Storybox /Özel Röportaj
Ordu’nun küçük bir köyünde başlayan bir hikaye Sabahattin Yaman’ın hikayesi. Zor geçen bir çocukluk, ardından yatılı öğretmen okulu, sonrasında üniversite derken çağrı cihazlarının ne kadar işlevsel ve yararlı olduğunu fark etmesiyle başlayan hikaye onu Türkiye’de cep telefonu piyasasının en tepesine taşıdı. Başka markaların telefonlarını Türkiye’de satarken üretici olmaya karar veren ve şimdilerde General Mobile markalı cep telefonlarını dünyanın 40 ülkesine satan Yaman, Türkiye’nin Apple’ı olmaya giden yolda çalışmaya devam ediyor.
YATILI OKULDA BAŞLAYAN KÜÇÜK İŞLER
Türkiye’nin yerli cep telefonu markası General Mobile’ın sahibi Sabahattin Yaman’ın hikayesi Ordu Mesudiye’nin bir köyünde başlıyor. 12 yaşına kadar köyde kalan ve çobanlıktan yumurta taşımaya kadar köy hayatında yapılması gereken her şeyi yapan Yaman, yatılı öğretmen okulunu Türkiye birincisi olarak kazanıyor. Kendi karakterini şekillendiren ve onu hayata hazırlayan yer de bu 6 yıllık yatılı okul aslında. Orada hem okuyor hem de kardeşlerine destek olmak için fotoğrafçılık ve kitap satma gibi küçük çaplı işler yapıyor.
Yaman’ın haberleşme sektörü ile ilk tanışması ise üniversitede bir çağrı cihazı edinmesi ile başlıyor. Çağrı cihazının çok faydalı bir icat olduğuna inanan Yaman, neden bu cihazı şirketlerin kullanmadığına ise inanamıyor. Bunu kendisine görev edinip cihazın faydalarını anlatan bir yazı hazırlayıp önde gelen şirketlere teker teker fax çekmeye başlıyor. Gönderdiği metin beklediğinden çok daha fazla ilgi görüyor ve önce perakende ardından da toptan satışlar yapmaya başlıyor. Ancak Yaman bu sırada halen öğrenci evinde kalan ve her işi bu evden idare eden bir öğrenci.
ERICSSON EKİBİ ÖĞRENCİ EVİNE GELDİ
Yaman’ın yaptığı satışlar o kadar ilgi çekiyor ki, sonunda Ericsson’dan bir ekip gelip kendisiyle görüşmek istiyor. 5 kişilik Ericsson ekibi şık bir ofiste ağırlanıp satış ekibi ile tanışacağını umuyor ama gördükleri çok farklı oluyor. Yaman, bu enteresan ziyareti şöyle anlatıyor:
“Geldiler baktılar ki binanın 20’nci katında bir tane öğrenci evi. 5 kişi gelmişti bende 3 tane sandalye var, 4’üncünün ayağı kırık. Hepsini yer yatağının üzerine oturtturdum. Çok değişik geldi onlara, size destek olacağız deyip gittiler. Sonra ses soluk yok tabi. Ben de dedim ki ‘geldiler, beni büyük şirket diye beklediler, tabi öğrenci evi yer yatağı derken durumu anladılar, merkeze de anlattılar ve bu iş burada biter.’ Bir gün kargodan aradılar, koliniz var dediler. Bir açtım ki içinde 300 tane cihaz. Oturup ağladım o gün. Gece gündüz çalıştım ki, bu cihazları satıp parasını ödeyeyim. Bana güvenmenin karşılığında bu itibarın değerini vermem lazımdı. Çok kısa sürede sattım cihazları ve götürdüm parasını verdim.”
BÜTÜN SATIŞ ÖDÜLLERİNİ KAZANDI
Türkiye’ye 1994 yılında cep telefonlarının gelmesi Yaman’ın hayatının en kritik dönemi. Tek başına yüzlerce çağrı cihazı satmayı başaran Yaman hemen bir bayilik alıyor. Çok büyük başarılar elde edip önce ana bayi sonra operatör bayi, ardından da toptancı oluyor. O kadar iyi bir satışçı ki, her seferinde ödüller kazanıyor. Hatta bir keresinde diğer bayiler isyan ediyor ‘ödülleri hep Telpa’dan Sabahattin kazanıyor, kura çekelim artık’ diye. Kuralar çekiliyor, yine büyük ödül kendisine çıkıyor. Sabahattin Yaman, cep telefonu satışından o yıllarda tam 13 tane otomobil kazanıyor.
Yaman, daha sonra dünyaca ünlü bir markanın distribütörlüğünü alıyor ve Türkiye’yi dünyada en çok satış yapılan ikinci ülke haline getiriyorlar. Ancak günün sonunda yapılan tüm yatırımlar başka bir marka için. Yaman bildiklerini kendi oluşturacağı bir markaya uygulama fikrini yavaş yavaş düşünmeye başlıyor. General Mobile markasının doğuşu da bu beyin fırtınasının arkasından geliyor. Yaman, o günleri şöyle anlatıyor:
3 MODELLE BÜYÜDÜ
“2006 yılında değişim kararıyla yola çıktık. Yavaş yavaş markayı oturtturduk. 2013 geldiğinde de bütün işlerimizi bıraktık, bir tek kendi markamıza yönelmeye karar verdik. Bu süreç içinde önümüzde hazır bir iş yoktu. Discovery diye bir modeli çıkardık. Bu modelle operatör desteği olmaksızın ve zincirlerde satılmaksızın, sadece bayi kanalında 4 yıl boyunca 2 milyon adet satarak bir rekora imza attık. Bir tek model yüzde 14 pazar payı aldı.
Bu başarının ardından bazı üreticiler artık General Mobile’ı konuşmaya başladı. Tedarikçilerimizin şekli değişmeye başladı. Tedarik zincirimiz daha yukarı markalara, bizim ulaşamadığımız birinci sınıf markalarla çalışmaya başladı. Bizim çok fazla modelimiz olmadı, maksimum 3 modele çıktık. Ama bu 3 modelin hem yaşam süresini uzattık hem de model bazında çok yüksek hedefler sattık. Satan top 10 model içinde her zaman 3 modelimiz oldu.”
2017 yılına gelindiğinde üretimi de Türkiye’ye taşıma kararı alıyorlar. Fabrikayı Foxconn’la birlikte kuruyorlar ancak arada 15 Temmuz olunca Foxconn, Türkiye’ye gelmekten vazgeçiyor ve tek başlarına kalıyorlar. Ancak burada çok daha büyük bir problem var, mevzuat hazır değil… Yaman şöyle devam ediyor:
“Türkiye kutulu ithal edersek 100 dolara mal ettiğimiz bir cihazı, Türkiye’de 115 dolara mal ettiğimizi gördük. Bizim sektörde çiğ gibi bazı parçaları 1 yıl önceden planlamanız, siparişleri vermeniz lazım. Parçaları almışız, Türkiye’ye getirmişiz, çaresiz bir şekilde bu vergileri ödeyerek üretmeye başladık. Zarar yazıyoruz. Mevzuatın değişmesi için bakanlıkla görüştük, sağ olsunlar destek oldular. Ama bu süreç içinde zor günlerimiz geçti. Ticaret yapıyorsunuz para kaybediyorsunuz, çok büyük zorluklar oldu.
Bugünkü aklım olsaydı, o zaman için o dönemde üretimi değil, üretim altyapısı gerçekten oluştuğunda yapardım işi. İlk olmanın bir maliyeti vardır. Açılmayan yolları açacaksınız, hiç o güne kadar karşılaşılmamış problemlerle siz karşılaşacaksınız. Bunu biliyorduk ama bu kadar zor olduğunu bilmiyorduk.”
40 ÜLKEYE İHRACAT
Türkiye’deki başarı ile beraber hedefe ihracatı da koyup dünyaya açılıyorlar. Şu anda 40’a yakın ülkeye ihracat var. Yaman, yeni hedeflerini, “Türkiye’de belki gereğinden fazla vakit ayırdık. Biraz daha yurt dışına ayırmayı hedefliyoruz. Eğer bir global marka olacaksak, dünyaya da vakit ayırmamız lazım. Afrika kıtasında çok büyük avantajlar var. Gelişmekte olan pazarlar da bizim için büyük bir avantaj. Çünkü buradaki büyümeyi birlikte yakalayabilirsek çok daha büyük artılar elde edeceğimizi düşünüyoruz. Yılda 550-600 bin adet üretiyoruz. 5G ürünlerini şu an Türkiye’de üretmiyoruz. Foxconn Tayvan’da üretiyoruz. Yakında 10 milyon dolarlık ilave yatırımla bu ürünleri de Türkiye’de üretip yakın coğrafyaya sevk etmeyi planlıyoruz.” diyerek anlatıyor.
İŞ KURACAKLARA 3 TAVSİYE
Yaman’ın yeni iş kuracaklara 3 tane tavsiyesi var: Bir tanesi, ekiplerle iç içe takım ruhu halinde çalışmak. “Bizim mavi yakalımız, beyaz yakalımız, yöneticilerimiz, patronlarımız hep aynı masada yemek yiyorlar.” diye özetliyor. İkincisi, teknolojinin gücünü kullanmak gerekiyor. Üçüncüsü ise işin nasıl daha verimli hale nasıl getirileceği konusunda sürekli beyin fırtınası yapmak.
Yaman kendisi için paranın asla bir motivasyon kaynağı olmadığının altını çiziyor. Motive olduğu tek şey başarı hikayesi yazmak, o güne kadar yapılmamışları yapmak. Yaman, şöyle anlatıyor:
“Beni hep motive eden hayatta budur işte, başarı elde etmeniz, başarmanız, başkasının yapamayacaksınız dediği şeyleri yaptığınızda onların görmesini sağlamak. Yapamazsın, edemezsin… Zaten bu çocukluğumuzdan beri ruhumuza işlemiş bir şey. Aman koşma düşersin, aman yapma, icat çıkarma, riske girme, onu yapma, zaten önümüzde duvarlar oluşmuş.
Beynimizdeki duvarları yıkmak zaten büyük bir mücadeleyken önümüzde tekrardan bunların konması aslında insanları demotive ediyor. Bunları aşmak, yıkmak, bu başarıları elde etmek parayla pulla ölçülecek şey değil. Zaten öyle lükse düşkün, kapımı şoför açsın, büyük ofisim olsun, öyle bir insan değilim. Arkadaşlarımla aynı masada oturuyorum, kullandığım arabalardan bir tanesi 20 küsur yaşında bir araba. Hala soruyorlar niye bunu kullanıyorsunuz diye. Parayla pulla çok ilgim yok aslını sorarsanız.”