Babası, Iğdır’ın zenginlerindendi… Bakıcılar el bebek, gül bebek bakıyor, bir dediği iki olmuyordu. Ne isterse sahip oldu, yokluk nedir görmedi. Yıllar geçince artık delikanlı oldu ve babasının yanında çalışmaya başladı. Akaryakıt ihracatı yapıyor, bir taraftan da kazandığı parayı gayrimenkullere yatırıyordu. “Bir tüccar aza tamah ederse iflas etmez” diyen babasını dinlemedi ve hep fazlasını istedi. Kazanma hırsı yüzünde Osmanlı tokadı gibi patladı… Çark tersine dönmüştü bir kere. Günden güne her şey kötü gitti ve iflas bayrağını çekti. Elindeki klimasını bile satmak zorunda kaldı. Ayakta durmak için İstanbul’a gelip dükkan açmak istedi, ancak hiç de kolay olmadı. Borç para bulamadı, hem kendisinin hem eşinin psikolojisi bozuldu. Kızının yoğun bakımda kalması, eşinin balkonlarda uyuması, akrabalardan gelen “Ret” cevapları… Omuzlarındaki yük her geçen gün biraz daha ağırlaşıyordu. Güç bela Bahçelievler’de bir dükkan buldu. Çorba ve memleketinin lezzeti Bozbaş’ı yapmaya başladı… Hayatını gözyaşları içinde anlatan Firuz Iğdır’ın ibretlik hikayesi ChefStory’de…
Videoyu aşağıdaki linkten izleyebilirsiniz…