim Bakanlığı yönergeleri gereği beni kabul edemedi. Bir ay yüzünden programa dahil olamadım. Ben de o zaman celbimi erkene çekip askere gideyim dedim.”

ASKERLİK HAYATA BAKIŞINI DEĞİŞTİRDİ

Fransız okulu mezunu, Ferrari tutkunu ve hayatı hep belirli bir çevre içerisinde geçmiş Albayrak için kendisi henüz bilmese de hayatının en önemli anları gelmiştir. Çünkü celbini öne çeken sağlıklı erkekler genelde komando oluyor. Albayrak da Tuzla ve Foça’da 4 aylık bir eğitimin ardından kendini Şırnak Uludere’de komando olarak bulur. Devamını kendisi anlatıyor:

“Kağıt üzerinde yapılabilecek en zor askerliklerden bir tanesini yaptım. Şırnak Uludere’de jandarma komando olarak 12 ay görev yaptım. Benim hayata bakış açımı değiştiren ve benim karakterimin olgunlaşmasına sebep olan tecrübedir bu. O yüzden benim için çok ayrı bir yeri var. Her ne kadar dışarıdan bakıldığı zaman çok zor askerlik gibi gözükse de, ilk başta evet çok zorlandım, ama daha sonra oranın genel durumunu, genel akışını içime sindirip benim için çok özel zamanlar geçirdim.

Neden bunlar farklıydı? Çünkü ben o zamana kadar sadece Etiler’de yaşamış, Fransız okuluna gitmiş, çok belli bir arkadaşlık çevresine sahip bir insan olarak görülebilirdim. Kendimi öyle görmüyordum ama dışarından bakıldığı zaman 17 yaşından beri Ferrari satıyor, Türkiye’nin en zengin insanlarıyla muhatap falan. Tabi oraya gittiğiniz zaman bunların hiç biri çalışmıyor. Ben orada tim komutanıydım. Haftanın 5 günü arazide uyuyorduk. Türkiye’den daha çok Kuzey Irak’taydık. Orada o insanların farklı hayatlarını gördükçe, onları sevk ve idare ettikçe aslında benim hayatımın ne kadar farklı olduğunu, ne kadar şanslı olduğumu gördüm. Askerden döndükten sonra gerçekten bakış açım çok farklı oldu.”

TOFAŞ VE FER-MAS GÜNLERİ BAŞLIYOR

Albayrak askerden sonra TOFAŞ’ta özel satışlar ve özellikle Alfa Romeo’nun yeniden yapılanmasıyla ilgili çalışmaya başlar. 2.5 sene orada çalıştıktan sonra TOFAŞ’ın Ferrari’nin ve Maserati’nin distribütörlüğünü alması söz konusu olunca hemen işe dahil olur, toplantılara katılır ve süreçte yerini alır. Ardından Tofaş bünyesinde Ferrari ve Maserati satışı yapan Fer-Mas kurulur. Albayrak uzun bir dönemi genel müdür olmak üzere burada 11 sene çalışır. Daha sonra SS Motors’a geçer ve orada da 5 yıl çalışır. 2019 yılında ise bütün kurumsal hayatını sonlandırıp kendi start up’ı olan Minoto’yu kurar.

HARVARD’DAKİ EĞİTİMİN ARDINDAN KURUMSALI BIRAKMA KARARI

Albayrak’ın kendi işini yapma fikri 2013 yılında Harvard’da aldığı eğitimle kafasında oturmaya başlar ve kendi ifadesiyle bir yol ayrımı olur. O günleri şöyle anlatıyor:

“Harvard’da okurken dünyanın en büyük şirketlerinin üst seviyedeki insanlarıyla muhatapsınız. Ben orada üst düzey şirketlerdeki insanların o kadar da abartılacak kadar farklı insanlar olmadıklarını, onların da saçma sorular sorabileceklerini ya da saçma yorumlar yapabileceklerini gördüm. Benim için kurumsal dünya teknik olarak o eğitimde bitti. Çünkü ben bu şirketlerde bu pozisyonlara gelirsem bu insanlarla aynı seviyede olacağımı gördüm. O zaman ben ne için çalışacağım dedim ve benim için daha erken olduğunu düşündüğüm kurumsal hayattan yavaş yavaş kendini sıyırma ve kendi şirketimi kurma maceram başlamış oldu.”

KİŞİYE ÖZEL OTOMOBİL

Albayrak Minoto’yla birlikte üç tane iş yaptıklarını anlatıyor:

“Birincisi ithalat. Kendi ithalat iznimiz var. Türkiye’de bulunamayan, distribütörlerin getiremediği ya da distribütörü olmayan otomobilleri temin ediyoruz. İkincisi ihracat, buradaki otomobilleri yurt dışına satıyoruz. Üçüncüsü de çok fazla ilana girmeyen, fazla pazarı olmayan ikinci el otomobillerin sahiplerini birbiriyle buluşturmak. Mesela siz özel bir otomobil istiyorsunuz, ben de o otomobilin kimde olduğunu biliyorum. Çünkü bazen insanlar otomobilinin satılık olduğunun fazla bilinmesini istemiyor. “

Albayrak, iş hayatından bahsederken itibar ve güven kelimelerinin altını çiziyor ve şöyle devam ediyor:

“İtibar ve saygınlık kesinlikle zaman içinde oluşan ve parayla satın alınamayacak bir şey. İnsanlar zengin oluyorlar, ama itibar görmedikleri için mesela spor kulüplerine yönetici oluyorlar, sadece başkanım dedirtmek için. Ben mümkün olduğunca işimi doğru yapmaya, dürüst olmaya çalışırım. Bunlar zaten meziyet değil, bunlar olması gerekenler. Ama bu sektörde çok fazla insan bunu yapmadığı için aradan sıyrılıyorum. Otomobili görmeden parasının ödenmesi, satın alınması, sipariş verilmesi… Bunlar hep güvenle olan işler. “

SCHUMACHER’İN PEŞİNE TAKILAN 106 SÜRÜCÜSÜ

Her zaman çok pahalı ve özel otomobilleri satmış olan Albayrak, elbette ki Türkiye’nin ve bazen de dünyanın önde gelen insanları ile muhatap olmuş. Özellikle Acun Ilıcalı ve Formula 1 pilotu Michael Schumacher ile ilgili anıları çok enteresan…

“Acun, Ferrari almaya başladı, 2’nci Ferrari’sini aldı, 3’üncü Ferrari’sini almayı düşünüyor. Yeni çıkan bir modeli de ilk defa fuara koyacağız. Ben de Acun’u tanıdığım için, Acun arabaya uzaktan bakmaz, kullanması lazım. Otomobil gümrüğe indi, geçici olarak gümrüklenecek. Gümrükçüyü aradım araba kaç kilometrede dedim. Arabaya baktı 3 bin kilometrede. Fabrika bize test aracı göndermiş. Otomobili fuara koymadan Acun’u aradım, neredesin dedim, ofisteyim dedi.

Ertesi gün fuara koyacağımız otomobili ben Acun’a göstermek için aldım ofise gittim. Acun baktı, şaşırdı. Hadi binelim dedi. Levent’te onun ofisinin orada kullanmaya başladık. Ben tabi dua ediyorum, inşallah bir şey olmaz. Neyse bindi, biraz da gazladı, Ferhat araba çok güzelmiş tamam dedi, almaya karar verdi.

Michael Schumacher anısını ise bana başkası anlatsa inanmam. Schumacher ilk defa geliyor Türkiye’ye, ona bir tane Alfa 159 gönderdik, yanında bir tane şoför Almanca biliyor. Bana da o şöför anlatıyor… Schumacher gece 2’de Sabiha Gökçen’e iniyor, bizim şoföre ‘sen geç arkaya yana, ben kullanacağım’ diyor. Hayatında ilk defa İstanbul’a gelen Schumacher arabanın koltuğunu bile oynatmadan başlıyor gazlamaya. Bu sırada arkasındakiyle de sürekli konuşuyor. Sabiha Gökçen’den Taksim’deki oteline 19 dakikada gitmişler. ‘Bana sadece sağa ya da sola gitmemi söyle’ demiş. İlk defa bindiği bir arabayla 200’ün üzerinde gazlayarak gidiyor.

Ertesi gün oluyor öğlen Taksim’den İstanbul Park’a gidecekler. Yine diyor ki ‘geç kenara.’ Schumacher bu sefer trafikte gazlamaya başlıyor, bunlar trafikte makas yapa yapa gidiyor. Sonra bir tane 106 GT peşlerine takılıyor. Bizimki emniyet şeridine de giriyor filan, sonra trafik tıkanıyor. 106 geliyor yanlarına bir bakıyor arabanın içinde Schumacher… Abi abi Schumacher abi.. Ondan sonra bakıp gidiyorlar… İnanılmaz bir şey. “

10 YAŞIMDAN BERİ HER CUMARTESİ ÇALIŞIYORUM

Albayrak için para tamamen bir araç. “Türkiye’deki en zengin insanlarla yıllardır muhatap olduğum için söylüyorum, para mutluluk getirmez, mutluluk sizin kendi içinizde. Parayı amaç olarak düşünmek yapabileceğimiz en büyük yanlışlardan biri olur. 30 tane arabanız vardır, niye 35 tane yok diye üzülürsünüz. 50 metre tekneniz vardır, 100 metre tekne yanınıza gelir hay Allah ya ben 100 metre niye alamadım dersiniz. Türkiye’nin en büyük şirketinin sahibisinizdir niye Avrupa’nın en büyük şirketi benim değil diye üzülürsünüz. Para kesinlikle amaç değil araç olmalı.” diyor.

Burada anlatılan başarılı hikayelerin arkasındaki en önemli motivasyon çalışmak. Albayrak için de durum farklı değil:

“10 yaşımdan beri her cumartesi çalışıyorum. Bu bence bir fedakarlık. Çoğu arkadaşım hafta sonu gezmek, tozmak, farklı aktiviteler bulmak için uğraşırken ben hep çalıştım. Çok fazla boş zaman yaratmayı, hiç bir şey yapmadan takılmayı sevmem. Mutlaka yeni bir bilginin peşinden koşarım, ya da aklıma yeni bir fikir gelmesi için uğraşırım.

Benim hayallerim hiç bitmiyor, ben bugüne kadar hayallerimin yüzde 10’unu yaptığımı düşünüyorum. Otomobil üretimiyle ilgili, otomobil yapımıyla ilgili bir şeylerin daha fazla içinde yer almak istiyorum. Çünkü otomobil satmak başka bir şey yapmak başka bir şey. 15 yaşımda ne isem şimdi de oyum. O zaman da hayallerim vardı şimdi de hayallerim var. Zevk aldığım şeyleri, zevk aldığım insanlarla yapmaya çalışıyorum. Bence gerçek mutluluk bu.” diyor.

spot_img

SON YAZILAR

BUNLAR DA İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR