Türkiye’nin Elon Musk’ı / Bursalı Pilotcar’ın hikayesi

Storybox / Özel Röportaj
Pilotcar, çocukluktan bu yana her türlü taşıta sevdalı olan Bursalı Şükrü Özkılıç’la başlayan bir hikaye. Sanayici bir aileden gelen Özkılıç, ailesinin de bilgi birikiminden yararlanarak ilk elektrikli golf arabasını ürettiğinde, tarihler henüz elektrikli araçların popüler olmadığı bir yıl olan 2011’i gösteriyor. Önceleri çok zorlanıyor ancak daha sonra işler yavaş yavaş oturuyor ve elektrikli kamyonet üretimine de başlıyorlar. Şimdilerde ise Türk malı elektrikli araçlar 50’ye yakın ülkede boy gösteriyor. Şükrü Özkılıç için Türkiye’nin Elon Musk’ı demek çok mu abartı olur bilmiyoruz ama yürüdüğü yolda büyük mesafe kat ettiği kesin. Hedefi de 10 yıl içerisinde Türkiye’nin en büyük 10 araç üreticisi içerisine girmek. Özkılıç, Bursa’da kendi hayallerinden doğan elektrikli araç üreticisi  Pilotcar’ın ilham veren hikayesini Storybox’a anlattı…

KÖKLERDEN GELEN GÜÇ

1988 yılında Bursa’da doğan Şükrü Özkılıç kendisini ‘araba sevdalısı’ olarak tanımlıyor. İstanbul’da üniversite okuduktan sonra döndüğü Bursa’da otomobillerle ilgili bir şeyler yapmak istiyor. Aslında bu ilgisi biraz da ailesinden geliyor. Özkılıç Ailesi, Bursa’da çamur içinde ve bataklık haldeki devasa bir araziyi ikinci organize sanayiye dönüştüren ailelerden. Ailesi sanayici olmasının yanında dedesi Türkiye’nin ilk pilotlarından ve aynı zamanda Türkiye’nin ilk otobüs karoseri imalatını ve Türkiye’nin ilk fonksiyonel şoför koltuğunu yapan kişi. Dolayısıyla hem genler hem de araba merakı onu yavaş yavaş bu tarafa sürüklüyor. İşlerin başlaması ise aslında bir tesadüfe dayanıyor. Özkılıç o günleri şöyle anlatıyor:

“Aslında her şey babam ve ablamın 2011 senesinde Amerika’da bir fuara gitmesi ile başladı. O dönem elektrikli araçlarla kimsenin pek ilgilenmediği yıllar. Babamlar fuarda bir şase görüyorlar. Şasenin üzerinde sadece hap motorlar, piller, batarya… Bu kısım ilgisini çekiyor babamın. Gidiyor geliyor karşısına, bakıyor ediyor vesaire. Aklına bir şeyler geliyor ve Türkiye’ye döndüğünde benim araçlara olan ilgimi bildiği için bu fikri bana da açıyor ve buradan elektrikli golf arabası yapma fikri doğuyor. Yani her şey bir fuarda bir şaseyi görmekle başladı diyebilirim.”

Aracın ilk prototipi hemen o sene, 2011 yılında yapılıyor. Ancak araba yapmakla ilgili öncesinde pek bir bilgi birikim olmadığı işler biraz zor yürüyor. Ekip henüz ufak ve tüm satış pazarlama işlerini birlikte yapıyorlar. Türk malı golf arabası fikri de piyasaya oldukça yabancı bir fikir çünkü o dönem ithal markalar neredeyse piyasayı kapatmış vaziyette. Birçok firma randevu bile vermiyor, bazıları da Türk malı golf arabası olmaz deyip kapıyı yüzlerine kapatıyor.

PİLOTCAR’IN KRİTİK YILI: 2018

Başarılı iş insanlarının hikayelerini okuduğunuzda genelde öne çıkan en önemli özellik işin peşini bırakmamaları ve sonuna kadar gitmeleri. Elbette böyle yapınca başarı mutlaka gelir diye bir kural yok ama başarılı olmanın de olmazsa olmazı işine bağlılık ve sonuna kadar zorlamak. Özkılıç o günleri, “yılmadık ve çalıştık” diyerek özetliyor. İki kişilikten sonra 4 kişilik ve 6 kişilik modeller geliyor, yeni denemeler yapılıyor ve 2016 yılında ekip 30 kişiye çıkıyor, yönetimi de tamamen Özkılıç devralıyor. Satışlar artmaya başlasa da 2018 yılına gelindiğine üretimin halen butik olduğu söylenebilir.

2018 Şubat ayında ise kritik bir karar alıyorlar ve Pilotcar’ı ailenin diğer şirketlerinin içerisinde çıkarıp anonim şirkete dönüştürüyorlar. Başka işler yapan grup şirketleri içerisinde ‘varlık içinde yokluk’ çektiklerini söyleyen Özkılıç, kendi yağları ile kavrulma zamanlarının geldiğine inanıyor. Yola ayrı devam etse de ailesinin verdiği desteğin altını çizmeden geçmiyor:

“Bu işleri veya başka işleri sıfırdan yapmış birçok insan var. Bence onlar çok büyük başarı hikayeleri fakat ben biraz daha şanslı bir kesimin içerisindeydim. Bana bu zor işi yapabilecek altyapıyı ailem sağladı. Fakat sürekli o altyapı sağlanıyor diye de ona bağlı kalmak çok doğru olmadı.” diyor.

“BANA İKİ KİŞİ HEP İNANDI, ANNEM VE EŞİM”

Özkılıç, işin başından bu yana kendisine tamamen iki kişinin inandığının altını çiziyor; eşi ve annesi.

İnsanların genelde negatif düşünmelerine karşın aile dışında firmada çalışanların inancı da kendisini çok olumlu etkilemiş. Özkılıç, “Onların önce işe sonra bu işi benimle birlikte yapacaklarına inancı olmasaydı bugünlere gelemezdik. Evet, hayal de ettik ama hiçbir zaman buralara geleceğiz gibi bir şey olmadı. Aslında bizim kendimizi gerçekleştirme gibi bir derdimiz vardı. İstediklerimizi yapabilme, insanların bu güvensizliğine karşı bir cevap verebilme gibi bir misyonumuz vardı.” diyor.

PANDEMİ ŞANSI: ELEKTRİKLİ KAMYONET

Pilotcar Türkiye’de ufak ufak büyür ve ihracat yapar hale gelirken Özkılıç asıl olarak en büyük pazar olan ABD’yi hedefliyor ve şansını orada da denemek istiyor. Bunun için önce fuarlara gidip arkasından da 2018 yılında ABD’de bir şirket kuruyorlar. Ekipler kuruluyor, yatırım planları yapılıyor, lansmana çıkılıyor, her şey hazır ama hiç hesapta olmayan bir şey çıkıyor: Pandemi…

Pandemide ABD’de bir şey yapamayınca tekrar Türkiye’ye odaklanıyorlar ve 4-5 kişiyle sıfırdan elektrikli bir mini kamyonet üretiyorlar. Ancak Türkiye’de daha önce böyle bir sınıf olmadığı için ilk başta orada da çok zorluk çekiyorlar. Özellikle aracı anlatmak ve satmak ciddi bir uğraş gerektiriyor. İlginçtir ki ABD’de işlerinin durmasına neden olan pandemi Türkiye’de işlerine yarıyor ve artan e-ticaretle birlikte bu elektrikli kamyonete bir talep oluşmaya başlıyor.

TEK ŞARJLA 230 KM

Özkılıç, o günleri ve aracı şöyle anlatıyor:

“Türkiye’de elektrikli bu kamyoneti ilk defa Pilotcar yaptı. Aslında pandemi de bu kamyonetin doğuşunda bir katalizör görevi gördü. Çünkü pandemi e-ticaret meselesini çok hızlandırdı. İnsanlar her şeyin artık kapılarına kadar gelmesine çok alıştı ve bu tarz araçların kullanımı arttı.  Bu araçlar kargo dağıtımında, belediyelerin çöp toplama hizmetinde, bazı belediyelerin park ve bahçelerinde, soğuk zincir iş yapan marketlerde ya da dağıtım zincirlerinde ve çok çeşitli alanlarda kullanılabiliyor.  Büyük minibüs veya kamyonet tarzı araçların giremediği yerlere çok daha rahat girebiliyor.

Bir modelimiz tek şarjla 230 kilometre gidebiliyor. Yaklaşık olarak şu anki elektrik fiyatlarına göre 60-65 lira civarında. Sürati de şu an 55 kilometre seviyesinde. 100 kilometrelik bir versiyon üzerinde de çalışıyoruz. Avrupa’da bu işi yapan firmalar mini kamyonetleri şehir içi tedarik zincirinin son halkasındaki dağıtımda kullanılmak üzere yaptığı için ve şehir içlerinde 50 kilometrenin üzerinde sürat yapılmadığı için biz de ona göre şekillendirdik. Türkiye’nin gerek altyapı, gerek yolların durumu sebebiyle şehir içindeki süratler biraz daha fazla. Dolayısıyla öyle bir çalışma da başlattık. “

Elektrikli kamyonete şu anda Avrupa’dan gelen talep Türkiye’den daha fazla ama ülke içinde de çok önemli anlaşmaların eşiğindeler. Avrupa’da ciddi bir distribütörlük ağı kurduklarını anlatan Özkılıç, “Özellikle batı Avrupa ülkelerinde bu kültür ve kullanım daha yaygın ve çok fazla tercih ediliyor. İnsanlar çok fazla ön yargı göstermeden bu araçları alıp sahip olabiliyorlar. Fakat Türkiye’de bunun servis altyapısı var mı, bu aracın ikinci el değeri var mı, hatta elektrikli araç nedir konularında sorular çok yaygın olduğu için insanlar biraz daha ihtiyatlı.” diyor.

OTOMOBİL YAPACAKLAR MI?

Pilotcar’ın elektrikli kamyonet üretimine başlaması ve bunu Avrupa ülkelerine ihraç eder hale gelmesi, yeni bir soruyu da beraberinde getirmiş: “Siz neden otomobil de yapmıyorsunuz?”

Özkılıç bu soruya net bir cevap veriyor:

“Ben kendimi, yapıp yapamayacaklarımı iyi bilen biriyim. Babamın bir lafı vardır, haddimi bilirim. Neyi yapabileceğimi iyi bilirim, neyi yapamayacağımı da çok iyi bilirim. Global bir otomobil markası olabilmek, şu an için bizim yapabileceğimiz bir şey değil. Fakat biz olayın niş alanına odaklandık. “

ANA HEDEF GLOBAL MARKA OLABİLMEK

Global bir otomobil markası olma hedefi yok ama kendi alanında global bir marka olma hedefinden asla vazgeçmiyor. Özkılıç, bu hedefini şöyle anlatıyor:

“Global marka olabilmek, bu firmanın ana hedefi. Benim de ana hedefim. Bunu yapabilmek için de ilk başta ulusalda, yerelde kuvvetli olabilmek lazım. Türkiye’de tabi ki üretim yapan çok büyük firmalar var, otomobil üreten firmalar var, bunları hepimiz biliyoruz. Onların önüne geçebilmek şu an için olağan gözükmüyor ama 10 sene içinde Türkiye’de araç üreten ilk 10 firma arasında olacağımıza hem inanıyorum, hem de biliyorum. “

‘AŞKIMIZ SAYESİNDE İNANCIMIZI KAYBETMEDİK’

“Peki bu üretim sürecinde hiç inancını kaybettiniz mi” diye sorduğumuzda, ‘asla’ diyor. Bu biraz da otomobile olan sevda ile ilgili aslında. Biz sevda diyoruz ama Özkılıç buna ‘aşk’ diyor.

“Biz aşkla bağlıyız işimize. Her otomobil sevdalısı bunu bilir. Sevdiği, dizaynını beğendiği, kullanmaktan hoşlandığı bir arabayı şöyle karşıdan oturup saatlerce izler. İşte bizimki de öyleydi. Bu kadar negatif etkiye rağmen, biz tutkuyla, sonsuz bir çaba ve uğraşla bu işi yaptık. Şimdi geldiğimiz noktada bu araçları dünyanın 42 ülkesine ihraç ediyoruz, Türkiye’de de pazarın en büyük firmasıyız. Daha önce kapılarından kovulduğumuz otellerin hepsinin artık bizim araçlarımızı kullandığını görmek, Pilotcar’ın Türkiye’de kendi alanında ciddi bir marka yolunda ilerlediğini görmek, geri kalan her şeyi zaten unutturuyor. “

spot_img

SON YAZILAR

BUNLAR DA İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR