Tornacılıktan itfaiye krallığına | Alevlere adanan bir ömrün hikayesi

Storybox / Özel Röportaj

Manisa’nın bir köyünde doğan ve ilkokuldan sonra çalışarak para kazanmak zorunda kalan İsa Tecim muhtemelen küçük yaşta itfaiye araçları üreten bir şirketi olacağını düşünmezdi ama askerdeyken yaşadığı ölümlü bir yangın olayı kendisini buraya yöneltti. Hayatına 12 yaşında tornacı çırağı olarak başlayan İsa Tecim, tamamen yerli üretim yapıp bunları 38 ülkeye ihraç eden Volkan İtfaiye’nin hikayesini Storybox’a anlattı.

GÜNDÜZ TORNACI ÇIRAĞI AKŞAM HAMAL

İsa Tecim, Manisa’nın Sancaklı İlecik köyünde 6 çocuklu fakir bir çiftçi ailesinin çocuğu olarak dünyaya gelir. İlkokulu köyde okuyan Tecim için okul hayatı orada sona erer. 12 yaşındayken Manisa’da bir tornacının yanına çırak olarak verirler ve daha o yaşta ailesinden uzakta tek başına yaşamaya başlar. Tornacı dükkanı kapandıktan sonra ise babası bu kez onu bir terzinin yanına verir. 2.5 yıl terzi çıraklığı yapar ama kendisine göre olmadığına karar verir, çünkü o metalle uğraşmayı ve makineleri sevmektedir.

1966 yılında babasından habersiz İzmir’e gider ve orada yine bir tornacının yanına girer. Ama para yetmediği için bir yandan da geceleri tren istasyonunda hamallık yapar. Tecim’in kaderini değiştiren olay ise askerde yaşanır. Şöyle anlatıyor:

“Jandarma olarak askerlik görevim sırasında, bulunduğum ilçede bir yangın vakası oldu ve bir neneyle torunu yanarak can verdi. Bulunduğum ilçede itfaiye aracı yoktu. Biz jandarma olarak biz gittik de kovalarla bu yangın sönmez tabi. Sonuçta iki tane can kömürleşmiş cesetleriyle karşılaştık. Ondan sonra dedim ki, ben itfaiye arabası yapmam lazım. Bütün çıkış noktası orasıydı. Ticari bir kaygıyla kurmadım bu işi, tamamen insani, insanlara yardım etmek amacıyla. Hiçbir zaman, bugün de dahil, kar amacı gütmedim. Kar zaten işinizi iyi yaparsanız arkadan geliyor. “

ARKADAŞININ DÜKKANINA TABELA KOYDU

Bir itfaiye arabası yapmayı kafasına koyan Tecim, askerden geldikten sonra bir iş hanında 16 metrekarelik büro kiralar ve adını Volkan İtfaiye Sanayi koyar. ‘Önce bu işin bir tanıtımını yapalım, eğer tutarsa atölye açarım’ diye düşünmektedir. İlk işi ise Burdur Belediyesi’nden alır ve gidip belediyenin araçlarını tamir eder. Şöyle devam ediyor:

“Burdur’da bir hafta kaldım, itfaiyede yattım kalktım, arabayı tamir ettim. Bana güven duydular. 15 gün sonra da ellerindeki mevcut arabayı bana gönderecekler ama ortada atölye yok daha. Gittim bir arkadaşıma ‘senin dükkanına bir günlüğüne Volkan İtfaiye diye bir levha koyalım’ dedim. O da kabul etti sağolsun. Levhayı astık, belediye de arabayı getirdi. Baktı ki burası atölye ve Volkan İtfaiye. Ondan sonra arabayı teslim aldım ve birkaç gün içinde de atölye kiraladım. İlk işe başlamam böyle oldu.

Birinci atölye küçük gelince ikinci atölyeye geçtik, daha büyüttük, büyüttük ve artık baktım ki Türkiye’de bu bir ihtiyaç. 5-6 yıl içinde Türkiye’nin hemen hemen bütün illerini gezdim, İhtiyaçlarını tespit ettim. Türkiye’de eskiden büyük kurtarma merdivenleri yok, hepsi yurtdışından geliyor ve pahalı. Dünyada da bu merdiven üreticisi 2 tane firma vardı. Birisi Almanya’da biri İtalya’da.

İtfaiye aracını 1974’te yapmaya başladım ama merdivenli itfaiye aracımı 1978’de yaptım. 6 katlı binaya kadar yetişiyordu. Onu da Kahramanmaraş Belediyesi’ne yapmıştım. Bu şekilde devam ettik ve şu anda dünyanın en iyi üç firmasından birisiyiz.”

Şu anda sektöründe en iyi üç firmadan biri ama buralara kolay gelmemiş tabi. İşin içinde çok büyük bir emek ve sanatkarlık var. O dönemi şöyle anlatıyor:

“Bu işin sırrını ben size söyleyeyim; İnsan kendi hazinesine ulaşmadan, hiçbir hazineye ulaşamaz. Bir ben var benden içeri diyor Yunus Emre. Hani etle kemiğe büründüm, Yunus diye göründüm” diyor. Aslında biz birer görseliz. Esas bizim kimsenin görmediği yer olan içimizde çok gizli hazineler var. Siz kendi hazinenize ulaşmadıysanız boşuna ulaşırsınız. Önce insan kendini keşfedecek. Kendi delhizlerinde dolaşacak. Bu özgüvendir.”

Tecim, özgüveni çok yüksek bir isim. Bu doğuştan mı sonradan mı bilemeyiz ama içindeki özgüveni şöyle anlatıyor:

“Askerden geldiğim zaman artık kendime çok özgüvenim çok yüksekti. Şehre giderken arabanın ön koltuğunda şöyle bir asfalta baktım. Bu asfaltı döndürürüm dedim. Döndü de asfalt. Mecazi olmasın, böyle asfalt karıştı gözümün önünde. Özgüvenim çok yüksek benim, hiç sınırım yok. Ben bir tek insana can veremem, onun dışında her şey benim için mümkündür.

Bir de ben ne değerim varsa insanlarla paylaşırım. Ne aldıysam dağıtırım. En büyük meziyetlerimden biri o. Çünkü bilirim ki, dağıtmadığın zaman arkadan gelmez. İlahi kuvvet der ki, ‘zenginliği dilediğime, ilmi dileyene veririm’. Zenginliği neden dilediğine veriyor, çünkü para sıkıntılı bir argümandır. Çünkü insanlar parayı bulduğu zaman bozulur. Ne kadar zenginse para zenginiyse o kadar fakirleşmeye başlar. İnsan büyüdükçe küçülmeli. “

9 YIL BEKLEYEN İHRACAT

Tecim, Volkan İtfaiye’yi anlatırken çıtayı hep en yükseğe koyduklarına dikkat çekiyor. Şirketin ihracata başlaması ve şu anda 60 metrelik merdivenler üretebilmesi de hep bu vizyonun eseri olmuş:

“İngilizcem yok ama 1993’te bir yılbaşı günü adamlarımı topladım. “Volkan İtfaiye bir gün dünya markası olacak, bunu Allah’tan başka hiç kimse engelleyemeyecek” dedim. Karar verdim zaten, içimde vardı o. İngiltere’deki sektörel dergilere üç dilde ilan verdim. 1993’te bu ilanı verdim, ondan 9 yıl sonra 2002’de ilk ihracatımızı yaptık. Düşünebiliyor musunuz, 9 yıl boyunca dünya markası olmak için ilan veriyorsunuz.

Şu anda 60 metre en yüksek merdiveni dünyada rakiplerimizle beraber biz üretiyoruz. Bunu yaparken de motorlu ve şanzımanlı olarak kendi markamızla, çift motorlu 1300 beygirlik uçak söndürme araçları yapıyoruz. Şase kamyonunu da pompayı da monitörünü de kendimiz üretiyoruz. Yüksek metrajlı merdivenler yapıyoruz. Bizi ayrı ve özel kılan budur. Herkes Çin’den korkar, biz şu anda Çin’e 55 metre yüksekliğinde asansörlü kurtarma ve söndürme merdiveni sattık. Şu anda 38 ülkeye ihracat yapıyoruz.”

ALEVLERE ADANAN BİR ÖMÜR

Tecim, kendini anlatırken, ‘Alevlere adanmış bir ömür diye arkadaşlarımız söyler, biz kendimizi alevlere adadık. Tam 47 yıl. Cankurtaran yok mu dediklerinde ilahi kuvvetin yardımıyla biz o insana ulaşırız. Bizim için bu başka bir şeydir. Biz onu kaç saniyede ateşin içinden alabilirsek, o kadar iyi hissederiz. Bunu hissetmek için İzmir İtfaiyesi’nde gönüllü itfaiyecilik yaptım. Gündüz itfaiye aracı ürettim, geceleri de İzmir İtfaiyesi’ne giderek 18.00- 19.00’dan sonra itfaiyecilerin tehlike anındaki hislerini öğrenmek için 5 yıl geceleri itfaiyecilik yaptım. Bugün 70 yaşındayım. Yine aynı heyecanla ömrümün yettiği kadar yine devam edeceğim, sağlığım el verdiği sürece. Bu bir sevdadır. Biz itfaiye aracı üretiriz, başka hiçbir şey yapmayız.” diyor.

spot_img

SON YAZILAR

BUNLAR DA İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR