Seyyar Satıcılıktan Zirveye / Hüseyin Özdilek’in Hikayesi

Storybox / Özel Röportaj

Türkiye’nin en önemli sanayicileri arasında yer alan Hüseyin Özdilek’in hayatı kendi jenerasyonunun çoğu gibi mücadele ile geçmiş. Seyyar satıcılıktan başlayan iş hayatı onun Türkiye’nin havlu kralı olmaya kadar getirmiş. Kendi hikayesini anlatırken eski günlere hep vurgu yapıyor ve bugüne nasıl geldiğini asla unutmadığını hissettiriyor. Tokat’ta yoksul bir ailenin çocuğu olarak hayata gelip, dünya devleri arasına giren Özdilek markasını kuran Hüseyin Özdilek; yaşadığı zorlukları, kırılma anlarını ve geldiği süreci tüm detaylarıyla Storybox’a anlattı…

Hüseyin Özdilek’in dünyaya gözlerini açtığı yer Tokat’ın Erbaa kazası. 1950 yılında doğan Hüseyin Özdilek’in hayatı 10 yaşında babasının ölümü ile trajik bir şekilde değişiyor. İlkokul yıllarında kimi zaman kahvelerde çakmaktaşı da satıyor, kiremit fabrikasında da çalışıyor, tütün tarlalarına da gidiyor, su dağıtımı da yapıyor.

Ortaokul bitince ise karar zamanı geliyor, çünkü şehirde lise yok. Dayısı öğretmen olduğu için ailecek Bursa’ya gelmeye karar veriyorlar. İşte Özdilek’in havlu ile ilk buluştuğu yer de Bursa oluyor. Dayısının o dönem bir havlu mağazası var. Dayısı ile sırayla yarımşar gün orada çalışıyorlar, günün kalanında okula gidiyorlar. O günleri ‘4 yıl boyunca çalışmak ve eve gidip uyumaktan başka vaktim olmadı’ diyerek anıyor.

Özdilek daha sonra Erbaa’daki evlerinin satışından gelen para ile bir dükkan açıyor, aynı zamanda da akademiye gitmeye karar veriyor. Önce Eskişehir’e gidiyor, arkasından da naklini Bursa’ya aldırıyor. Tabi o dönemler Türkiye’nin biraz karışık olduğu ve sağ-sol kavgalarının çok arttığı yıllar.

O anlarda İngiltere’de master yapan bir arkadaşı kendisini davet edince dükkanı satıp onunla bir ev alıyorlar ve ailenin geçimini garanti ettikten sonra kendisi İngiltere yollarına düşüyor. Ancak vize alamayınca birkaç ülke dolaşıp kendisini İsveç’te buluyor. Oradan İngiltere için şansını bir daha deniyor ama yine olmuyor. Bu sefer de bir arkadaşının ‘Berlin’de çok iş var’ önerisi ile kendisini Berlin’de buluyor.

BURSA’DA HAVLU İŞİNE DEVAM

Berlin’de inşaatlarda çalışıp Bursa’ya dönünce gelen bir ortaklık teklifini değerlendirip bildiği iş olan havlu işine geri dönüyor. Önce iki kiralık tezgahla başlıyorlar, ortak ayrılınca evi satıp 6 tezgahli küçük bir üreticiye dönüşüyor.

1978 yılına gelindiğinde 40 tezgahla üretim yapan bir üretici konumuna geliyor. Tam da bu dönemde Sümerbank’ta havlu satışları başlayınca Özdilek’in işleri iyice büyüyor. 1979 yılında Libya ile gelişen ilişkilerle birlikte o ülkeye yaptıkları 4 milyon dolarlık satış kendisini bu işin en iyileri arasına sokuyor.

Özdilek ihracata ağırlık vermeye başlayınca teknolojiyi de yenilemeye başlıyor ve yatırımı da artırıyor. O günleri şöyle anlatıyor:

“1984 yılında üretim 1200 ton iken 87 yılında 2 bin 400 tona, 90 yılında 6 bin tona, 95 yılında da 10 bin tona çıkardık. Bu üretim kapasitesi dünyada 10 havlu fabrikasının elindedir. Böyle planlar dahilinde ilerleyince Yalova yolundaki fabrikamızın önünde bir mağaza açtık.

1980’den beri ihracat yapıyoruz. Bu yıla kadar 1 milyar dolara yakın ülkemize döviz kazandırdık. 20 ülkeye de Özdilek markasıyla ürün satıyoruz. Türkiye’de yüzde 25 pazar payına sahibiz. İçeride ve dışarıda 4 biner ton ürün satıyoruz.”

ÇOK ÇALIŞIN VE AHLAKLI OLUN

Özdilek konuşmasında devamlı iş ahlakına ve çok çalışmaya vurgu yapıyor:

“Mesela bizim 2 bin 500 tedarikçimiz var. Bunların paralarını hiç aksatmadan gününde öderiz. Çünkü itibar para kazancından daha önemli. Hırs mantığın önüne geçmeyecek. Yaptığınız işteki kaynakları iyi değerlendireceksiniz, lükse dalmayacaksınız. İlk önce sermayenizin  gelişmesini sağlayacaksınız. Sermayeniz az iken araba, ev sevdasına girmeyin. Ben her zaman ev alabilirdim ama 1995 yılına kadar kirada oturdum. Gayri meşru işi düşünmeden, meşru çerçeve içinde iş yaparak kazandığımız paranın tadı ve kazancı daha fazla oluyor. Kolay para kazanmak diye bir şey yok, kolay kazanan gayri meşru kazanır.

Hayat mücadele değildir, mücadele hayattır. Yorgunluğu kendinize problem kabul etmeyeceksiniz, yorulmamayı problem edeceksiniz. Yorulmayı eğer kendinize problem olarak görürseniz, ört ki ölem olur, o zaman parazitsiniz.  Mücadeleden kaçamazsınız, mücadele insana yaşam aşkı verir, dostluklar, başarı, kısmet verir. O kısmetle siz de hayatınızı düzenli yaşarsınız ve vergi verirsiniz.” diyor.

DÜNYADA 3 TÜR İNSAN VAR

Hayatı kitap gibi olan Özdilek’in kalkınma ile ilgili sözlerine de kulak vermek lazım:

“Biz Özdilek olarak bir ülke şirketi olarak verdiğimiz vergiler ve yarattığımız istihdamla görevimizi yerine getiriyoruz. Ama daha büyük organizasyon, daha büyük cirolar yapan, daha büyük işletme sermayesi olan şirketler lazım Türkiye’ye. Dünyadaki üretimden çok pay alan, gelişmişliğini tam sağlamış, katma değerini artırmış, yani emek yoğun işlerden katma değeri yüksek olan işlere geçmiş ülkeleri örnek almamız lazım. Mesela Kore. 1960 yılından sonra 40 yıl içinde gelişmesini sağladı ve Gayrisafi Milli Hasılası’nı 40 bin doların üzerine çıkardı. Teşvikleri doğru kişilere ve doğru firmalara verip kontrollerinin yapılması gerekiyor.”

Özdilek’e göre dünyada 3 tür insan var: Geri zekalılar, normal zekalılar ve üstün zekalılar. Özdilek şöyle devam ediyor:

“Bu yapılan işlerin hiçbirisi üstün zekalılara göre dizayn edilmemiş. Einstein olursan hiçbir mahsuru yok, olursan ol, Allah vergisi. Bu işler normal zekalı olan dizayn edilmiş ve normal zekalı insanlar bu işleri planlıyor. Bütün mesele bunu planlayıp yoluna devam edeceksin.”

Şimdi de gençlere bazı tavsiyeler:

“Önce işletmenizi siz seveceksiniz, içini dolduracaksınız ve ekibe önder olacaksınız. Ekibe önder olursanız, ekip de sizin yolunuzdan gelir. Gençlere tavsiyem, sevmediğiniz işi yapmayın, yaptığınız işi sevin. Yorulmaktan rahatsız olmayın, yorulmamaktan rahatsız olun. Yorulmayan insan uyuşuk olur, miskin olur… Yorulmayan insan dedikodu yapar. Bunlardan uzaklaşmak için kendinizle barışık olarak en iyi şekilde işinizi yapın ve iyi örnekleri arkadaşlarınıza anlatın…”

spot_img

SON YAZILAR

BUNLAR DA İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR