Tamamen yerli hava taksi yaptılar/ Tüm dünya Aircar’ın peşinde

StoryBox’ın bu haftaki konuğu, uçan arabaya imzasını atmak üzere olan Eray Altunbozar. Mühendis bir babanın çocuğu olarak dünyaya gelen Altunbozar, henüz 18 yaşındayken okumak için gittiği ABD’den mezun olup İstanbul’a döner. Okul yıllarında not aldığı ders notlarının fotoğrafını cep telefonu ile çeken genç girişimci, “Bunun kolay bir yolu olmalı” diyerek akıllı not defteri Outliers Notebook’u yapar ve 35 ülkeye ihraç eder. 2017 yılında bir gün evde otururken aklına gelen “Uçan araba” fikriyle hayatı değişir. Stajyer arkadaşıyla birlikte iş başına koyulan genç girişimci, tam 3 yıl sonra Dubai’deki bir fuarda uçan arabayı sergileyerek devrim yaratır. “Bütün paramı AirCar’a harcadım. Önce arabamı sattım, şimdi de motosikletimi satışa koydum. Ama yılmadım. Her şeye rağmen AirCar’ı havada göreceğiz. Nisan ayında insansız testlere geçeceğiz” diyen Eray Altunbozar’ın girişimcilere tavsiyesi net: “Asla vazgeçmeyin…”

Diyarbakır’da doğan ve henüz iki aylıkken makine mühendisi olan babasının Erdemir’de çalışmaya başlaması ile Zonguldak Ereğli’ye gelen Eray Altunbozar, 1987 doğumlu genç bir girişimci. Ama onu diğer girişimcilerden ayıran en önemli özelliği uçan araba yapmak gibi neredeyse hayal gibi görünen bir işe soyunması. Aslında Altunbozar’ın girişimciliği değil ama mucitliği çocukluğundan geliyor.

Ereğli’de Erdemir’in sağladığı güzel ve yaratıcılığa da çok açık bir ortamda büyüyen Altunbozar’ın çocukluğu sürekli bir şeyler yapıp bozarak, vinçlerle ve ahşaptan eşyalarla geçer. Hatta çocukluğunda bayramlarda topladı bütün paraları biriktirerek uzaktan kumandalı RC oyuncuklardan aldığını hatırlıyor. En büyük eğlencesi de bu oyuncakları sökmek, takmak ve birleştirmek. Ayrıca o dönem legolara da çok meraklı olduğunu ve legolarla oynamanın kimi zaman arkadaşları ile dışarı çıkmaktan bile daha cazip geldiğini ifade ediyor.

GECE GÜNDÜZ ÇALIŞTI VE ABD’DE OKUDU

Erdemir’in lojmanlarında büyüyen Altunbozar, bir yanda evde yap-bozlarla uğraşırken bir yanda da satrançtan bisiklete tüm aktivitelerin içerisinde yer alıyor. Fakirlik yaşamadıklarını ama hiç bir zaman zengin de olmadıklarını ifade eden Altunbozar’ın hayatı lise bitene kadar Ereğli’de geçiyor. Anadolu Lisesi’nden çok başarılı bir öğrenci olarak mezuniyetinin ardından o dönem ABD’de olan abisinin de etkisiyle üniversiteye gitmek istiyor. Ama tabi tek maaşla iki çocuğu ABD’de okutmak kolay iş değil. Bu sefer babası ile bir anlaşma yapıyorlar. Babası, ‘ben sadece sizin okul paranızı öderim, orada yaşamak için siz kendi başınızın çaresine bakacaksınız’ diyor. Babası ile el sıkışıyor ve 2005 yılında ABD günleri başlıyor. O dönemi şöyle anlatıyor:

“Amerika’ya gittiğimde açıkçası hiç yurt dışına çıkmamıştım. Uçağa bindiğimde ilk yolculuğum Amerika’ya oldu. Cebimde de bir para yoktu. 300-400 dolar topladım ve gittim. Tabi babamla anlaşma yaptığımız için gider gitmez 2 hafta sonra çalışmaya başladım. Orada çalışmak nedir, para nasıl kazanılır, bana iyi bir ders olmuştu. Rahat bir hayattan bir anda gece gündüz benzin istasyonunda çalıştığınız ve dilini bilmediğiniz bir ülkede kendimi buldum. New York Eyalet Üniversitesi’nde okuduğum 6 yılım sürekli çalışarak geçti. Üniversitenin elektrik elektronik bölümünde başladım, ondan sonra ben ticaretin başkentindeyim deyip biraz da finansa merak saldım ve işletmeye geçtim. Üniversiteyi 3.5 yılda başarı belgesiyle bitirdim. Genelde akşam 6’da işe başlıyordum, sabah 6’ay kadar çalışıyordum, uyumadan okula gidiyordum. Günde 2-3 saat öğle saati uykuyla üniversiteyi öyle bitirdim. Trafik ışığında bile uyuya kalmışlığım var.”

HARVARD’I BIRAKIP GİRİŞİMCİ OLMAYA KARAR VERDİ

Üniversiteyi bitirdikten sonra Amerika’da bir yıl çalışan Altunbozar, çalıştığı şirketin greencard alma teklifine rağmen Türkiye sevgisi ağır basında memlekete geri döner. İstanbul’a döndüğünde Philip Morris’te işe başlayan Altunbozar, bir süre sonra da Harvard’da sürdürülebilirlik alanında yüksek lisans programına girer. O dönem girişimciliğin de yeni popüler olmaya başladığı yıllar. Hayatını daha fazla sigara satan bir şirkette geçirmek istemediğine karar veren Altunbozar, Harvard’ı da son döneminde bırakarak girişimci olmaya karar verir. İlk yaptığı işi de şöyle anlatıyor:

“O dönem Outliers not defteri diye bir fikir vardı aklımda. Defterlere not alıyordum, fotoğrafını çekiyordum, applicationlar vardı ama çok çalışmıyorlardı. Bunları nasıl birleştiririz diye düşünürken Outliers not defteri geldi aklıma ve Outliers akıllı not defterini kurdum. 40 bin dolar borcum vardı Harvard’a. Ben girişimciliğe borçla girdim, aile parası, hiçbir şey yok. Ama girişimci olmayı bir kere kafayı taktıysanız, dışarıdan yatırım alayım, onu alayım, bunlar çok çalışan modeller değil. Zaten çok az girişimci sermayeye ulaşabilir. Şansımız yaver gitti, insanlar ürünü sevdi. O dönem Arı Kovanı vardı, kitlesel fonlama platformu, o dönem Türkiye’de en fazla fonlanan ve en fazla müşteriye ulaşan proje olduk. Outliers güzel gidince biraz para kazanmaya başladık. Borcumu ödedim, şirketi yapılandırdım. Ama hep içimde büyük bir iş yapmak, insanlığa hizmet edecek bir iş kurma isteği vardı. Hayat felsefem o, sadece para kazanmak, şan şöhret için iş yapmıyorum. İnsanların hayatını kolaylaştıracak işlerin peşindeydim.”

BİR ANDA AKLINA GELEN UÇAN ARABA FİKRİ

Altunbozar o dönem tek tük droneların içine insan koyup uçurmaya çalışan firmaların çıkmaya başladığını görür. Amerika’da, Çin’de, Almanya’da derken ‘ben buna bir ömrümü adayabilirim, uçan arabalar çağına ön ayak olabilirim. Türkiye’de de bunu ilerletebiliriz’ diye düşünür ve 2017’nin sonunda da Aircar fikri doğar. Şöyle devam ediyor:

“O dönem başladığımda bir elin parmağından daha fazla uçan araba sayısı yoktu dünyada. 2017 Eylül ayıydı sanırım, evde otururken bir anda geldi aklıma. Açtım bilgisayarı bir çizim yapmıştım, o çizim hala duruyor, ismini de koymuştum Aircar diye. O dönem patentli olup olmadığını dahi bilmiyordum ama ondan sonra baktım, işte erken başlamanın faydaları, Aircar ismini kimse kullanmamış. Hemen gittim Amerika’da ismi tescil ettirdim, Türkiye’de tescil ettirdim çalışmalara da ufaktan başladık. Kadıköy’de 50 metrekare bir ofisimiz vardı, Outliers’ın da merkezi olan. Orada başladı her şey.

İSTANBUL’DAYIZ DEYİNCE PARA GELMEDİ

Başlarken bir fon da yoktu ortada, sadece Outliers’ın yarattığı nakit akışı vardı. Bir Startup zordur, bir de o startup’tan gelen parayla Aircar gibi bir startup’ı kurmak daha da zordur. Bu işin zor bir iş olduğunu en başından biliyorduk, ona rağmen başladık. Önce 10’da 1, sonra 3’te 1 modeli yaptık. Para bulamadık, görüşmeler devam ediyordu, yurt dışından fonlarla görüşüyorduk ama Türkiye’ye yatırım yapmak istemiyorlardı. Şöyle diyorlardı; ‘San Francisco’ya geliyoruz neredesin?’ Dedim ben San Francisco’da, Silicon Vadisi’nde değilim, İstanbul’dayım. Sonra bakıyorum maillere cevap yok. Herkes uçan araba şirketi yapıyorum dediğimiz zaman sizin otomatik olarak San Francisco’dan çıkmanızı bekliyor. Anca 2019 yılında Soft Tech firması yazılım kısmını en azından elinden tutabilirim, bu tarafı yapabilirim dedi ve onlarla bir anlaşma yaptık. Ufak bir destek verdiler ama bir uçan arabanın ihtiyacı olan yatırımın çok küçük bir kısmı. Daha fazla defter sattık, daha fazla çalıştık, 30 kişilik işi 3 kişiyle yapmaya çalıştık.

Aslında bu işin ortaya çıkması için teknolojiler bir araya geldi. O dönemde batarya teknolojileri gerekli seviyeye ulaştı, 2015 yılından sonra yapay zeka ilerledi, karbon fiber kompozit yapılar havacılıkta kullanılıyor hale geldi. Aslında bu bizim yarattığımız fikir değil, bizim yapmaya karar verdiğimiz teknolojik geliştirme oldu. Çocukluğumdan uçan arabalar yapmayı hayal ediyorum desem yalan olur, sadece doğru zamanda doğru işe başlamak için bir fırsat penceresi açıldı bana.

Bu tarz işlere başlamak için elinizde paranın olmasını bekleyemezsiniz, hiçbir zaman da bulamayabilirsiniz. Hiçbir girişimcinin hikayesinde de bunlar yoktur. Genelde yokluktan başlarlar. O yokluk kamçılıyor sizi, yokluğa rağmen başlıyorsunuz. Çünkü tek ihtiyacınız olan şey, bir beyin, kalp ve bolca cesaret. Bizde bunlar vardı. Maddi yokluğa rağmen Türkiye’nin yerli otomobili projesi daha ortada yokken, biz çevremdeki birkaç mühendisle bu cesur adımı attık.”

MONTAJ DEĞİL TAMAMEN YERLİ ÜRETİM

Altunbozar, firmanın adını neden bir Türk adı değil de Aircar olarak koyduklarını ise şu sözlerle anlatıyor:

“Bu soru bana çok geliyor ama cevap çok basit. Bugüne kadar bizim sanayimiz, yurt dışından teknolojileri, ürünleri alıp, üzerine Türk isimleri yapıştırıp, vatan millet Sakarya deyip halkımıza satmış. 10 birime sattınızsa, 9.5 birimi yurt dışına gitmiş. Gerçek model benim düşündüğüm, teknolojinin ve üretiminin burada yapıldığı, isminin de dünyanın 200 ülkesine dahi gitseniz, 2 kelime İngilizce bilenin birleştirip anlayabileceği bir isimle teknolojiyi ve üretimi burada yapıp yurt dışına satmak. O zaman o 10 birime satılan birimin 9.5’u ülkeye geliyor, 50 birimi oradaki distribitöre gidiyor. Bu mantaliteyi tersine çevirip ülkeye katkı sağlayacak bir vizyonla şirket kurmaktı amacım. Bunun da ön ayaklarından bir tanesi tüm dünyaca bilinen bir isim. O yüzden biz de böyle bir isim seçtik.”

66 TANE UÇUŞ YAPTILAR

Yaptıkları ilk modelin Dubai’den davet aldığını ve orada bir lansman gerçekleştirdiklerini söyleyen Altunbozar, devamını şöyle anlatıyor:

“Bizim ilk lansmanımız Dubai’de oldu, Türkiye’de olmadı. Türkiye’de kimse bizi çağırmıyordu. Dubai’den araç için ufak bir ödeme verdiler ve 2020 başında aracı sergilemek için Dubai’ye götürdüler. Ama oraya gittiğimizde elimizde tam bir model yoktu. Bütün ekip gece gündüz Maslak’ta çalışarak aracı çıkardık. Hatta ben o ara Covid’dim. Arabayla gidiyordum ekibi izliyordum 40 derece ateşle. Sürekli aklım orada. Ekibimle birlikte başardık ama o yaptığımız ilk model uçmuyordu. Bizim için çok duygulu anlardı, Dubai’ye vize bile vermiyorlardı. Güç bela, zorla Dubai’ye gittik. Müthiş ilgiyle karşılandı, oradan da hemen sonra Türkiye’ye döndük ve ‘biz artık tam modelli uçmalıyız’ dedik. Biraz borç para bulduk, uçan modeli de yaptık ve hala da uçuyor. Şimdiye kadar bu modelle 66 tane başarılı uçuş yaptık.

İlk uçuşumuzda çok duygulandım. O anda yüreğimden bir şey koptu. Çok çalışınca, inanınca bu işler yapılabiliyor, biz de bir uçan araba yapabiliyoruz, fon olmasına da gerek yok, kendi kendimize bir girişimci ekibi olarak o koca arabayı havaya kaldırmak ayrı bir mutluluktu.”

HAYATLARI PARA ARAMAKLA GEÇİYOR

Şirket kurulduktan 4 yıl sonra uçmaya başladıklarını ve bu seviyeye gelince artık yatırım arayışlarını hızlandırmayı düşündüklerini ifade eden Altunbozar ve ekibi yine beklediğini bulamıyor:

“Fon bulamadık ve yine paramız bitti. Yatırımcılar geliyor, ilgileniyorlar, Türkiye’de ismini duyduğunuz bütün holdinglerle görüşmüşüzdür, imzaya kadar geliyorlar, kafalarına yatmıyor, yatırım yapmıyorlar, hiçbir yerden destek almıyoruz. Zor bir dönem. Türkiye’ye yatırım gelmiyor bu dönemde, özellikle donanımlara gelmiyor. Tıkandık kaldık. Dedik ki artık insanlı uçuşa geçmemiz ve bir şekilde fon yaratmamız lazım. Özellikle teknoloji ilerledikçe maliyeti de artıyor. Kalıp paraları artıyor, tasarımı, üretimi, motoru kendimiz yapıyoruz, dışarıdan da bir şey almıyoruz. Yüzde 70-80 milli. Çünkü alacağınız bir yer yok. Bu otomobil yapmak gibi değil, tersine mühendislik yapabileceğiniz bir konu değil. Her şey sizin hayal dünyanızda başlıyor ve öyle ilerliyor.

Derken Airtaxi kongresi geçen sene İngiltere’de yapıldı, bu sene de yer arayışına girdiler. Biz de organizasyonla 5 senedir işin içinde olduğumuz için dünyanın her yerinde bağlantımız var. Acaba dedik bu organizasyonu İstanbul’da yapabilir miyiz, Türkiye’ye çekebilir miyiz? Ama bize soruyorlar, ‘burada bir canlı uçuş yapabilecek misin, bir araç lanse edebilecek misin’ diye. Yaparız dedik, ‘yeni aracı insanları içine oturabilecek şekilde, artık insan uçmasına hazır bir modelin lansmanını yaparız, eğer elimizdeki tek protatip kırılmazsa size uçuş da yapmaya çalışırız’ dedik. Sözün altına girdik ama hiç paramız yok.

NURUS MOBİLYA’NIN SAHİBİ SON ANDA YETİŞTİ

Yatırım yok, hiçbir şey yok, görüşüyoruz kalıyor. Tam bir yıl önce görüşmeye başladık, organizasyonu Türkiye’ye getirmek için elimizden geleni yaptık, 2 ay kalaya kadar elimizde, cebimizde kuruş yok. Ne yapacağımızı bilmiyoruz, bittik, para yok, tasarımlar her şey var ama kaynak bulamıyoruz. Kara kara düşünüyorduk ama yapabileceğimiz her şeyi yaptık. Kablosuna, cıvatasına kadar tasarlanmış bir durumda. Derken bir gün telefon aldık Ankara’dan, Renan Bey, Nurus mobilyanın sahibi. ‘Eraycım Ankara’ya gel senin aracı çıkaracağız’ dedi. Nasıl ya? 2 ay var. Gel biz hallederiz dedi. Kalktık apar topar ekiple gittik Ankara’ya, bir daha da dönmedik. 45 günde tasarladığımız yeni modeli, AirCar’ın insanlı uçuşa hazır modelini Renan Bey’le ve ekibiyle birlikte 45 günde kalıplar ve her şey dahil olmak üzere, motorları da yerli olmak üzere çıkardık. Derken AirTaxi kongresini de burada gerçekleştirdik. O modelin de tanıtımını yaptık. Şimdi de onunla insanlı uçuşlara hazırlanıyoruz. Yani siz yolunuzda ilerliyorsanız, elinizden geleni yapıyorsanız sıkıştığınız anda bir şekilde, buna karma mı dersiniz Tanrı’nın lütfu mu dersiniz, Allah’ın iradesi mi derseniz, ne derseniz deyin. Bir şekilde o yıldızlar bir araya geliyor ve önünüz açılıyor. Bizim 5 yıldır da böyle oldu.”

TEK ŞARJLA 80 KM UÇACAK

Aracın şu anda 2 kişilik olduğunu ve 4 kişilik versiyonu üzerinde de çalıştıklarını anlatan Altunbozar, araçla ilgili şu bilgileri veriyor:

“Araç yaklaşık 350 kilogram ağırlığında olacak ve 200 kilogram yük taşıyabilecek. Bittiğinde, şu anki pil teknolojisi ile saatte 120 km hız ile tek yolcuyla 70-80 kilometre, iki yolcuyla 50 kilometre uçabiliyor olacağız. Bu da İstanbul’un ucundun ucuna tek şarjla uçuş demek ki, genelde de insanlar İstanbul’un ucundan ucuna gitmiyor, Boğaz’ın bir yakasından diğerine gidiyor. O trafiğin sıkıştığı yer 5 kilometrelik bir yarı çap, orada biz defalarca yolcuları bir noktadan bir noktaya taşıyabiliyor olacağız. Elektrikli, tam otonom olması kurgusu var, bir pilota ihtiyaç olmayacak. Tamamen kompozit yapılarla yapılmış ileri bir mühendislik çalışması.

Tahminimizce tüm dünyanın öngördüğü tarih, 2025-26 yılları olur, biz nisan ayında veya önümüzdeki dönemde insansız testlere geçeceğiz ama uzun süre sistem doğrulama, testler, otoritelerle bunun güvenilirliğini kanıtlama gibi bir süreç olacak. Bunun da 3 yıl olmasını öngörüyoruz. Onun hemen akabinde İstanbul Boğazı bizim için muazzam bir kullanım alanı, çünkü suyun üzerinde gidiyorsunuz, çok yükseğe hava trafiğine girmenize gerek yok, biz hemen orada başlayabiliriz.

TEKNOLOJİ VE MÜHENDİSLİK TAMAM, EN BÜYÜK RİSK FİNANSMAN

Riskler her zaman var. Öncelikle gerekli kaynağı toplamamız gerekiyor, paramız yine kalmadı, şu anda yine sıfırdayız. 23 Nisan’da Boğaz’ı geçeceğiz ama banka hesabında para yok. En büyük risk o. 5 yıldır yaşadığımız finansal kaynak yaratmada yaşadığımız zorlanma şu anda en büyük risk olarak duruyor. Geri kalan teknolojik riskleri zaten minimize ettik. Aircar’ın tasarımı bizim, motoru bir partnerimizle, batarya sistemlerini Türkiye’deki partnerimizle yapıyoruz. Bir araç tasarımı yaklaşık 20 milyon dolardır. Hele ki hava aracı olursa daha da yüksek. Sadece bir araç için tasarlanması için ödenen paralar bunlar. Biz bunların hepsini zaten çoktan hallettik. Güç dağıtım sistemleri, batarya sistemleri, yapay zeka sistemleri, otonom sistemler, hemen hemen bütün komponentleri yapıyoruz. Şu anda tamamen bu ürünü yapmak için gerekli kaynağa ulaşmak lazım, testleri yapmamız lazım, sonra güvenle Boğaz’ı geçebiliriz.”

HAVA TAKSİ OLARAK HİZMET VERECEK

Aircar ile asıl amacın yolcu taşımak olduğunu ve bunun paylaşımlı bir hava taksi olarak hizmet vereceğini belirten Altunbozar, “Bireysel satışı öngörülmüyor, muhtemelen hava taksi olarak hizmet verecek, çünkü kontrolün bizde olması gerekiyor, özellikle de bu hava taksilere geçişin ilk 10-20 yılında. Bir noktadan bir noktaya bir sarı taksi fiyatıyla uçarak çok hızlı bir şekilde gidebileceksiniz. İstanbul’da 10 bin hava taksiyi biz operasyona sokabiliriz ve yıllardır çözülemeyen, git gide de kötüleşen trafik problemini bir nebze de olsun rahatlatabiliriz.

İnsanlar birbirine daha bağlı olacak, işten çıkan birisi evine daha hızlı gidebilecek, çocuğuyla daha fazla vakit harcayabilecek, daha fazla spora gidecek, daha fazla okuyabilecek, daha fazla öğrenim görebilecek. Trafik hayat kalitemizi alıp mahvediyor. Günde 2 saat trafikte harcıyorsanız, biz bunun 1 saat 45 dakikasını size geri verebiliyorsak, zaten bütün yaratmaya çalıştığımız değer de bunun üzerine kurulu.” diyor.

Havada pil bitmesi gibi bir durumun da olmayacağını kaydeden Altunbozar, “Havada pil bitmez, çünkü uçak kalkmadan önce bütün hesapları kitapları yapıyor. Hava hızı, kaç metreden uçacak, yolcunun ağırlığı, uçacağı lokasyon, inerse orada bir problem olursa gibi bütün hesaplar baştan yapılıyor, ona göre yeşil ışık yanıyor, uçuş başlıyor.” diyor.

TERSİNE MÜHENDİSLİK ŞANSI YOK, HER ŞEY SIFIRDAN YAPILIYOR

Aircar’ın neredeyse tamamen yerli olduğunu vurgulayan Altunbozar, “Tasarımı, üretimi, motorları, yazılımı yerli. Önümüzdeki dönemde uçuş kontrol sistemlerini de yerlileştirmek üzere çalışıyoruz. Bir de batarya üretimi Türkiye’de yapılabilirsek, ki bunun için de çalışmalar var, neredeyse Aircar yüzde 100 yerli diyebileceğiz. Bunu da yapmak zorunda olduğumuz için yapıyoruz. Yoksa globalleşen dünyada çok bir önemi var mı derseniz, asıl önemli olan o markanın haklarının sizde olması. Birincil derece önemli olan o, ikinci olan yerliliği ama bu otomobil yapmaya benzemiyor. Otomobili gidip bir arabayı parçalayıp cıvatasına kadar söküp tersine mühendislik yapabiliyorsunuz, oturmuş bir yedek parça sistemi var, burada hiç birisi yok, her şeyi biz üretmek zorunda kalıyoruz. O yüzden Aircar çıktığında neredeyse yerli olacak, fiyatının da 100 bin doların altında olması için çalışıyoruz.” ifadelerini kullanıyor.

Bu işe başladıklarında ‘Yapma, etme, bu yapılamaz, çok pahalı, zamanı değil, yaparsan sen mi yapacaksın, bunu yapmak zor’ diyen çok kişi olduğunu söyleyen Altunbozar, “Çok üst seviyedeki insanlardan duydum bunu. Ama arkadaşlarım, dostlarım, ekibim, ailem her zaman arkamda oldu. ‘Eray ne kaybedersin, 70-80 yaşına geldiğin zaman benim elimde uçan arabayı yapacak bir fırsat vardı, insanlığa bunu armağan etme fırsatım vardı ben bunu teptim mi demek istiyorsun’ diye motive edenler de oldu. ‘Yapamazsın, edemezsin, kafayı mı yedin, yokluk için de mi yaşamak istiyorsun, zaten Outliers çok başarılı oradan yürüsene’ diyenlere kapattık kulağımızı ve buraya kadar tüm zorluklara rağmen geldik. Bu zorlukları da tek başıma değil, etrafımda olan insanlarla, ekibimle geldim. Şu anda Ankara’da Renan Bey’in fabrikasında çalışıyoruz. ‘Türkiye’nin ilerlemesi için bir sanayici olarak benim de destek vermem gerekiyor’ dedi ve tamamen kendi gönül bağıyla destek verdi. Fabrikamız yok ama orada üretiyoruz.” diyor.

BİR MOTORSİKLETİM KALDI, ŞİMDİ ONU DA SATIYORUM

Hayatında Aircar için büyük fedakarlıklar yaptığını ve halen de yapmaya devam ettiğini söyleyen Altunbozar, şöyle devam ediyor:

“Öncelikle Outliers’ın büyümesine engel oldu. Çünkü vaktimin ve kazancımın yüzde 100’ü Aircar’a gidiyor. Haftada 100-120 saat genellikle böyle çalışarak geçiyor. Arabam vardı sattım, en son bir motosikletim vardı onu da şimdi satılığa koydum. Bir kaçırılan fırsatlar var, iki elinizde avucunuzda verdiğiniz fırsatlar var. Ben bunu elimden geldiğince varımla yoğumla Aircar’a verdim. Ekip de öyle, maaş alamadıkları zaman oldu, çok iyi iş teklifleri alıyorlar gitmiyorlar. Biz Aircar’ı ilk kurduğumuzda mottomuz ‘ya uçacağız ya öleceğiz’di. Ölmedik, uçuyoruz ama zor oldu. Ölmek gibi bir şey oldu.

Biz Outliers ile 500 bin defter sattık, 30-35 ülkeye ihracat yaptık ve bunların hemen hemen hepsi de kendi kendine gelen müşteriler oldu. Ürün sevildiği zaman yayılıyor. Bir de buraya yüzde 100 enerjinizi verdiğiniz anda çok daha fazla distribitörlükler alabilirdik. Tahminimce 5 milyon dolar şahsi param olurdu. Ama Aircar ile birlikte bırakın bu paranın olmasını olanı da vermek zorunda kaldım.

Başarının birinci sırrı çok çalışmak. İkincisi, hiçbir yerden destek gelmeyecekmiş gibi çalışmak. Çünkü ihtiyacınız olan her şey kalple başlıyor, zeka ile devam ediyor, biraz da cesaret gerektiriyor. Bunları bir araya getirmek lazım. Ama çok fazla fedakarlık yapmanız gerekiyor. Bu fedakarlıklara da en başta okey demeniz gerekiyor. Bunu izleyen insanlar inansın bana, gerçekten canı gönülden inandığınızda, gerçekten bir işi para pul için değil de insanlık için yaptığınızda, bir şekilde önünüz açılıyor, başarıya doğru gidiyorsunuz. Aircar da bunun örneği. Sıfır parayla başladı, hiç destek görmedi, buna rağmen biz dünyada tam model uçabilen nadir firmalardan birisini İstanbul’da canlandırdık.”

İSTESEM YARIN TAŞINIRIM, ÇOK TEKLİF VAR

Altunbozar Türkiye’de hak ettiği desteği bir türlü tam olarak alamasa ve kıymeti bilinmese de ünü çoktan yurtdışına taşmış durumda. Gelen teklifleri şöyle anlatıyor:

“Türkiye’de girişimci olmak zor. Özellikle ileri teknolojiyi yapmak zor. Türkiye’de yapmak zor neden zor, birincisi insanların bunların yapılabileceğine karşı inancı yok, ikincisi parayı elinde tutan sermaye sahipleri riskli hiçbir şeyi yapmak istemiyorlar. Bir yerin distribitörü olmak veya bir şeyleri alıp satmak çok daha kolaylarına gidiyor, çok kolay para kazanıyorlar, riskli işlere girmiyorlar o yüzden para akıtamıyorsunuz buraya. Bize bir yıldır davet geliyor İngiltere’den oraya taşınmamız için. Şu an organizasyondan sora Amerika’da 3 eyaletten ve Paris’ten taşınmamız için davet aldık. Olimpiyatlarda da uçmamız için davet ediyorlar. Çünkü bu girişimler onların ülkesinde de az ve çok kıymetli. Brn istediğin her zaman yurtdışına gidip bu işi orada yapabilirim ama Türkiye bu sefer bu fırsatı kaçırsın istemiyorum. Yoksa yarın Amerika’ya da İngiltere’ye de Fransa’ya da gidebilirim.”

spot_img

SON YAZILAR

BUNLAR DA İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR