Storybox / Özel Röportaj
StoryBox’ın bu haftaki konuğu son dönemde mikro mobilite şirketleri arasında en hızlı büyüyenlerden biri olan BinBin. 5 ortağın 2019 yılında kredi kartları ile Sirkeci’den 20 tane scooter alarak başladığı yolculuk şu anda 25 bin scootera ve 120 milyon dolar değerlemeye ulaşmış durumda. Türkiye’de 16 ilin yanında yurtdışında da iki ülkede faaliyet gösteren BinBin, çok yakında 3 ülkeye daha girmenin hazırlıklarını yapıyor. BinBin’le ilgili hedeflerinin çok büyük olduğunu ve sırada elektrikli motorsikletler ile otomobillerin olduğunu söyleyen BinBin kurucu ortağı ve CEO’su Kadir Abdik, hiç bir kurumsal tecrübesi olmadan bu işe nasıl başladıklarını, nasıl büyüttüklerini ve bundan sonra gidecekleri yolu Storybox’a anlattı…
Türkiye’nin son dönemde paylaşımlı elektrikli scooter kullanımı hızla artarken, bu alanda en önde koşan şirketlerden birisi de BinBin. 5 ortaklı şirketin kurucu ortaklarından olan ve şirketin CEO’luğunu yürüten Kadir Abdik, aslen Trabzonlu ama doğma büyüme İstanbullu bir girişimci. Şişli Terakki Lisesi’nde okuduktan sonra eğitimine yurtdışında devam eden Abdik, işletme lisansının üzerine hukuk yüksek lisansı yapıyor. ‘İşletme hukuksuz, hukuk işletmesiz’ olmaz diyen Abdik, hep kendi girişimimi nasıl oluşturabilirim diye düşünenlerden. Aile işi inşaat olmasına karşın devamlı farklı neler yapabilirim diye düşünürken, ilk girişimi olan Çay Dünyası ile iş hayatına adım atıyor.
Kafasında bu girişim ile Starbucks’a rakip olmak var ama işler pek de istediği gibi gitmiyor. Aslında Türkiye’de kahveden çok çay içildiği ve bu girişimin başarıya ulaşacağından emin ama işin içine pazarlama stratejileri, lokasyon seçimi, tecrübe ve fiyat gibi unsurlar girince tek şubede kalan Çay Dünyası’nı 1 sene sonunda bu girişimi kapatmaya karar veriyor.
İlk girişimi başarısız olsa da yola devam etmeye karar veriyor:
“Kendimi bildim bileli kendi işimi yapmak istiyordum. Aile işinde bulunmak istemiyordum. Çünkü bu kadar eğitim aldıktan sonra, fırsatlarım varken, bunu bir şeklide kullanmam, katma değer oluşturmam gerekiyordu. Eski düşünceli işleri bir kenara koyup farklı bir şeyler yapmam lazımdı. Açık konuşmak gerekirse bana sağlanan imkanlar çoğu kişide yoktu. Dünyanın bir çok yerini gezdim, dünyanın çok iyi üniversitelerinde okudum ve bunun karşılığı olması gerektiğine inanıyordum. Bu karşılığı da Çay Dünyası sanıyordum ama asıl karşılığının BinBin’de olduğunu gördüm.”
YURTDIŞINDA GÖRDÜLER TÜRKİYE’DE ÜNİVERSİTELERDE BAŞLADILAR
Peki bu Binbin işi nasıl ve nereden çıkıyor. Çünkü 2019 yılında kurulduğunda böyle bir sektör ortada yok. Onu da şöyle anlatıyor:
“Biz 5 kurucu ortağız. Ortaklarından ikisi dünyanın farklı şehirlerinde bu işi görüyorlar. Yapmak için heyecanlanıyorlar. Ben de onlardan habersiz Portekiz’de bu işi görüyorum. İstediğin yerden alıyorsun, bırakıyorsun ve Türkiye’de de ulaşım sorunu var. Bu aslında oraların değil asıl bizim ulaşım cihazımız olabilir dedim. Daha sonrasında beraber yapabilir miyiz diye arkadaşlarımla paylaştım. Tek başına bir yerlere gelebilmeniz çok zor, yapamazsınız. Sağ olsunlar hep beraber istişare ettik, 5 kişi bir araya geldik. Aramızda avukat da var, üniversiteyi birincilikle bitirmiş finansçımız da var, mühendisimiz de var her şeyimiz var. Biz farklı düşüncelerden ve farklı eğitimlerden gelen 5 arkadaş bir araya geldik.
‘Bu işi yapıyoruz’ dedikten sonra da bir üniversitede toplandık. Üniversitede toplanmamızın sebebi de ailemizden destek alıyoruz ama finansal olarak destek almamız o günlerde mümkün değildi. Biz kendi biriktirdiğimiz paralarla kendi imkanlarımızla bu işi yapacaktık ki, öyle oldu. Gittik Sirkeci’den kredi kartlarımızla 20 tane scooter aldık. Bütün sermayemiz o 20 scooterdı. Hepsi o scooterlar olduğu için bunların kaybolmaması gerekiyor. Bunun için üniversite kampüslerinde başlamayı tercih ettik. Çünkü kaybolma ihtimali çok düşük ve kullanacak kişiler üniversite öğrencisi. Şunu düzeltin, uygulamaya bunu ekleyin, bu scooter iyi veya değil diye en iyi geri dönüşü üniversite öğrencilerinin vereceğini düşündük. Böylece önce Yıldız Teknik Üniversitesi’nde, sonra da İstanbul Teknik Üniversitesi’ne faaliyete başladık.”
AİLELERDEN TAM DESTEK
Üniversitelerde kontrollü olarak işe başlayan ortaklar daha sonra çıtayı yükseltip İstanbul Havalimanı’na giderler. İstanbul Havalimanı’nın büyüklüğü malum, bir yerden bir yere gitmek için bazen gerçekten de araç lazım oluyor. Yönetim ile anlaşma yapıp havalimanına da giriyorlar ve böylece dünyadaki mikromobilite şirketlerinde bir havalimanında faaliyet gösteren tek firma haline geliyorlar.
Peki bu işe aileler ne diyor? Sonuçta her bir ailenin kendi işi var ve genelde aileler işlerinin oğulları vasıtası ile devam etmesini isterler. Abdik, ailelerin bu girişime kayıtsız şartsız yüzde 100 destek verdiklerinin altını çiziyor. İlk günden bugüne hep yanlarında olduklarını ve tecrübelerini paylaştıklarını ifade eden Abdik, “Onların inancı olmasaydı biz bugün burada olmayabilirdik. Hepsi bizi destekliyordu. Ama başta çoğu işi anlamadı. Siz ne iş yapıyorsunuz, scooter ne gibi sorular geliyordu devamlı. Çünkü biz işe başladığımızda Türkiye’de scooterın tanımı yoktu, öyle bir ürün yoktu. İşler büyüdükten sonra sorular siz ne iş yapıyorsunuz değil, nereye açılıyorsunuz, ne yapmayı planlıyorsunuz, biraz hayallerinizden bahseder misiniz minvalinde ilerlemeye başladı. ” diyor.
PANDEMİ İLE BİRLİKTE HER ŞEY DEĞİŞTİ
BinBin’de işler güzel bir şekilde ilerlerken ve 250 scooter’a ulaşmışken tüm dünyada hayatı değiştiren bir şey olur; pandemi. Üniversiteler kapanır, havalimanları çok kısıtlı hizmet vermeye başlar. Doğal olarak hizmet verdikleri yerler bir anda boşalır. Deyim yerindeyse ortaklar bir anda işsiz kalır. Bundan sonra yapacak tek bir şey vardır ve o riski almak zorundadırlar; işi özerk alanlardan sokağa taşımak… Abdik, şöyle devam ediyor:
“Biz pandemi hayatımıza girene kadar özerk bölgelerde, kayıp yaşamayacağımız ve vandalizme uğayamayacak bölgelerde faaliyet göstermeyi planlıyorduk. Pandemiyle beraber her şey değişti ve risk aldık. Vandalizm olabilir, scooterlar çalınabilir. Her şeyi kabul ediyoruz, artık sahalardayız. İlk Fatih ilçesinde başladık, daha sonrasında Üsküdar’da devam ettik. Scooter’ın bataryasını da biz değiştiriyorduk, scooter’ı da biz topluyorduk. İşin A’dan Z’ye her yerinde biz varız. Emekleye emekleye büyüdük diyebilirim. Ama tabi bu çok kolay olmadı, zor günler de geçirdik.
Mesela hatırlarsınız bir ara Üskidar’da çok şiddetli yağmur yağmıştı. Bölgedeki 50 scooterımızın hepsinin teknolojisi gitti, araçlarımıza ulaşamıyoruz, kayboldular. Ne yapmamız gerekiyor, şirketi profesyonel olarak göstermemiz lazım, asla amatörmüşüz gibi davranmamamız gerekiyor ve bu arada scooterları da bulmamız lazım. Aklımıza şöyle bir fikir geldi. Dedik ki, ‘Yağmurda sizin için saklandık, bizi bulana 250 TL.’ Herkese push attık. Bu arada push atmamızla beraber bütün ortaklar hepimiz sahadayız. Çünkü 250 TL o gün bizim için çok büyük paraydı. 250 TL’yi cebimizden vereceğiz, vermemek için de bir yandan kendimiz arıyoruz. Sonunda kullanıcıların da yardımı ile hepsine ulaştık.”
İKİ İLÇEDEN 16 ŞEHİR VE İKİ ÜLKEYE
Sahalara iki ilçe ile çıkan BinBin şu anda Türkiye’de 16 şehirde, yurtdışında da Bulgaristan ve Bosna’da faaliyet gösteriyor. Yakında bu ülkelerin sayısı artacak. Türkiye’den yurtdışına açılan ilk mikromobilite şirketi olan Binbin, 5 başladığı yolculukta 500 kişiye ulaşmış durumda. 20 scooterdan 25 bin scootera çıkan şirketin hedefi de bir yıl içerisinde 50 bine ulaşmak.
ARAÇ İTHAL, TEKNOLOJİ YERLİ
Binbin’in kullandığı scooterların hepsi ithal. Aslında bunların Türkiye’de üretilmesini çok istiyorlar ama şimdilik şahsi kullanım scooterlar ile paylaşımlı kullanılan scooterlar arasındaki farkı yurtdışındaki şirketler karşılayabiliyor. Ancak işin yazılım ve teknoloji tarafı ise tamamen içeride. Adbik, “Muazzam bir teknoloji ekibimiz var, teknoloji çok kıymetli. Türk yazılımcılar yurt dışından daha iyi yapıyorlar bu işi. Bizim de yüzde 100 yerli ve milli bir teknolojimiz var. Bununla gurur duyuyoruz.” diyor.
Bir üniversite kampüsündan çıkan ve 3 milyon kullanıcıya ulaşan BinBin’de asıl hedef ise bir ulaşım platformu haline gelmek. Abdik, bu hayallerini şöyle anlatıyor:
ELEKTRİKLİ MOTORSİKLER VE OTOMOBİLLER DE GELİYOR
“Biz yolculukların 6 kilometrelerden aşağısına scooterlarla, 6-12 kilometre arasına elektrikli bisiklet ve mopetlerle, 12 kilometre üzerine de elektrikli otomobillerle hizmet veren bir mikromobilite firması olacağız. Zaten herkesin takip ettiği gibi büyük araç otomobil firmaları kendilerini mikromobilite firması olarak tanıtmaya başladı. Bunun nedeni şu; dünya değişiyor. Ulaşım evrilmeye ve paylaşımlı hale gelmeye başladı. Bugüne kadar herkes bir evim, bir arabam olsun diyordu, Z kuşağının yüzde 50’sinin ehliyeti yok, sahiplenme duyguları yok. İhtiyacı olduğu kadar kullanmak istiyor. Bunun borçlarını, sigortasını, bakımını farklı bir sürü ödemesini düşünmek istemiyor. Hayatın ne kadar kıymetli olduğunu geçmiş nesilden daha iyi biliyorlar.
Pandemiyle hayatın o kadar da uzun bir yolculuk olmadığını gördük aslında. Hayat bir anda evimizin içine girip bekleyebileceğimiz bir hal almaya başlayabilir. Bundan dolayı mikromobilite firmaları çok büyüyecekler. Otomobil firmaları mikromobilite firmalarına evrilecek ki çoğu otomobil firması 2025-2028’den sonra motorlu araç üretmeyeceğini açıkladı. Gelecek mikromobilite firmalarının olacak. Bizim de bütün sistemimiz elektrikli araçlar üzerine olacak.”
ŞİRKETİN DEĞERİ 120 MİLYON DOLARA ULAŞTI
Türkiye’de paylaşımlı scooter işini yapan tek firma elbette ki BinBin değil. Peki BinBni’in diğerlerinden ne farkı var? Abdik, şöyle anlatıyor:
“Bizi rakiplerimizden ayıran bir çok özelliğimiz var. Bunların içinde seçtiğimiz ürünleri bir numaraya koyarım. Biz en başından beri en iyi marka ve en iyi scooterlarla faaliyet gösteriyoruz. Sıkça kampanyalar yapıyoruz, herkesin mutlu olmasını ve kazanmasını sağlıyoruz. İnsanların stresini alıyoruz, trafikte stres yaşatmıyoruz. Ayrıca park sorununa bir çözüm oluyoruz. İnsanlar aracını park etmeden, aldığı yerden istediği yere gidip, bırakıp ulaşımı sağlıyorlar. “
BinBin 2019 yılında başladığı yolculuğunda şimdiye kadar iki defa yatırım almış ve şirketin değerlemesi 120 milyon dolara ulaşmış durumda. İki kere çıktıkları yatırım turunda da büyük bir ilgi ile karşılaştıklarını ifade eden Abdik, “Bu yatırımlar sayesinde 5 kişiden 500 kişiye, 20 cihazdan 25 bin cihaza çıktık. Yatırımın startup’lardaki yeri çok önemli. Bir girişimcinin yatırımcıya ne anlatacağını bilmesi, nasıl anlatacağını bilmesi, nasıl ulaşacağını bilmesi çok önemli. Başkası sizin işinizi sizden daha iyi bilmiyor, sizden daha iyi anlatamaz. Startup’ın doğasında ya yatırım vardır, ya da arz vardır. Belli bir seviyeye kadar yatırım alırsınız sonra arz edersiniz. Bu döngüyü biz de yaşayacağız. İlk yatırımı aldığımızdan sonra konuştuğumuz şey bu şirketi global olarak bir unicorn yapmaktı. Biz işimizi düzgün yaptığımız sürece, o yol kendilerinden gelecektir. Türkiye’ye gurur yaşatacağız, katma dağer sağlayacağız, istihdamı artırıp teknolojimizi büyüteceğiz.” diyor.
GİRİŞİMİZİN VARSA 24 SAAT ÇALIŞACAKSINIZ
Kısa sürede ciddi bir başarıya imza atan ortaklardan Abdik’in girişimcilere de bazı tavsiyeleri var:
“En önemlisi ne iş yapmak istediklerine karar versinler. Ayrıca yaptıkları iş bir çözüm mü, bir soruna çözüm oluyor mu, eşi benzeri var mı? Üçüncüsü global olarak dünyanın başka bir yerinde varsa gidip yerinde görmeleri gerekiyor ki işi öğrensinler. Bir de 24 saat esaslı kendinizi girişiminize vermezseniz, bunun başarılı olmasını beklemeyin. 8 saat çalışıp, ben şirketi unicorn yaparım demek mümkün değil. 5 arkadaş, 500 arkadaş hep beraber, 24 saat çalışıyoruz. Gece de gündüz de toplantımız oluyor.
Girişimcilere son tavsiyem de şu olabilir, para odaklı olmamaları gerekiyor. Para odaklı olurlarsa odaklarını kaybederler. Para kazanma motivasyonu farklı bir şey, para farklı bir şey. Biz her zaman başarı odaklı olduk. Para odaklı olursanız dikkatiniz dağılır, yaptığınız işten vazgeçersiniz ve çok başarılı olacak bir işi başarısızlığa uğratırsınız.
Türkiye’deki girişimcilik ekosistemi gün geçtikçe büyümeye devam edecek. Dünyada son iki yılda bugüne kadar bugüne kadar basılan para basıldı, bu paralar bir yere gidecek. Girişimcilik ekosisteminin bu paradan yararlanacağına inanıyorum. Startuplar çok iyi yatırımlar alacak. Sadece doğru seçilmesi lazım, doğru zamanda doğru yerden yatırım almaları gerekiyor.”