Türkiye’nin tarhana kralı / K.Maraş’tan bütün dünyaya

Bu hafta Storybox kanalında izleyeceğiniz isim Kahramanmaraş’ın yöresel lezzeti tarhanayı dünyaya tanıtan Faruk Çiftaslan… Memur bir ailenin fakir oğlu olan Çiftaslan’ın hayatı çalışmakla geçmiş. Kuyumculuk, garsonluk, hamallığın yanı sıra kendi harçlığını çıkarmak için bir çok işte görev yapmış. 1985 yılında Haşiroğlu Gıda adıyla tarhana üretimeye başlayan Çiftaslan, ilk 4 sene çok para kazandığını söylüyor: “Müşteriler kapıda kuyruk oldu. Nereye iş yapacağımı şaşırdım .Daha sonra yurt dışına açıldık. ABD, Kanada, İngiltere derken şimdilerde Avrupa’nın tümüne tarhana gönderiyoruz.” Sağlıklı olmayan patates cipslerine karşı alternatif olarak “Rivos” markasını üreten ve tarhana cipsini 4 kıtada 17 ülkede sergileyen Faruk Çiftaslan’ın ve Haşiroğlu Tarhana’nın hikayesi Storybox’ta… Röportajın yazılı halini ise aşağıda okuyabilirsiniz…

Faruk Çiftaslan. 1950 yılında Kahramanmaraş’ta doğduktan sonra tüm eğitim hayatını da bu şehirde geçirmiş.

Gençliğimden beri iş hayatına karşı bir ilgisi olduğunu ve ticareti sevdiğini ifade eden Çiftaslan, çocuk yaşlardan itibaren bazen bir şeyler alıp satarak bazen de esnafın yanında çalışarak para kazanmaya başlıyor.

Ailesinin durumu pek iyi olmadığı tek bir gömleği günlerce haftalarca giydiğini hatırlıyor. Etrafındaki zengin arkadaşları alay etse de, yıllar yıllar sonra o insanların kendisinden iş istemeye geldiği söylüyor ve ekliyor: “İnsanın sonunun ne olacağını bilemezsin…”

Tamamen çalışarak geçen çocukluğunun ardından bir gün çarşıda bir tanıdıklarının yanına yemek yemeye gitmesi kendisinin kaderini değiştiren en önemli olaylardan oluyor. O lokantaya gelen bir müşteri tarna isteyince Çiftaslan hemen atlıyor ve kendisinin ona yediğinden çok daha temiz ve lezzetli tarhana bulabileceğini söylüyor. Şöyle devam ediyor:

“İşte sektörü seçtim dedim. Tarhana yıllardan beri evlerimizde yapılan, kışlık zahire dediğimiz olay. Adana yolu üzerinde tanıdığım akrabamız olan bir kişinin bin metrekare bir yeri var. ‘Hacı abi’ dedim, ‘kiraya verir misin?’ Tabii veririm oğlum ama ne yapacaksın dedi. Dedim tarhana işi yapacağım, baktı şöyle adam, hayret dedi.

Bir hamur yoğurma makinesini geliştirdim, eskiciden kazanlar aldım bve başladık imalata. 4 senede inanır mısın süper para kazandım, Allah verdi, bir iplik fabrikası yapacak kadar para kazandım. İşi büyüttük, geliştirdik, bu duruma geldik.

Biz tarhana işine gireceğiz dediğimizde çevremiz çok küçümsedi, alay ettiler, zaten delinin biriydi dediler ama benimle alay eden o insanlar daha sonra merdiven altında yapmaya başladılar çünkü rant var, iş var, talep var… Piyasanın en büyük eksiğini tamamladık. Biz inanın hatta şunu söyleyeyim ama bir şey yarım

Biz kazandık ama devamlı kazancımızı yatırıma çevirdik. O bin metrekare yer yetmedi, yeni yere geçtik. Ardından ürünleri çeşitlendirdik. Durmadan Ar-Ge yaptık. Doksanlı yıllarda da dışarıya açıldık. Yurt dışındaki yaşayan Türkler geliyor memlekete yazın ama ürün bulamıyor, ne yaptık, biz Avrupa’ya gönderdik. Şu anda üretimin yüzde 45’ini ihraç ediyoruz. 4 kıtada 17 ülkeye tarhana ve tarhana ürünleri gönderiyoruz.

Türkler, bilhassa Maraşlı olan kişiler, bizim tarhanayı görünce iftihar ediyorlar. Bu bizim için önemli bir gurur kaynağı, Türkiye’ye döviz gelsin, az da olsa çok da olsa bir katkı sağlıyoruz ekonomiye. “

Çiftaslan, Türklerin geleneksel çorbası olan tarhananın doktorların ifadesiyle geleceğin mamulü olduğunu söylüyor. Şöyle devam ediyor:

“Çünkü doğal, yani buğday, yoğurt… Güneşte kuruyor, güneşin d vitaminini alıyor, mineral yönünden de zengin. Burcu burcu kokar bu tarhana güneşi çok gördükçe. Biz çocuklar çok sevdiği için bu tarhananın cipsini de yaptık. Sağlıklı ürün olduğu için, herkes yesin, çocuklarımıza, torunlarımıza isteyerek yedirelim diye yaptık. Yabancı katkı maddesi yok bunda.

Tarhana Türkiye’de sadece çorbalık olarak bilinir ama değil. Ege Bölgesi tarhanası çorbalıktır ama bizde 10 tipi var. Bizde mesela yemeğin üzerine bile sindirim sistemini rahatlatması için tarhana yenir.”

İş hayatında yaşadığı pişmanlıklar da olduğunu söyleyen Çiftaslan, şunları anlatıyor:

“İnsan dört dörtlük değil ki, hata yaptığı da oluyor. Gayrimenkulleri çok teklif ettiler almadım, bugün trilyonlar eder ama almadım. Pişmanım ama bir yerden de işte Allah sağlık versin, bir daha alırım, oğlum çalışıyor, o alır.

Iş hayatında ağladığım da oldu. Fakat azmimden taviz vermedim. Ben bunu başaracağım inşallah dedim ve Allah yardım etti ve başardık. Çok sıkıntılı günlerimiz oldu, her şey güllük gülistanlık değil elbette.

Gençlerimiz bir hedef koyacaklar, hedef üzerinde çalışacaklar. Yalnız bunu yaparken kötü arkadaştan kaçınacaklar.

Mesela gençlerde bir hata daha var, görüyorum. Şimdi o çocuk başta okuyacak, tahsilini yapacak, o şart, o birinci şart. Yazları ise kollarına bir ek bilezik takacak meslekte uğraşacaklar. Bugün soruyorum araştırıyorum, inanır mısın ya en basit fırın ustasını bile bulamıyorlar. Bir lahmacun yapacak usta bulamıyorlar, ya bu ne demek biliyor musun? Ayda 80-90 bin TL demektir. Hangi memuriyette kazanıyorsun bunu?

Babam rahmetlinin bir sözü vardı, ‘para ateş, her yiğit üstüne oturamaz, yakar kıçını’. Zengin oldum diye parayı sayıp durmayacaksın, unutacaksın onu sen, hedefine bak…

Şimdi gençler birden köşeyi dönmek istiyor. Öyle bitcoin’den şundan bundan hayali ürünlerle köşe dönülmez, insan önce bir meslek sahibi olacak. Yani küçükten başla, büyüğe doğru git, birden büyüyemezsin. Birden büyüyenler çabuk yıkılırlar. Helal parayı seçeceksin, helal kazanç şart. Sen helalinden uğraşmazsan, haydan gelen huya gider, bir gün kaybedersin.

spot_img

SON YAZILAR

BUNLAR DA İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR