Prof Dr. Hayati Akbaş, Türkiye’nin en bilinen plastik cerrahlarından. Yozgat’ta doğan ve çok büyük bir yoksulluk içerisinde büyüyen Akbaş, bu hayattan tek kurtuluşunun okumak olduğunu daha ufak yaşlarda anlamıştı. Babasının gündelik işleriyle yarı aç yarı tok büyüyen ancak azmi ile doktor olmayı başaran Akbaş, henüz o dönem kimsenin pek bilmediği plastik cerrahiyi seçerek kendisine bambaşka bir yol çizdi. Samsun’daki kliniğinde 150’ye yakın ülkeden insanı ağırlayan ve tam bir Samsun aşığı olan Akbaş, yaşadığı hayatı, karşılaştığı zorlukları, hayal kırıklıklarını, umutlarını ve başarılarını anlattı.
Hayati Akbaş, 1963 yılında Yozgat’ın merkeze bağlı Aydoğan köyünde dünyaya gelir. Elektriğin ve suyun olmadığı bu çok yoksul köy ortamında 4 yaşına kadar yaşayan Akbaş ve ailesi, daha sonra Ankara’ya taşınır. Ancak yaşadıkları zorluklar Ankara’da da devam eder. Babası ilkokul üçüncü sınıftan terk, annesi de hiç okuma yazma bilmeyen Hayati Akbaş ve ailesi Ankara’da önce bir bodrum katına yerleşir. Kendi ifadesi ile ‘normal bir canlının yaşayamayacağı’ bir yer. “Öyle bir yer ki, içinde hiçbir şey yok, sadece bir barınak gibi düşünün” diyor.
Babasında sigorta yok, hiçbir şey yok, inşaatlara gidiyor, inşaatlarda iş bulursa o gün çalışıyor, iş bulamazsa erkenden eve dönüyor. Şöyle anlatıyor:
“Hiç unutmuyorum, sabahları kalkardık, babam çantasını hazırlardı, iş bulmak için giderdi. Ankara’da Ulus’ta bir duvarın dibinde dururlardı, inşaatta amele ve usta ihtiyacı olan insanlar gelirlerdi arabayla. Bakarlardı, sen gelir misin derlerdi? Babam da öyle işlere giderdi. Babam sabah gittiğimde sevinirdik ama eğer saat 10’dan önce eve gelirse üzülürdük. Babası eve gelince üzülür mü insan? Üzülür, çünkü o gün eve para gelmeyecek. Günübirlik yaşıyorsun, yani o gün para gelirse evin ihtiyaçları giderilecek, gelmezse biliyorsun ki o gün iş yok artık bitti bugün sıkıntılı gün. Gerçekten yokluk ve yoksulluk günleriydi. Bunu anlatmak da tarif etmek de çok zor.
Babam bir gecekondu yaptı, ertesi gün gelip yıktılar. Annem, hiç unutmuyorum, nasıl bir çaba sarf ediyor, yıkmayın etmeyin diye, biz de bir yandan ağlıyoruz. Eşyaları kapıya attılar, evi yıktılar. Sonra onlar gittiler, ertesi gece yine yaptık. Böyle böyle bu aşamalardan geçtik ama şükürler olsun hiçbir ümitsizliğe kapılmadık. Yeneceğiz dedim, bu imkansızlığı yeneceğiz.”
Çalışmaktan okula geç başladı
Hayati Akbaş, küçük yaşlardan itibaren Ankara’da çalışmaya başlar. Hatta o yüzden ilkokula da geç başlar. Ama nedendir bilinmez, 4 yaşından itibaren hep hayali doktor olmaktır. Şöyle devam ediyor:
“Ben çalışmalıyım ve bir yerlere gelmeliyim. Sadece kendi hayatımı değil etrafımı da kurtarmalıyım. 6 çocuktan en büyük benim, çok ilginç, tek okuyan da bendim.
Tüm eğitim hayatım Ankara’da geçti ve hedeflediğim gibi Ankara tıp fakültesini bitirdim. Tıp Fakültesini bitirdikten sonra da hemen doktorluğa başlamam ve muayene açmam lazım, para kazanmam lazım diye düşündüm. Neden biliyor musun? Parayı sevdiğimden değil, ailemi kurtarmak için. Çünkü aile gerçekten çok yoksuldu ve çok fedakarlıklar içerisinde bana bu desteği sağladılar.
Aylık maaşımı 1 günde kazandım
Zorunlu hizmete gittiğim Artvin Yusufeli’nde muayenehane açtım ve benim ismim bir anda parladı, güzel para kazanmaya başladım. O gün ben öyle para kazanmıştım ki, maaşım kadar parayı neredeyse 1 günde aldım.
Ama muayenede çalışırken TUS sınavına girdiğimde puanımın düştüğünü gördüm. Orada bir muhasebe yaptım ve ana hedefim olan kariyere yönlenmeye karar verdim. En çok para kazandığım gün muayenenin kapısına kilit vurdum ve gece gündüz ders çalışıp Samsun 19 Mayıs Üniversitesi’nde plastik cerrahi bölümünü kazandım.”
O günkü koşullarda tüm Karadeniz hattında plastik cerrah sadece Samsun’da bulunuyor ve kimsenin de çok bildiği bir bölüm değil. 6 yıl sonunda uzman olmasına karşın kariyerine devam etmeye karar verir ve akademik dünya 8 yıl daha devam eder. Şöyle devam ediyor:
“Asistan olarak girdiğim yerde Ana Bilim Dalı başkanı oldum. Çok büyük hayallerim vardı ama 1-2 yıllık bir bölüm başkanlığından sonra şartlar değişti ve benim üzerime bir arkadaşı bölüm başına getirdiler. Ben de bunun üzerine ayrılma kararı aldım ve Samsun’da bir klinik kurdum.
Samsun’da öyle bir klinik kuracağım ki dedim, bu klinik Türkiye’de ve dünyada tanınacak, bilinecek ve ben Samsun’u tüm dünyaya tanıtacağım.
Bu hayale önce kendim inandım, çalıştım, çok çalıştım, inanılmaz bir performans inanılmaz bir koşturmaca…
150 ülkeden insan geldi
Çocukların bana 33 yıl önce estetik nereden aklına geldi diyor. Ben ilkokul birinci sınıftan itibaren Ankara Siteler’de ağaç oymacılığı işinde çalışmaya başladım. Ağacın üzerine şekil verme, ağaca motif verme ve desen verme sanatının içerisinde büyüdüm. Ayrıca o dönem çok tesadüfen izlediğim bir iki film beni bu alana yönlendirdi.
Biz insan bedenine şekil veriyoruz, onu değiştiriyoruz. Kusur olan kısımları hem görüntü olarak hem de fonksiyon olarak düzeltip aslında insan bedenine sadece fiziksel değil, aynı zamanda ruhsal olarak da destek sağlamış oluyoruz.
“Şu an buraya dünyadaki bütün kıtalardan ve neredeyse 150 ülkeden insan geldi. Bu hem bizim hem de ülkem adına gurur verici. Çoğu hastalarımız artık burası bizim ikinci vatanımız, Türkiye bizim ikinci vatanımız diye gidiyorlar. “
Türkiye’nin estetik cerrahi konusunda çok önemli bir ülke olduğuna işaret eden Akbaş, “Dünyada estetik konusunda birisi Türkiye birisi Amerika birisi Brezilya diyebilirsiniz” diyor.
Ben Samsun’a aşığım
Samsun’daki işlerin büyümesinin ardından İstanbul’a da bir irtibat ofisi açan Akbaş, buna karşılık Samsun’dan ayrılmayı hiç düşünmüyor:
“Bir gün bile İstanbul’da yaşayayım diye düşünmedim. Samsun’u çok seviyorum zaten siz de gördünüz, gerçekten buraya Türkiye’nin en iyisi diyorum. Sahiliyle kumsalıyla ırmağıyla ormanıyla her şeyiyle mükemmel bir şehir. Ben bu şehre aşığım.
Bana çok sık nerelisin diye soruyorlar. Ben Yozgat’ta doğdum, Ankara’da doktor oldum ama Samsun’da Hayati Akbaş oldum. Beni tüm dünya buradan tanıdı. “