Ankara’da gecekondudan cam balkon devine Albert Genau

StoryBox’ın bu haftaki konuğu cam balkon deyince akla gelen ilk firmalardan olan Albert Genau. 11 yaşına kadar bir gecekonduda yaşayan ve memur babanın üç oğlundan biri olarak ODTÜ’den mezun olan Adil Işıldak, bir Anadol kamyonetin arkasında halı satarak başladıkları hayat serüvenini ve Albert Genau’nun tüm dünyaya cam balkon satma noktasına gelen yol hikayesini StoryBox’a anlattı. “Bir yol vardı yürümemiz gereken ve biz onu yürüdük” diyen Işıldak, önemli olanın zorluklardan gelerek başarmak olanın altını çiziyor. Herşeyini kaybetse bile yine geçmişindeki gibi seyyar satıcılık yaparak hayata tekrar başlayabileceğini söyleyen Işıldak, kısmi başarısızlıkların ve küçük kazaların girişimcileri yollarından döndürmemesi gerektiğini vurguluyor.

1960 yılında Isparta Şarkikaraağaç’ta doğan Adil Işıldak, memur bir babanın üç oğlundan biri. Aile Isparta’dan sonra Ankara’ya taşınınca, Adil Işıldak’ın tüm eğitim hayatı da orada geçiyor ve ODTÜ İnşaat Mühendisliğini bitiriyor. O dönem için bir memur ailesi olmanın en belirgin yanlarından biri ise hep kısıtlı bir gelire sahip olmak. Işıldak’ın babası da hem memuriyete devam ediyor hem de aile bütçesine katkı için çeşitli işler yapıyor. Çok büyük bir darlık içerisinde olmasalar da 11 yaşına kadar ailesiyle bir gecekonduda yaşayan Adil Işıldak, liseden mezuna olana kadar yazları genelde çalışarak geçiriyor. Hatta yaptığı ilk işten aldığı yevmiyenin külaha doldurulmuş akide şekeri olduğunu gülerek hatırlıyor. Çalışmak ve yeni şeyler öğrenmenin kendisine her zaman büyük haz verdiğinin de altını çiziyor:

“O zorlukların içerisinden gelip bir şeyleri öğrenme, bir şeyleri başarma hissiyatı önemli bizim için. İnsan 7’sinde ne ise 70’inde de odur derler, öyle devam ediyor. Bir şey düşünüyorsanız, planlıyorsanız, yapıyorsanız, onu başarıyorsanız o elde ettiğiniz başarı sizi daha da motive ederek gidiyor. Zorluklarınız ve problemleriniz oluyor ama o hissiyatınız varsa, kendinizden eminseniz bir şekilde çözüyorsunuz, geçiyor gidiyor.”

HER ŞEY BİR ANADOL’LA BAŞLADI

Adil Işıldak’ın babası Devlet Su İşleri’nde emekli olmadan 1978 yılında bir tane Anadol araba alır ve bunun arkasına doldurduğu halıları satmaya başlar. İşler ufak ufak ilerlemeye başlayınca 1983 yılında emekli olduğunda sadece 17 metrekarelik bir yerde borç harç halıcı dükkanı açar. Zaman içerisinde halıcı dükkanına beyaz eşya ilave edilir, arkasından Demirdöküm bayiliği gelir. İşin kırılma noktalarından biri de o dönem PVC doğrama üretimine başlamaları olur. Üretirler ama montaj için bir bayilik sistemi kurmaya karar verirler. PVC doğruma alt yapısından, çelik kapı ve yangın kapısı işleri de başlar. Küçük bir Ankara firması iken 2001 yılında bayilere daha farklı bir yaklaşım göstermek ve onlarla birlikte hareket etmek için ürün grubunu sürekli geliştirme çabasında kapsamında o dönem yeni çıkan laminant parkeler için bir fabrikadan distribütörlük isterler. Ancak o fabrikanın Ankara’da bir distribütörü daha vardır. İlk görüşme olumlu geçmesine karşın bir türlü fabrikadan ses çıkmaz. Işıldak o dönemi şöyle anlatıyor:

“Home Office çalışan bir arkadaştı, bir gün evine gittim hiç haber vermeden. Telefonlarımıza da cevap gelmiyordu. Kapıyı açtı, dedim ki ‘sizinle biz görüştük, bayilerimize de bunu lanse ettik ve bu markayı satacağımızı söyledik. Sizden de herhangi bir ses çıkmadı.’ Bana, diğer distribütörün bizim satacağımız malı aldığını ve kimseye distribütörlük verilmesini istemediğini söyledi. Bize İngiltere pazarına verdikleri Harok diye bir parke markasını teklif ettiler. Ben de ‘marka tescil ettirsem siz bana bunu verir misiniz?’ dedim ve kabul ettiler.

Albert Genau markası o zaman çıktı. Biz Albert Genao markasını o dönem İsviçre’den ve Almanya’dan tescil ettirdik. Ama gelin görün ki orada da bir problem çıktı. Biz parkeyi yapamadık, marka orada kaldı.”

Parke işi yürümese ve başlangıç aşamasında kalsa da 2003 yılına gelindiğinde cam balkon işinin hızla büyüdüğünü ve burada bir potansiyel olduğunu görürler. Şöyle devam ediyor:

“Biz imalatın içinden geliyoruz ama cam ve alüminyum hiç bilmediğimiz bir sektördü. Cam PVC doğramada var ama biz yapmıyorduk, alüminyumu da dışarıdan görüyorduk. Olur mu olur diyip işin içine girdik. Ben tasarımlara başladım. Bayilerimiz de o arada artmaya başladı. Bu arada ürün de piyasada şöyle anlatılıyor; ‘Balkonlara takılan camlar var ya, bunlar kayıyorlar, açılıyorlar, dışarıyı görebiliyorsunuz vs… Dedim ki bunun bir ismi olması lazım, bu şekilde tanımla gitmez. Oturduk baktık, bunun isminin ne olabileceğini düşündük, Cam Balkon. Cam Balkon logosu tasarladık, Sanayi Bakanlığı’na marka tescil dairesine gönderdik. Baktılar dediler ki, bu nedir? Anlattık. Dediler ki olmaz bu. Bu jenerik olabilecek bir isim, biz size marka tescili vermeyiz. Ama bir taraftan da işe başlamışız, satışlar başlamış, bayilerimiz satıyorlar. Ekipten bu ürünü Albert Genau markası olarak kullanma fikri geldi. Ben önce karşı çıktım çünkü Albert Genau bir vizon kürk markası gibi, daha prestijli duran bir marka. Oysa cam balkon, ürün olarak endüstriyel bir ürün. Biz bunu kullanırsak, markanın yapısıyla bizim bulunduğumuz alan çelişir. Ama gelin görün ki, başka çaremiz de yoktu. Albert Genau markasını cam balkona uyarladık ve öyle başladı. “

Bu arada Albert Genau aslında bir isim soy isim. Genau’nun Almanca’daki anlamı, yerli yerinde, tam, noksansız ve eksiksiz demek. Anlamı güzel ama telaffuzu zor bir marka.

CAM BALKONUN EL KİTABINI YAZDILAR

İş başlayınca bir yandan sektörü analiz etmek isterler ama ortada analiz edilebilecek herhangi bir veri yoktur. Sonunda bunun anayasa gibi bir el kitabını yazmaya karar verirler, neleri yapıp neleri yapamayacaklarını net bir şekilde belirtirler. Şöyle anlatıyor:

“O zaman yasa da yoktu, bu balkonlarda olan yapı yasal mıdır değil midir? Devlet bir gün dese ki, hadi bakalım bunlar yasal değildir, bunlar kaçak yapı sınıfına girer, bunları söktürün, biz bir anda kamyonları bayilerden gelen malzemeyle imalathanemizin yanında bulacaktık. Bunun çok endişelerini yaşadık. Gelirse 5 kamyon gelir, o bizi batırır mı çıkarır mı diye düşündüğümüz yerlerden yukarı doğru çıka çıka şu ana kadar gelmiş olduk.”

Işıldak, işin yapısını anlatırken aslen bir tasarım firması olduklarını vurguluyor. Şöyle devam ediyor:

“Biz ürünleri üretir, bunları tedarikçilere paylaştırırız. O tedarikçilerden gelen ürünler bizde paketlenir, bayilere sevk edilir. Biz bayilere üretim yaptıran bir firma pozisyonundayız. Kumaşı biz üretiriz, telayı biz veririz, düğmeyi, dikiş, nakış ipliğini biz veririz, bayiler de giderler, keserler, biçerler o terzilik işlemini onlar yaparlar, konutlara veya iş yerlerine onlar ulaştırırlar. Biz endüstriyel pazardayız, kar aralıklarımız küçük küçük ama çok sayıda bayiye, çok sayıda merkeze ulaştırdığımız yapı bize o küçük karlılıklardan belirli bir geliri sağlıyor. Yani bir nevi franchise gibi düşünebiliriz. Bunu biz Türkiye’de oturttuk, son 3-4 yıldır da yurt dışında oturtmaya çalışıyoruz. Siz bir McDonald’s franchise verirseniz kolay, herkes biliyor, anlıyor. Ama siz bu tür ürünlerle ilgili bir franchise vermeye çalıştığınız zaman insanların kafası karma karışık. Çünkü böyle bir sektör yok, bu ürün grubu Türkiye’de çok hızlı gelişti ama yurt dışına baktığınız zaman emekleme sürecinde. Bu süreci hızlandırmaya çalışıyoruz. Mesela Şili çok önemli bir pazar haline geldi. Brezilya ve İsrail de öyle. Şu anda 60’ın üzerinde ülkeye ürün gönderiyoruz.

ÜRÜN DEĞİL, BİR SİSTEM

Bizim bu logo Albert Genau logosu altında bir kelime yazar, sistem. Aslında Albert Genau markası bir ürün markası değildir, bir sistem markasıdır. Kast ettiğim şey şu; siz bir profili, kapağı, fırçayı yapabilirsiniz, ama bunun tümü dediğimizde artık hepsini imal etmek durumundayız ki bir sistem haline gelebilsin. Farklı yerlerden farklı tedarikleri yaptığınızda sistemin bütünsel çalışması istediğimiz gibi olmuyor. Biz kullanıcının bu ürünü en iyi şekilde sorunsuz kullanabilmesini, imalatçının en iyi ve en hızlı ve hatasız bir şekilde imalat yapmasını hedefliyoruz. Satış sonrası servisin en kolay yapılabilmesini, montajın en kolay yapılabilmesini hedefliyoruz. Bizi buraya getiren sistem kelimesi. Yoksa herhangi bir ürünü siz ürün olarak üretebilirsiniz ama sistem olarak üretmeye kalktığınız zaman bütün bu çerçeveyi bir bütün olarak düşünüp o şekilde yorumlamanız gerekiyor ve o bütünün içerisinden çıkmanız gerekiyor.”

İTALYAN MISINIZ ALMAN MI?

Yurtdışına bu kadar satış yapabilmenin kendileri için çok büyük bir gurur kaynağı olduğunun altını çizen Işıldak, ihracatta kilogram başı maliyetlerinin 13 dolara ulaştığını kaydediyor. Işıldak, “Bu otomotiv sanayinden de yüksek bir katma değer. Bu bize gurur veriyor. Yurt dışındaki bir ülkeye, hele hele Almanlara, İtalyanlara, İspanyollara bunları satmak bizim için çok önemli. Biz İspanya’ya gittiğimizde derler ki siz İtalyan mısınız? İtalya’ya gittiğimiz zaman Alman mısınız derler. Hatta Almanya’da şöyle bir şey oldu. Biz uzun yıllar Türk fuarlarındaydık. Çocuklardan bir tanesi geldi dedi ki, sizinle biri tanışmak istiyor, Almanya’daki fuarın düzenleyicisiymiş. Siz Almanya’dasınız neden bizim fuarımıza katılmıyorsunuz dedi. Dedim ki biz Almanya’da değiliz, Türkiye’deyiz. Diyeceğim şu ki, bu ülkelerde sizin bir Türk markasını temsil etmeniz ve bu ülkelere ihracat yapabilmeniz, ülkenizin kabiliyetini gösteriyor. Un, yağ, şeker var, size gerekli olan şey bu helvayı yapabilmek. Bu helvayı yapabilmek de sadece zihin gücüne, iş gücüne, beyin gücüne, duyduklarınızı, düşündüklerinizi ve davranışlarınızı işe yansıtmaya bağlı.”

2003 YILINDA İLK YURTDIŞI

Yurtdışında ilk fuara 2003 yılında 43 m2’lik bir stantla katıldıklarını söyleyen Işıldak, “Babam, ‘oğlum niye bu kadar büyük bir alan kiraladınız?’ dedi. 43 metrekareyi düşün. Diğer rakiplerimizde 1 tane sistem varken, biz 6 sistemle fuara katıldık. Bize tam 1311 bayilik başvurusu oldu. Bu rakam güzel ama biz el kitabımızda yazılanları kapsayabilecek, onları yerine getirebilecek sadece 13-14 bayi bulduk. Aralıksız fuarlara katılmaya ve reklamlara devam ettik. Fuarlardan beslendik, satış pazarlama ekibimiz oluştu, bizimle işleri yapabilecek olan firmaları ziyaret ettik, onlarla görüşmeler yaptık, iş planımızı anlattık. Albert Genau bayisinin başka bir rakip ürünü satması yasaktır. Albert Genau bayileri de ‘evet biz bu markayla yürüyebiliriz’ dediler ve sistem o şekilde gelişti. Şu anda Türkiye’de 300’ün üzerinde üretim merkeziyle çalışıyoruz. Onların da mutlu olduklarını tahmin ediyorum.” diyor.

Cam balkon işinin zaman içerisinde statik sistemden, mekaniğe, oradan da kinematik denilen elektrik motorlu sisteme doğru evrildiğini ifade eden Işıldak, şunları anlatıyor:

“Türkiye bu konuda şanslı, artık her şeyi bulabiliyorsunuz ve hızlı bir endüstriyelleşme var, ekosistem olarak müsait. Ben şunu düşünüyorum, eğer biz bu ortamı değerlendiremiyorsak suç bizdedir. Çok hızlı bir gelişme trendi var, siz güncel bir malzemeyle hareket ediyorsunuz, insanların ihtiyacı olan malzemelerle hareket ediyorsunuz, tasarım gücümüzle birleştiği zaman da çok hızlı mesafe alabilecek bir pozisyona geldik. Sadece Türkiye’de değil, dünya ölçeğinde mesafe alabileceğimiz bir pozisyondayız. “

HER ŞEYİ KAYBETSEM DÖNER SEYYAR SATICILIK YAPARIM

Bir insanın yaptığı işi sevmesinin ve kendini işe adamasının çok önemli olduğunun altını çizen Işıldak, “Ben lise yıllarında üniversite sınavına girmeden önce 4-5 ay mobilya tezgahtarlığı yaptım. Orada tezgahtarlık yapan 6-7 kişi vardı ama patron kasayı benim kontrol etmemi istedi. Siz bir yerde işi severek yapıyorsanız veya kendinizi o işin içine koyuyorsanız göz ardı edilemezsiniz. Ama bunun için biraz direngen olmak, biraz inatçı olmak lazım, bunun için kendini vermek lazım.

Ben mesela her şeyi kaybetsem bile seyyar satıcılık bile olsa yapabilirim, yapmışlığım da vardır. İnsan bunu yapabilir. Eğer siz umudunuzu kaybetmiyorsanız ve eğer kendinize güveniyorsanız her şeyi yaparsınız. Ben rutin bir hayatı hiç sevmedim. Mutlaka değişkenlikler olmalı. Bu illa ki başarı olacak değil. Zaman zaman başarısızlıklar da olur. Bu başarısızlıklara dönüp ‘evet nerede yanlış yapmıştık’ dersiniz. Onları oturur irdelersiniz, hatayı bulur sonra tekrar kaldığınız yerden devam edersiniz.” diyor.

spot_img

SON YAZILAR

BUNLAR DA İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR