Türkiye’nin Elektrikli Araç Devi Volta

StoryBox’ın bu haftaki konuğu Mustafa İnci… Türkiye henüz elektrikli araçlarla tanışmamışken o, 21 yaşında Çin’e gitti ve 128 elektrikli motosikleti ülkemize getirdi. Önce sattı, sonra fabrika kurup üretmeye başladı. Elektrikli motosiklet, bisiklet, scooter, mopet, 3 tekerlekli mopet derken şimdi de sadece 10 lira ile 60 kilometre giden elektrikli araç üretti. Şu anda da Volta ile Türkiye’de elektrikli araçlar, elektrikli bisiklet ve hafif sınıf araçlarda pazar lideri.Başarısı gibi hayali de büyük olan Mustafa İnci, şöyle diyor: “Bir gün, Tesla gibi araçları tüm dünyada satılan bir otomotiv markası olacağız…” Mustafa İnci’nin hikayesini aşağıda okuyabilirsiniz…

Mustafa İnci, İstanbul Üsküdar doğumlu. Şişli Terakki’den mezun olan İnci, üniversiteyi de İTÜ endüstri mühendisliğinde okuyor. Daha okul zamanlarında mezun olduktan sonra kendi başına ne iş yapacağını düşünmeye başlıyor. Başkanının yanında çalışmaktansa aklı hep kendi işini yapmakta.

Kariyeri de aynı düşündüğü gibi şekilleniyor. İlk tecrübesi, şu andaki firması Volta Motor oluyor. O günleri şöyle anlatıyor:

“Şu anki ortağım Fatih Bayraktar üniversiteden arkadaşım. O dönemde ne yapalım ne edelim falan derken kafada bir sürü fikir dolaşıyor tabi ki. 3-5 ay ne yapacağımızı bilemedik. Bir şeyleri alsak mı satsak mı, ne yapsak? O dönem elektrikli bisikletler çok yeniydi ve kimse tarafından bilinmiyordu. Elektrikli araçlar fikri genel olarak kafamızda oluşmaya başladıktan sonra dedik ki bu işin membağı nedir, dünyada en iyi nerede yapıyorlar bunu? Baktık, araştırdık, Çin tabi ki… Gidelim üreticileri, fuarları gezelim, oradan uygun birkaç tane araç bulalım, ondan sonra getirelim burada satalım diye düşündük.

Gittik, gezdik, bir iki firmayla anlaştık. 128 adet elektrikli motosikleti satın alıp Türkiye’ye getirmek üzere bir firmayla prensipte anlaştık. Tabi o dönem babam da çok destekledi. Orta sınıf bir araba parası verdi ve ‘ilk sermayeniz olsun, bununla başlayın bununla devam edin’ dedi. Aynı şekilde Fatih de ailesinden benzer bir rakam aldı.

Önce Antalya’da bir tane dükkan kiraladık, içini yaptık işte kırık dökük. Ama bu anlattığım süreçlerde bil fiil biz çalışıyoruz. Çünkü bütün aldığımız parayı tamamen motosiklete verdik, onlar buraya gelecek, bir sürü masrafı var zaten. Bütün yatırımı oraya yapmışız. Mesela diyelim dükkanın içinde duvar yakılması, bir boya yapılması gerekiyor, balyozu alıyoruz bam güm giriyoruz, çalışıyoruz. O şekilde yaptık dükkanı, ondan sonra motorları koyduk, 2012 yılında Volta markasıyla motorlarımızı satmaya başladık.”

VOLTA İSMİ NEREDEN GELİYOR?

Volta, iki genç girişimcinin ilk tecrübesi. Şirketi kurarken bürokratik işlemlerden de tamamen bihaberler. Öyle ki, şirket kurmadan önce adını bile düşünmemişler. Şirketi kurmak için müşavirin karşısına oturduklarında ‘şirketin adı ne olacak?’ sorusunu duyduklarında akılları başlarına geliyor. Volta isminin hikayesi de şöyle gelişiyor:

“Fatih bana bakıyor, ben Fatih’e bakıyorum, ne koyalım bilmiyoruz. Önce işte FM mi olsun, MF mi olsun, böyle mantıksız şeyler, aramızda tartışıyoruz. O ara şimdiki eşim olan kız arkadaşıma sordum, ‘ben biraz araştırayım’ dedi. Ondan sonra Volta adını buldu. Volta ilk olarak kimyasal reaksiyon sonucu akım üreten pilin mucidi. Aslında bir bilim adamının ismi. Alessandro Giuseppe Anastasio Volta, İtalyan bir fizikçi. Çok güzel bir isim, hem globalde anlamı var, tescilleri de müsaitti.”

MÜŞTERİLER DALGA GEÇTİ

Şirket kuruluyor, motorlar dükkana diziliyor.  Ancak işler hiç de bekledikleri gibi gitmiyor. Kimsenin elektrikli bisikletten haberi yok, üstelik baya da dalga konusu oluyorlar. Moralleri bozulsa da bir şekilde işe devam etmek zorundalar. Şöyle anlatıyor:

“Biz o 128 motoru satamadık. Satamayarak başladık işe. Motorları dükkana koyduk dizdik, gazeteye ilan veriyoruz kimse gelmiyor, tabelayı asıyoruz broşür yapıyoruz, kimse gelmiyor. Dedik ki o zaman biz gidelim müşteriye. Bindik motora, dükkan dükkan geziyoruz. Paket servislere götürüyoruz. Bakın böyle bak elektrikli motor var, 100 kilometrede 70 kuruş elektrik tüketiyor diye anlatıyoruz. Ama gittiğimiz yerlerde öyle tepkiler alıyoruz ki, insanın gerçekten çelik gibi sinirleri olması lazım. Dalga geçen mi dersin, senin motorun benimkini mi geçer, eğer beni geçersen ben bu motoru alırım diyen mi dersin. 3 ay geçti, 5 ay geçti, satamıyoruz. Dedik ki biz bu işin içinden çıkamayacağız, bayilere açılalım. Gidelim onlara motor satmaya çalışalım.

Bayilere gösteriyoruz ediyoruz ama herkes reddediyor. Adam ürünü, markayı, seni bilmiyor. Bir de o dönemde inanılmaz derecede benzinli motor furyası var. Debelene debelene kabaca 2 sene o şekilde geçti. O dönemlerde zaten satmakla ilgili şartımız da yok. Diyoruz ki, ‘abi al sen bu motoru, satınca bakarsın’. Bunu da kabul etmiyorlar.

DAHA UCUZ ARAÇ GETİRİP BÜYÜMEYE BAŞLADILAR

Neyse biz yavaş yavaş ürünü 1-2 yıl içinde piyasaya sokmaya başladık. Ondan sonra bunun farklı, daha uygun bir modelini yapalım. Çünkü biz o zamanlar mühendislik kafasıyla bakıyoruz. Öyle bir araç yapmışız ki, çok hantal, çok fazla akü kapasitesi var. Böyle bir ihtiyaç yok ki pazarda. Döndük, bunun biraz daha makul fiyatlı versiyonunu gidelim satın alalım dedik. 200 civarı bir motor alabilecek kadar bankalardan kredi aldık ve bu sefer getirdiğimiz ürün çok hızlı bir şekilde sattı. Kazandığımız para ile tekrar bir parti daha ithal ettik filan derken yavaş yavaş bayiler oluşmaya, iş yürümeye, teker dönmeye başladı.”

Volta’nın piyasadaki satışları dikkat çekmeye başlayınca piyasaya hemen başka firmalar da girmeye başlar ve bir fiyat rekabeti oluşur. O sırada iki ortağın akıllarında bu ürünlerini montajını Türkiye’de yapma fikri belirmeye başlar. Olur mu olmaz mı derken, motor parçalarının tedariği için yeniden Çin’in yolunu tutarlar. Şöyle devam ediyor:

DERME ÇATMA FABRİKA İLE MONTAJA BAŞLADILAR

“Bir taraftan kendi ürün tasarımlarımızı şekillendirmeye başladık. Önce bir yer kiraladık. Son derece iptidai şekilde bir montaj hattı oluşturduk. Ondan sonra dağıtımımızı kendimiz yapalım diye bir kamyon aldık. 2014 yılında kiralık olarak kendi fabrikamızı oluşturmak üzere sermayemizi ortaya koyduk. Ama tamamen derme çatma bir fabrikadan bahsediyoruz. Gündüz montaj yapıyoruz, ondan sonra gece irsaliye kesiyoruz, fatura girişlerini, muhasebeyi yapıyoruz, kamyonla çıkıp dağıtımı hallediyoruz.

Zaman içerisinde ürünün olması gereken ürün ağacını oluşturup, tasarımlarını yapıp, bu parçaları uygun tedarikçilerde ürettirmeye başladık. Bunlar Çin’deyse Çin’de, Türkiye’deyse Türkiye’de. Türkiye mesela o dönemde sadece şase üreticiliği yapıyordu. Gittik bir tane şase üreticisine, bunun şaseyi yapar mısın diye. Çin’de gittik bir tane motor üreticisine, bunun motorunu yapar mısın, batarya üreticisine batarya yapar mısın… Ondan sonra bu ürün ağacını oluşturup bunları montaja alıyorduk. Bunlar bir süre çok zorladı bizi. Bu en başta ticarette yaşadığımız problemleri, sıkıntıları bu sefer de üretimde yaşamaya başladık. Üretimde bir şey yapıyorsun bozuluyor, şase geliyor kırılıyor, araç yolda kalıyor, boyamaya çalışıyorsun boyayamıyorsun, bir sürü problem yaşıyorsun.

Ama kabaca 1 sene içinde montaj hattı işler hale geldi, tedarik zincirini belli bir noktaya getirdik.”

Tamamen kendi emekleriyle işleri yürür hale getirmelerinin ardından hızlı bir büyüme başlar. Çin’den getirilen ürünlere göre kendi ürünlerinin kalitelerinin daha yüksek olması ve tasarım avantajları sayesinde her yıl dolar bazında yüzde 60-70 büyümeye ulaşırlar. Şöyle devam ediyor:

İŞİMİZ EN UYGUN ULAŞIMI SAĞLAMAK

“Volta çözüm sunuyor. A noktasından B noktasına en uygun bir şekilde ulaştırma sağlıyor. Elbette ki çok yüksek kaliteli yapıyoruz, çok yüksek fiyatlara satıyoruz, çok high class ürün üretiyoruz diyemeyiz. Bizim buradaki amacımız, insanlara ulaşımı en uygun şekilde en uygun kalite ile sunmak. Bunu perakende müşterimiz alıyor, işine gidiyor, evine gidiyor, çocuklarıyla gerekirse hafta sonu falan böyle özellikle son dönemde yaptığımız 4 tekerlekli araçlarla. Amacımız bizim hem bireyselde hem de ticaride en uygun en hesaplı ulaşımı sağlamak. Bunu nasıl yapıyoruz? Birincisi özellikle elektrikli bisiklet grubu ürünlerimizde en uygun fiyatı sunuyoruz. Bu en uygun fiyatı en uygun kaliteyle sunuyoruz.

Bu süre zarfında nasıl ilk başta ürünü üreten üreticiyle problem yaşadıysak ve o durum bizi üretici haline dönüştürdüyse, bu süreç içinde tedarikçilerle de bir sürü problem yaşamaya başladık. Tedarikçilerle problem yaşadıkça ürünü biz yapmaya başladık. ürünün tasarımında problem yaşadık, ürünün tasarımını tamamen biz yapmaya başladık. Şu anda bulunduğumuz fabrikaya boru profil giriyor, motosiklet, bisiklet, iki tekerlekli 3 tekerlekli araç olarak çıkıyor. Ve bu da, toplamda şu an 3 fabrikamız var, 60 saniyenin altında oluyor. Yani döngüye baktığınız zaman her 60 saniyede mevcut hatlarımızdan bir araç iniyor ve bu süreç boru profilden başlıyor. Şu an böyle bir süreci yönetiyoruz.

Farklı farklı ülkelerden, Uzak doğu, Avrupa vesaire bir sürü tedarikçiden parça geliyor buraya. Bunu hem tedarik zinciri olarak kullanıyoruz hem de içerideki üretim maliyetleriyle üretiyoruz. Yani biz kaliteyi seri üretimin maliyetleriyle birleştiriyoruz.”

ÜRÜNLER 10 DAKİKADA BİTTİ, ŞOK GEÇİRDİK

Volta’nın hikayesinde önemli kırılma noktaları da var elbette. Bunlardan birisi de aracın zincir marketlerde satışa girmesi. Şöyle anlatıyor:

“Bir gün çay içerken ‘ya biz bu ürünleri neden zincir marketlerde satmıyoruz’ diye bir düşünce geçti aklımızdan. Ama kime söylesem, ‘patatesin yanında motor mu bisiklet mi satılır’ diyor.

Olur mu olmaz mı derken bir denemek istedik. Elektrikli bisikleti koyduk, afişi astık, 10 dakika içinde tüm mağazalardaki tüm ürünler tükendi. Biz şok geçirdik, firma yetkilileri de şok geçirdiler. Ya nasıl olur diyoruz. Hatta bazı mağazalarda kavga çıkmış, çünkü her mağazada bir tane ürün vardı. Bunu görünce dedik demek burada gerçekten çok güzel bir potansiyel var. O dönem Volta’nın adet bazında ve büyüme bazında kırılma noktası oldu. Çünkü Volta 100-200-300’leri konuşurken, kısa bir süre sonra 3 bin, 5 bin, 10 binleri konuşmaya başladık.

İlk başta başladığımız 225 adet nasıl 10 dakikada satıldıysa, ulusal bazda da yine aynı şekilde iki sene sonra yine 10 dakikada bu sefer 10 binlerce araç satılmaya başlandı.”

Volta, ilk ihracatını da 2019 yılında yapar. Aslında tamamen ithalata bağımlı bir sektör için çok önemli bir mihenk taşı olur bu ihracat. Hatta sadece kendileri ihracat yapmakla kalmaz, diğer rakiplerini de bu konuda teşvik ederler. Şöyle anlatıyor:

AVRUPA’YA İHRACAT DÖNEMİ

“En büyük pazarımız Avrupa Birliği. Hem lojistik olarak bize uygun bir bölge hem de bizle kolayca iletişim kurulabiliyorlar. Çin’deki veya Uzak Doğu’daki bir firmayla iletişim kurmakta zorlanıyorlar.

Avrupa’daki birinci pazarımız Almanya. Orada zaten kendi iştirak firmamız da var. Orada ticari müşterilerimizin partnerliğini de yapıyoruz, onların elektrikli araçlarını sağlıyoruz. Onun dışında İngiltere ikinci pazarımız. Avrupa Birliği’nin Balkanlar başta olmak üzere, İtalya, Yunanistan ve Romanya’ya çok yüklü miktarda ihracat yapıyoruz. Amerika ve Kanada da yatırım planlarımız arasında.  

Düzce fabrikamızda montajı tamamlanan araç, Almanya’daki müşterimize kapı teslim bir şekilde ulaştırılıyor ve sürecin tamamı bizim tarafımızdan yönetiliyor. Almanya’daki bir müşterimiz telefonu kaldırıp ‘ben şu modelden şunları şunları istiyorum’ dediğinde 2-3 gün içinde biz bu araçları tak diye yerine teslim edebiliyoruz.

Şu anda bir tanesi ihracat olmak üzere 3 fabrikada üretim yapıyoruz. Yıllık kapasitemiz 150 bin araç. Toplamda 600’ün üzerinde çalışanımız var. Tüm tasarımlarımızı içeride kendimiz yapıyoruz, test ve homologalasyon süreçlerini tamamen kendimiz yönetiyoruz. Önümüzdeki dönemde önce batarya üretimiyle sonra da motorla ilgili bir yatırımımız olacak. “

Mustafa İnci büyüme devam ettikçe gelecekle ilgili hedeflerini de yükselttiklerini söylüyor. Temelde amaçlarının Volta markasını globalde Honda, Toyota veya Tesla gibi aranılan, araştırılan, takip edilen ve araçları tüm dünyada satılan bir otomotiv markası haline getirmek olduğunu belirten İnci, şöyle devam ediyor:

“Bizim en başından beri hiçbir zaman amacımız, çok yüksek paralar kazanalım, kar edelim, gidelim gezelim, dolaşalım filan olmadı. Bizim bir hedefimiz, hayalimiz var… Amacımız Volta markasını, bu yerli Türk markasını tüm dünyada bilinen bir marka haline getirmek ve bunu da Türkiye’de üretilen elektrikli araçlarla yapmak. Elektrikli araçlarla veya bisikletlerle yapmak, motosikletlerle yapmak…

ELEKTRİKLİ ARABA DA YOLDA

Son dönemde 3-4 tekerlekli araçlara yönelmeye başladık. Özellikle 4 tekerlekli hafif sınıf bir araçla ilgili projemiz var. Bu yıl içinde Ar-ge çalışmaları sonlanacak ve aracı yollarda görebileceksiniz. Ayrıca bu sene içinde sonuçlandıracağımız bir Arge projemiz daha var. Amacımız ailelerin kolay bir şekilde kullanımına sunulabilecek küçük bir otomobil yapmak. Bunun 2 kişilik versiyonu da, 4 kişilik versiyonu da olacak. Yine en baştan şirketin en başından beri vizyonumuz olan insanları A noktasından B noktasına en uygun şekilde yine taşıma amacına hizmet edebilecek bir araç yapacağız. Bu aracın satış fiyatları ve insanlara ulaşım fiyatı çok uygun olacak, tabi ki elektrikli olacak.

Kick Scooter’dan başlamakla birlikte bahsettiğim 4 tekerlekli küçük otomobile kadar 20’nün üzerinde aracımız var. Bahsettiğim geniş gamda tüm araçların hem tasarımlarını hem üretimlerini Düzce fabrikamızda gerçekleştiriyoruz.”

Pandemi sürecinde evlere teslimat işinin patlamasıyla kendi satışlarının da yükseldiğini anlatan İnci, o dönemi ve yaşananları şöyle anlatıyor:

“Özellikle ticari müşterilerimizden farklı talepler elmeye başladı. Benzinli araçlarla, Doblo benzeri araçlarla teslimat yapmanın zorluğunu görmeye başladılar. Bu süreçte biz Şok’la bir projeye başladık. 3 tekerlekli bir kapalı kasa yük dağıtım aracı üretimine başladık ve bunu bütün Şok mağazalarında kullanacak şekilde Şok’un hizmetine sunduk. 1250’nin üzerindeki araçla
en büyük elektrikli araçlı dağıtım filosunu oluşturduk.”

BAŞARININ SIRRI ÇALIŞMAK

Mustafa İnci gibi kendi alanında çığır açmış ve devasa hedefleri olan bir girişimciyi bulmuşken başarısının sırrını sormamak olmaz elbette:

“Başarının sırrı belki çok klişe olacak ama çalışmaktır bence. Bir kere çok çalışacaksınız. Ben bu zamana kadar hep çok çalıştım. Lisede de, üniversitede de, iş hayatında da çalıştım, hala çalışıyorum, çok çalışıyorum. Çok çalışmadan hiçbir şey olmuyor. Yani böyle dahi niteliğinde, işte ben işte kod yazdım, bunu yaptım vesaire gibi inanılmaz bir özelliğiniz yoksa çalışmanız gerekiyor. Doğru zamanda doğru yerde de olmak önemli. Bazen çalışsanız da sonuca ulaşamadığınız noktalar oluyor. Totale baktığınız zaman çok öz ve net şekilde söyleyebileceğim, çalışmak ve pes etmemek.

İnsanlar bazen şansını buluyor, bazen şansını yaratıyor. Burada önemli olan karşınıza çıkan fırsatları değerlendirebilmek. Bu fırsatlar devamlı karşınıza çıkmıyor, önemli olan fırsatlar çıktıkça değerlendirip her zaman hakkını verebilmek.

Para hiçbir zaman motivasyon kaynağı olmamalı. Zaten motivasyon kaynağımız para olsaydı, bu noktalara gelemezdik. Biz hep bir hedef, hayal üzerinde uğraştık didindik. Belki parayı daha farklı noktalarda daha farklı yerlerde, daha farklı şekilde kazanmak mümkün olabilirdi ama amacımız en başından beri Volta’yı global bir marka haline getirmekti.”

spot_img

SON YAZILAR

BUNLAR DA İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR