SportBox’ın bu haftaki konuğu teknik direktör Bülent Uygun… Fenerbahçe’de forma giydiği dönemde attığı gollerden sonra yaptığı asker selamıyla taraflı-tarafsız birçok futbolseverin gönlünü kazanan Uygun, çocukluk döneminden futbola başlangıcına, yaşadığı iyi-kötü olaylardan geldiği sürece kadar birçok konuya değindi. Hedeflerini anlatan, Fenerbahçe, Milli Takım ve Türk futboluyla ilgili görüşlerini dile getiren Uygun gündeme dair de önemli sözler sarf etti.
Fenerbahçe’nin efsane oyuncularından biri olan ve attığı goller sonrasından verdiği asker selamı ile hafızalara kazınan Bülent Uygun’un hayatı Sakarya’ya bağlı Karasu ilçesinde başlıyor. Bir köy çocuğu olan Bülent Uygun’un hayatı Kozluk ve Paralı köylerinde, dağlarında koşular yaparak, fındık toplayarak, hayvan otlatarak ve tarlada çalışarak geçiyor. Dönemin şartlarına göre çok da kötü olmayan çocukluğu için “Köyün mistik havasında tarlada çalışarak tırpan yaparak, mahalle aralarında manda kovalayarak doya doya bir çocukluk yaşadım” ifadelerini kullanıyor.
Bülent Uygun’un spora başlaması futbolla değil güreşle oluyor. Bülent Uygun’un babası Fikret Uygun bir güreş antrenörü ve kendi dalında bölgede sözü geçen, herkesin tanıdığı bir isim. Dolayısıyla oğlunun da güreşçi olmasını istiyor ve spor kariyeri minderde başlamış oluyor. Ancak aynı zamanda futbola da çok yetenekli, hatta mahalledeki lakabı Zico. Hani Brezilya efsanesi olan ve Fenerbahçe’de de antrenörlük yapmış olan o muhteşem futbolcu Zico.
TESADÜFEN FUTBOLCU OLDU
14 yaşına kadar güreşçi olacağını zanneden Bülent Uygun’un futbola başlama hikayesi de enteresan. Şöyle anlatıyor:
“Ben güreş takımının maskotuyum, birinciliklerim, bölgesel şampiyonluklarım var, Türkiye şampiyonasına hazırlanıyorum o duruma gelmiş durumdayım. Bir gün Sakaryaspor idmanını izlemeye gittim, 1 kişi eksikti. Orada Ekrem Karaberberoğlu var rahmetli, hocaların hocası, Sakarya’nın bütün sporcularına dokunan bir hoca. Beni çağırdı, ‘gel bakayım evladım top oynar mısın’ dedi. Bir çocuğa top oynar mısın diye sorulur mu, top bizim için aşk gibi bir şeydi. Güreşçi olmamdan dolayı zaten çabuğum, futbola karşı yeteneğim var, basketbol da futbol da oynuyoruz, 2-3 saat güreş yapıyoruz. Sonra çağırdı hoca beni, sen kimin oğlusun dedi. Dedim ben güreş antrenörü Fikret Uygun’un oğluyum. Rahmetli Ekrem Hocam bisiklete atlıyor babama gidiyor, ‘oğlunu güreşçi yapıp aç kalacağına futbolcu yap yıldız olsun’ diyor. Babam akşam evde ‘bir daha güreş antrenmanına gelmeyeceksin. Bundan sonra Sakaryaspor antrenmanlarına gideceksin’ dedi. Hani sevinelim mi üzülelim mi, öyle bir ikilemdeyiz. Ben Sakaryaspor genç takımında güreşi bırakmış futbola başlamış biri olarak futbol hayatına giriş yapmış oldum.”
GALATASARAYLI ÇIKTI FENERBAHÇELİ DÖNDÜ
Futbol hayatına hızlı başlayan Bülent Uygun, Kocaelispor’a geçince büyük takımların da ilgisini çekmeye başlar. Önce Galatasaray devreye girer ve görüşmeye gider. Ancak Galatasaray’daki isteksizlik pek hoşuna gitmez ve daha düşük bir paraya Fenerbahçe’nin yolunu tutar:
“Fenerbahçe’ye geldim, başkan Güven Sazak ‘hoş geldin, Fenerbahçeli kardeşimiz gelmiş’ dedi. Cemil Turan abi, Oğuz Çetin ayrı bir sevgi gösterdi, ben zaten hiç paraya pula bakmadan imzayı attım, Fenerbahçeli Bülent olarak futbol hayatına geçiş yaptım. Sabah Galatasaraylı gidip öğleden sonra Fenerbahçeli Bülent olarak İzmit’e geri döndüm.”
ASKER SELAMININ ÇIKIŞI
Bülent Uygun’un Fenerbahçelilik günleri verdiği asker selamı ile de taçlanır. O işin nerden çıktığını şöyle anlatıyor:
“Galatasaray ile oynayacağız. Güven Sazak başkanım ‘Evlat, gol at gerçek Fenerbahçeli ol, bize de selam ver’ dedi. Ben normal şartlarda ağlamam, ama şehit gördüm mü dayanamam. Şehit haberinde inanılmaz derecede üzülürüm. 20 yaşında bu vatan sevdalısı adamın ölmesine gönlüm el vermiyor. Yine böyle şehidimizin cenazesinde çocuğu selam veriyordu. Ben de maçtan sonra golü attım, attıktan sonra geldim selam verdim. Benim o selam biraz da cilalı İbo vardı, onun gibi oldu. Askere gitmemişim ki. Tam askerliği bilmiyorum. Neyse ben selamı verdim, verince illa selam verirken bir daha bir daha derken selam selam selam… Bir baktım beni bir sabah geldiler askere götürdüler. Dedim ki ‘ne yapıyorsunuz arkadaş daha benim 1.5 sene var, tecilli’. Dediler ki seni ordu milli takımına götürüyoruz. Ben orada verdiğim asker selamıyla bir sene sonra gerçek asker olarak askere gittim. Ama golleri atarak her maçtan sonra asker selamı verdim.”
Bülent Uygun futbolu biraz erken sayılabilecek bir yaşta, 30 yaşında bırakır. Ondan sonra da teknik direktörlük kariyeri başlar ama hemen olmaz. O dönemi şöyle anlatıyor:
SİVASSPORLA BAŞLAYAN TEKNİK DİREKTÖRLÜK
“Sivasspor’da futbol oynarken ve işler çok iyi giderken hocanın kaprisiyle gönderildim ve ardından futbolu bıraktım. Futbol lanet gelsin deyip, keyif yapan bir adam durumundayım. O sırada Sivas’ta Mecnun Odyakmaz başkanın yazıhanesindeyiz. Sivasspor’un kayyuma kaldığını öğrendik. Ne yapalım ne edelim derken, başkan her türlü şampiyon oluruz dedim. Orada diğer yöneticilerinde desteğiyle Sivasspor’u aldık ve Bursaspor, Vestel Manisa gibi rakiplerin arasından 22 puan farkla şampiyon yaptık. Kayyuma giden bir takımı oradan şampiyon yaparak Süper Lig’e getirdik.
Bir sonraki sene PAF takımını çalıştıran İsmail Kartal ile başladık, ben de sportif direktörüm. İsmail hocadan sonra Lorant’la yolumuza devam ettik. Sivasspor o sene 8’inci bitirdi. Sonra Lorant’la yolları ayırdık, Pecze’yi getirdik. Ama bir türlü olmadı hoca ile, çok kötü durumdayız. Yolları ayırdık ama hoca getirmemiz lazım, maçlara bak, Fenerbahçe ile oynuyorsun, Beşiktaş’a gidiyorsun, Trabzon geliyor, Galatasaray’a gidiyorsun, Ankaragücü geliyor. 3 puan alırsak öp başına koy diyor başkan. Dedim ki yaklaşık 6 seneden beri sportif direktörlüğün içinde, kulübün bir fiil içinde olan birisi olarak kendimi feda edeceğim, ben çıkacağım 5 maça.
Futbolcularla ilk konuşma yapacağım, bir gün sonra maç var neyin konuşmasını yapacağım. Topladım odaya Fenerbahçe kupa maçı, hiçbir iddiamız yok, bırak kupayı, bizim ligde kalmamız lazım. Takım da sonuncu. Çocuklara dedim ki serbestsiniz, oynadığınız yerde görevinizi yapın, karşınızda şu an lider bir takım var, dolayısıyla biz de ona göre pozisyonumuzu alalım. Maç bitti maçın kahramanı Volkan kurtardığı toplarla, maç 4-2 bitti ama bizim takım uçtu. İnanılmaz top oynuyor. Dedim ki tamam, çünkü ışığı gördüm. Biz o takımı aldık alttan, 5’inciliğe çıktık. Sonra işte 6’ncı bitirdik. Ve benim teknik direktör kariyerim başladı.”
3 TEMMUZ SÜRECİ VE İFTİRALAR…
Ertesi sene Sivasspor’la hedefinin şampiyonluk olduğunu söyleyince eleştiri oklarını hedefi olan Bülent Uygun şampiyon olamasa da sezon boyunca o yolda yürümeyi başarır ve çok kısıtlı bir kadro ile 73 puan toplayıp takımı dördüncü yapar ve sivasspor tarihinde ilk defa Şampiyonlar Ligi’ne katılır. Ancak sonrasında gelen 3 Temmuz süreci, Fenerbahçe ve Türk futbolu üzerinde oynanan oyunlar onun teknik direktörlükte yükselme hayallerine de darbe vurur. 3 Temmuz süreci belki de hayatının en acı ve iftiraya uğrayarak önünün kesildiği süreç. O kara günleri şöyle anlatıyor:
“Ben Fenerbahçe ile 6 kere maça çıktım ve bu 6 maçın içinde sadece 1 kere mağlup oldum. O mağlup olduğum gün de bize bu iftirayı attılar. Sonra ki süreç içinde ben size sorayım. Sivasspor’u Avrupa’ya taşımışım, Eskişehirspor’u 4’üncü yaparak Avrupa’ya götürmüşüm, belki Fenerbahçe veya Trabzonspor için teknik direktörlük yolu açılacak aynı anda Milli Takımlar teknik direktörlüğü için en büyük adaylardan biri durumuna geliyorsun. Yıllarca kazandığın çevre, itibar, paralar var ama seni 30 liradan 50 liradan bahsederek maç sattıya getiriyorlar. Ülke öyle bir kumpasa geldi ki… Yaşadığımız o süreç bizlerin ve benim hayatımın en büyük acısı oldu.
3 TEMMUZ DİRENİŞ BAYRAMIDIR
Fenerbahçe kazandı, 3 Temmuz’da oynadı ve hak ederek o kupayı aldı. Kupayı aldıktan sonra öyle bir direniş gösterdi ki tüm ülkeye cesaret verdi. O yüzden 3 Temmuz direniş bayramıdır. 15 Temmuz’da Demokrasi Bayramı’na cesaretin meşalesini yakan destanın adıdır 3 Temmuz direniş bayramı. O yüzden en önemli derbiyi onlar kazandı. O gün o taraftarların mücadelesi, Aziz Yıldırım başkanın yüreği, ilk gün söylediği sözle, son gün söylediği sözlerle Fenerbahçe o gün destan yazdı. O yüzden en büyük derbi o derbidir.
Ben bir kitap yazdım, 90+ Metris. Yazarken dedim ki, Fenerbahçe’ye hoca olduğum gün yayınlayacağım. O yaşatılanları, kurulan kurguları anlatan çok güzel bir kitap. Öyle bir kitap ama her halde yayınlayamayacağız çünkü Fenerbahçe’ye hoca olamayacağız. Ama kimler kimler hoca oldu, kimler kimleri hoca yapmaya kalktı… Allahu Ekber diyorum. Bu kadar suçsuz yere 8 ay hapis yatmış bir adamdan bahsediyorsunuz. Herkes beni sevsin diye beklemiyorum. Çok haksızlıklara geldim ve her türlü iftiralara uğradım, sineye çektim.”
ALİ KOÇ’UN YERİNDE OLSAM ARKAMA ALEXLERİ ALIR GEZERİM
Son dönemin en tartışmalı konularından biri olan Arda Güler konusuna da değinen Bülent Uygun, “15 yaşında Emre Demir’i oynattım, hatta kendine özgüveni gelsin diye kaptanlığı vereceğim dedim, neredeyse linç edeceklerdi. Adam 15 yaşında gol attı, sonra Barcelona’ya gitti.
Ben gençleri oynatmadan tarafım. Arda’nın da eksikleri vardır, Arda bir Sergen gibi, Oğuz gibi çok büyük bir virtüöz, Jay Jay Okochaların Oğuzların, Alexlerin 10 numara giydiği yerde 10 numarayı teslim etmişler. Artık onun çocuk gibi değil, bir profesyonel, dünya yıldızı gibi düşünmeye ihtiyacı var. Düşünce yönüyle de ilerlemeye ihtiyacı var. Bunları yapacak ki Arda daha da büyük topçu olsun.
Mesut Özil gibi bir dünya markasını getiriyorsunuz, 1.5 sene top oynamamış 20 gün sonra sahaya sürüyorsunuz. O adam Covid oldu geldikten sonra biliyor musunuz? 15 gün sakladılar, evinde yattı, düzeldikten sonra idman başına. Sen zaten idmansızsın 1.5 sene. Bir an önce Mesut’un sahaya gelmesini istediğin bir ortamda Mesut’u kaybettik. Dünyada ülkemize gelmiş en büyük yeteneklerden birisini kaybettik.
Ama zaten biz gençleri kazanacak bir sistemi hiçbir zaman kurmadık. Çünkü biz kendi gençlerimize yönetici olarak inanmadık ki. Ben mesela Ali Koç başkanın yerinde olsam, arkama Alexleri, Anelkaları, Hooidonkları, Roberto Carlosları alıp da gezerim. Beko’nun Arçelik’in müdürünü alıp da gezmem. Onlar benim kulübümü dünya markası yapar, onlar benim Şampiyonlar Ligi’nde kupa kazanmamı sağlar, yoksa onun arkasındakilerle ancak Play Station onlarsın. Türkiye’ye gelmiş en büyük yabancılardan bir tanesi Alex’tir. En kötü sportif direktörü yap. Ne işi var Comolli’nin bilmem kimin. Bizim süreç içindeki gençlerin gelişmesi için doğru adamların doğru yerlere gelmesi ve doğru planlamaların yapılması lazım.
Biz bu ülkenin evlatlarına fazlasıyla değer vermedik, onlara doğru eğitmenler veremedik. İyi bir sporcu olmalarını sağlayacak imkanları sunmadık. Malzeme vermedik, su akmadı, top vermedik, tüfek vermedik, hiçbir şey vermedik. Atalarından aldığı yüreğindeki sevgiyle, içindeki insanlıkla, bu vatan sevgisiyle yaşamaya çalıştı gençlerimiz.
Ben Şampiyonlar Ligi kupasını kazanabilecek kadar cesaretliyim. Benim hayallerim inanılmaz derecede, hayalperest de değilim. Çalışıyorum, kitap yazıyorum, okuyorum, araştırıyorum. Gençlerimiz için değişmesi gereken bir sisteme ve mantalite değişikliğine ihtiyaç var. Açıkçası futbolda futbol devrimine ihtiyaç var, buna da yapacak bir adama ihtiyaç var. 5-6 sene içinde kendimi antrenörlükte hayal ettiklerimi başarabilecek pozisyonda buldum buldum, bulamazsam Futbol Federasyonu başkanlığına oynayacağım, sırf bu projeleri hayata geçirmek için bunun mücadelesini vereceğim.”
Bülent Uygun, Türk futbolundaki yabancı özentisine de şiddetle tepki gösteriyor ve bu ülkenin kendi evlatlarına sahip çıkması gerektiğini ifade ediyor. Şimdiye kadar her türlü engellemelerle karşılaştıklarını kaydeden Uygun, “Biz bu ülkede Sergen Yalçın gibi bir efsaneyi, futbol dehamızı 20 bin Beşiktaşlı taraftarıyla birlikte statta Beşiktaş takımımızın başına getirdik. Muhteşem bir olay, efsane, hayal ettiğim bir olay. Bu sevgi saygı gösterisi ve ona verilen değer şampiyonluğu getirdi. Ama ertesi sene bir kişiyle bile göndermedik biz onu. Vittor Pereira gelecek, adamı yere göğe koyamayacaksın. Kim Min Jae’yi bile o getirmedi ha, Biliç getirdi ülkeye, o söyledi. Adamlara dünyanın en iyi kadrolarını verdik, ne yaptılar? Ben yedek kulübesinde uyuyan hoca gördüm. Taktiksel olarak yabancı hocanın bu ülkeye bir şey vermediğini, hatta gittikten sonra bizim Türk evlatlarımıza ihanet eden adamlar gördüm. Ama biz, bize gelen yabancıları gönderirken 5’er 10’er milyon Euro’ları vererek el üzerinde gönderiyoruz, kendi evlatlarımıza sahip çıkmıyoruz.
HEP DÜŞEN TAKIMLARA GİTTİM
Beni düşün ya, hep düşen takımlara gittim uğradığım iftiralardan sonra. Sonuncu takımı bana teslim ettiler, dediler ki Mourinho da gelse, Guardiola da, Pep de gelse kurtaramaz. Biz gittik kurtardık. Elazığ’a şampiyon olmaz dediler şampiyon yaptık, Kayseri de aynı. Katar’da 5 senede de aynı. Ben 13 maç hiç galibiyeti olmayan 1 puan olanı olan takımı aldım Asya Kupası’na götürdüm. Fenerbahçe Kulübü’nde kimler nerelere ne hoca oldu. Ben ne anlatıyorum ki, kendim anlatıyorum kendim dinliyorum.
ANADOLUDAN BİR TAKIMI ŞAMPİYON YAPMAK İSTİYORUM
Türk futbolunda bu kadar baş kaldıran, Türk futbolunda bu kadar proje anlatan başka bir hoca var mı? Hiç birini gördün mü? Bizim en büyük hocalarımızı da görmezsin. Hiçbiri onların umurunda değil, ama benim hep umurumda. Gençlerimin önünü açmak için, sağlık projesi olsun, hakemler projesi olsun, huzur evi olsun, sporcu sağlık hastanesi olsun, hakemlerin profesyonelliğin yanında onların birer antrenörlüğü olsun, devamlı proje üretiyorum.” diyor.
Anadolu’dan bir takımı şampiyon yapmanın en büyük hayali olduğunu söyleyen Uygun, “Zaten Fenerbahçe’nin hocası olduğumda uzak ara şampiyonlukta görüşürüz arkadaş. Orayı şampiyon yapmakta mesele yok. Bu kadar dünya çapında oyuncuları alacaksınız, adam 1 lira ederken 3 lira vereceksiniz ve siz bu adamlarla şampiyon olmayacaksınız, oyun oynatamayacaksınız…” diyor.
KUNTZ’U GETİRMEK BİZİ AŞAĞILAMAKTIR
Milli Takımı ve hoca seçimini de sert bir şekilde eleştiren Bülent Uygun, “Senin kendi cevvallerine sahip çıkamadığın ortamda Kuntz’u getiriyorsun, oranın alt yapısında çalışmış, daha dünya çapında başarıları olmayan bir adamı getirerek sen bizi, Türk antrenörlerini aşağılıyorsun. Şenol Güneş gibi, Fatih Terim gibi bir çok şampiyonluğu olmuş, şampiyonluk yaşamış, ülkeye büyük hizmetler yapmış hocaların da artık devrinin kapandığını söylüyorsun. Ya Hamit Altıntop bırak, ne anlatıyorsun kardeşim. Sen Almanya’dan geldin, ben senden çok ümitliydim, olur mu öyle şey? Benim hocama sen göstereceksin saygıyı en başta. Konuşamıyorsan da en konuşmayacaksın. Kuntz kim, ne başı ağrımış da anlatıyorsun. 80 bin tane keçisi olan ülkeye yenildik. Bana oynatsana Arda Güler’i, bana oynatsana Emre Demir’i, bana oynatsana kaleci Doğan Alemdar gibi gencecik bebelerimi. Benim geleceğimi oynatsan ve yenilsen başımda yerin var.
Futbol Federasyonu’nda bilmem ne sekreter 190 bin, bilmem ne sorumlusu 160 bin lira maaş alacak ve yaptıkları hiçbir şey yok. Bütün herkesin derdi 150 tane Mercedes’i paylaşmak. O onun ayağını kaydıracak, alt yapılarda hocaların maaşları ödemeyecek, su akmayacak, benim gençlerim gelişmeyecek, sen iki haftada rezerv ligi kaldıracaksın… Bayanlar futbol liginin geldiği duruma bak. 15 sene mücadele edildi bir yerlere gelsin diye şu anda herkes kulübü kapatma derdinde. O Riva tesislerini projelerini ben çizdim, rahmetli Hasan Doğan bana dedi ki ‘ne istiyorsan hoca parasal anlamda destek olalım, Sivasspor’a efsane işler yapıyorsun’. ‘Para mara istemiyorum başkan Türk Milli Takımı’nın projesidir, lütfen bu ay-yıldızlı projeyi yaptır’ dedim, aldılar yaptılar.” diyor.